Zemin translate French
1,343 parallel translation
Zemin çöktüğünde 12. kattaydım.
J'étais au 12e quand ça s'est écroulé.
Zemin katta olmak için oldukça heyecan verici bir zaman.
C'est le moment d'être en première ligne.
Islak zemin.
Sol glissant. Glisser!
Islak zemin.
Et vous? Sol glissant! Att...
Evlerimizin kumlu zemin üzerine kurulmasında bir sakınca var mı?
Ce n'est pas un problème que nos maisons soient bâties sur du sable?
Zemin bizi canlı canlı yiyecek.
Ce sol... va nous dévorer tout crus.
Kumsallarda zemin sağlam olacak.
Les plages tiendront.
Zemin katta, değil mi?
Dis-moi, c'est bien au rez-de-chaussée?
O günden bu yana her iki tarafta da sertlik yanlıları zemin kazanıyor.
Le leader palestinien, Yasser Arafat, a rejeté la proposition. Depuis, les tenants de la ligne dure des deux bords ont gagné du terrain.
Bazı kulelerin içinde... üç asker nöbet tutarken... diğer ikisinin uyuyabilmesi için... zemin katta portatif karyola var.
Dans certains miradors, il y a deux lits pliants à l'étage inférieur pour que deux soldats puissent se reposer pendant qu'un troisième fait le guet.
- Zemin kata.
- Le sous-sol.
Zemin katta bir gece kulübü var. Oraya bir uğrayıp, bir şeyler- -
Il a une boîte de nuit au rez-de-chaussée.
Zemin kata inmek için en kısa yol, batı kanadındaki merdiven. Önlemler nasıl?
L'escalier ouest est l'accès le plus direct au sous-sol.
Kaygan bir zemin ve avukatımın hazır bulunmasını isterim.
C'est une pente glissante et je voudrais que mon avocat soit là.
Cesedin bulunduğu zemin, adamın epey bir mesafe sürüklendiğini gösteriyor.
Vu l'état du corps, il a dû faire un bout de chemin dans l'eau.
Oh, bakın, Ben zemin ve alçıpan döşüyorum.
Ecoutez, j'installe les sols, et du placoplâtre.
Dre', Cube, Eminem ve Jermaine Dupri gibi adamlar için zemin hazırladılar.
Ils ont inspiré des types comme Dre, Cube, Eminem et Jermaine Dupri.
Her aramaya cevap bu zemin içinde bulunabilir.
Les réponses que vous cherchez se trouvent en ces lieux.
Ve zemin de.
Le sol aussi.
Zemin yapılmış, eve gitme vakti, hayatım.
Le parquet est fini, il est temps de rentrer à la maison chérie.
Zemin mükemmel olmuş.
Le parquet est parfait.
Zemin seviyesindenmiş.
Les coups ont été tirés de la rue.
/ - Tabii ki. - Ama sadece zemin katta.
Bien sur mais uniquement sur la terre ferme
Hayır, sadece... bilirsin zemin arıyorum.
Non, je suis du genre polyvalent.
"Bozunum oranı üstünde zemin suyu etkisi" ni nasıl kaçırırım?
Comment je pourrais rater tout des corps en décomposition?
Zemin bebeği!
Bébé à terre!
Kalitesiz bir yarışmayı kazanmak cinayete zemin hazırlamaz ki.
Pour gagner un petit concours régional Ce n'est pas un mobile de meurtre
Dönen LCD ekranı yukarıdan veya zemin hizasında makro çekim yaparken çok işe yarıyor.
Le pivotement LCD est épatant pour les plans en plongée ou en macro, au sol.
Jimnastik, zayıflama salonları, hamamlara sadece b-iki, b-üç, b-dört veya b-5 bölgelerinde izin verilir bütün hepsi resmi olarak bir mimar ve mühendis tarafından imzalanmış olacak zemin bölmelendirme planı, yük kriterleri de dahil kalorifer boruları ve ekipman genel planı yangın kurtarma planını, acil çık yerleri ve yangın söndürme sisteminin altı adet fotokopisi Sağlık Bakanlığı, vücut geliştirme ve sağlık yeri olduğundan Calvert Sokağındaki Spor Komisyonundan lisans çıkartılmalı.
Salles de sport, saunas et bains publics ne sont autorisés que dans les zones B2, B3, B4 et B5. Signés et scellés par un architecte agréé... - Plans du sol et résistance à la charge...
Yo yo, bunu şansa bırakamayız Bayan Lilly. Zemin biraz tehlikeli.
Ne prenons pas de risques, le terrain est traître par ici.
Zemin katta yer var!
Il y a une chambre au sous-sol.
Zemin ve koridorlar, yan etkileri izleyemediğim yerde tahminde bulunamam, olmaz.
Les endroits où je ne peux pas contrôler les effets secondaires ne sont pas sûrs.
Zemin etüdü.
Recherche sur le terrain.
Tanırsın, Tiny ve Jean, yeni zemin döşemesi yaptırmışlar. Yere öylece uzanabiliyorsun.
Tony et Jen ont un nouveau sol qu'on peut juste poser sur les dalles.
İki zırh-delicisi iki Darbe İndiricisi ve üç tanede zemin delicili bombaları var.
2 égorgeurs, 2 marteaux-piqueurs, 3 furets bleus.
Toprak! Sabit zemin!
La terre ferme!
Bu yeni grup için bir zemin yapıyorlar.
C'est pour le nouveau groupe.
Bütün bir orkestramız, zemin şovlarımız komedyenlerimiz, jonglörler ve bir sürü farklı şov var.
Nous avons un orchestre complet, un spectacle, des comédiens, des jongleurs... ont y fait un tas de trucs.
Zemin, dizlerini kızartmış ve zedelemişti.
" Le sol avait rendu les genoux de Bettie rouges et irrités.
Bir zemin deliyorduk... peynire benzer bir yerdi.
On forait un terrain qui était comme un fromage à trous. Du gruyère.
Bak, tampon yamuk değil, zemin eğri.
Le sol n'est pas de niveau, mais le pare-choc l'est.
Marwan kuzeybatı merdiveninde zemin kata doğru gidiyor.
Marwan est dans l'escalier nord-ouest qui rejoint le rez-de-chaussée.
- Hangar zemin katta, doğu tarafında.
Le hangar est au niveau 0. - Côté Est.
Zemin katta birahane işletiyor.
Il tient un bar à bière au rez-de-chaussée.
Bu zemin için bir balyoz getirtmek için bir izin çıkartmalısın.
Vous devez obtenir un mandat pour amener un marteau-piqueur pour ce plancher.
- İşte bu yüzden metal dedektörü ve zemin tarama radarına ihtiyacımız var.
- C'est pourquoi nous avons besoin d'un détecteur de métal et d'un GPR
Zemin kat C'de santralin kafeteryası var.
C'est tout pour aujourd'hui.
Ve ikinci zemin katta kişisel bir sanat galerisi var.
Passez faire un tour.
Zemin katta, efendim.
( Yahou! )
Çünkü zemin çok yumuşak.
Le sol est trop meuble.
Zemin engebeli görünüyordu.
Le plancher était râpeux.