English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Z ] / Zincirin

Zincirin translate French

174 parallel translation
Zincirin modeli gözüme güzel gelmedi, bu yüzden değişiklik yapması için Tiffany'deki mücevherciye bıraktım.
l'aspect de la chaîne m'a déplu... je l'ai confié à l'expert de Tiffany's pour qu'il la modifie.
Zincirin bir gün işine yarayabileceğini düşündü.
Il a pensé qu'elle pourrait être utile.
O dükkan büyük bir zincirin parçası.
Ils ont toute une chaîne de magasins.
Bana soracak olursan kendisi bu zincirin sahibinin oğlu. Meyve satma işine ne dersin Stevie? Yanımda Ted varken hayır demezdim.
Moi je crois que c'est le fils du propriétaire.
Zincirin ilk halkası oğlum olacak.
Et le premier de cet anneau de fer, pour la grande cause, que ce soit
Bir zincirin halkaları gibi birbirimize bağlıyız.
On est enchaînés. Dans le même bagne.
Elektriği alması için yere değen bir zincirin bulunmalı.
Faut une chaîne qui traîne, anti-électricité.
Çok hoşuna gidiyor. Hayır, hayır, hayır. Kendine ait güzel bir altın saat ve zincirin olsun ister miydin?
Ça te dirait, une montre à gousset en or, rien que pour toi?
Ama Leamas'ın haberi yoktu. Dünya üzerindeki tüm istihbarat teknikleri kuralına göre zincirin her halkası, mümkün olduğunca birbirinden habersiz olmalıdır.
Mais Leamas ne savait pas, car la première règle d'espionnage dans le monde entier est que chaque maillon de la chaîne soit dans l'ignorance de l'identité des autres.
Gümüş bir zincirin ucundaydı.
Au bout d'une petite chaîne d'argent.
Her biri uzun ve ağır bir zincirin sadece küçücük bir halkası olabilse?
De pouvoir être chacun le maillon d'une longue et lourde chaîne?
Zincirin kırbacının, ve Mikolas'ın anılarının Alexandra'nın soylu sevgilisi tarafından depreştirilmesi, ve tek kollu Adam'ın intikamı.
Le supplice de la chaîne, les réminiscences de Nicolas, réveillées par le noble amant d'Alexandra, et la vengeance d'Adam le Manchot.
Rojan, zincirin bir halkasısın, 300 yıl önce verilen bir emri izliyorsun.
Vous n'êtes qu'un maillon de la chaîne et ces ordres remontent à trois siècles.
Böyle bir organizasyon zincirinin varlığına inanmıyorum. Bu zincirin başındaki ismin kod adı :
C'est le nom de code d'un groupe de Français qui, en haut lieu, travaillent pour l'URSS.
Zincirin en son halkası.
Le maillon suivant dans la chaîne.
O, ta Türkiye veya Vietnam'daki fakir bir çiftçiye kadar uzanan zincirin yalnızca bir halkası.
II fait partie d'une chaîne qui remonte jusqu'à un pauvre fermier en Turquie ou au Viêt-nam.
Devlerden gelen bir zincirin son halkası! Bu zincirdeki her kral bir öncekinden daha küçüktü.
Issu d'une lignée de géants, au cours des temps, chaque roi est devenu plus petit.
Öncelikle kapının kilitli olduğunu ve zincirin takılı olduğunu biliyoruz.
Mais... et la chaîne de la porte?
Oraya inip zinciri ve zincirin ucundaki ejderhayı bulursam, kanıtımız da olur, tatlım.
Si je plonge et que je trouve la chaîne, avec le dragon au bout... alors on a la preuve, chérie.
Şu, zincirin ucundaki yuvarlak, nasıl açacağımı bilmiyorum.
Le bouton pour tourner le verrou. Je ne sais pas quoi faire.
# Geçmişten geleceğe uzanan bir zincirin parçaları gibi, # henüz doğan çocuklarla beni birleştiren,
Telle une maille de la chaîne du passé au futur Et m'unissent aux enfants à naître
Keşke Dédé'yle olanlar olmasaydı. - Zincirin güzelmiş.
C'était pas le peine de faire toutes ces histoires avec Dédé, hein!
Öyle büyük bir duygusal değeri var ki bu zincirin...
Elle vaut rien! Une énorme valeur, énorme valeur sentimentale cette chaîne.
Kar lastiklerin, zincirin yok. Çekme gücün de yok.
Tu n'as ni pneus neige, ni chaînes.
Zincirin üstünden atla.
Passe par-dessus.
Rahibin ölümü şimdi benim de bir parçası olduğum bu zincirin ilk halkasını oluşturdu. Devam.
"La mort de ce prêtre fut le premier maillon... de la chaîne qui mène jusqu'à moi."
- Zincirin halkalarından biri sadece!
- Un de plus vers le haut de l'échelle!
- Zincirin parasını ödeyeceksin.
Ne mens pas. - Tu me paieras cette chaîne.
ve zincirin bir halkası oluverdim.
- Et puis, on devient un maillon de la chaîne.
Bütün bu yağ asit çalışmaları zincirin ortasında yoğunlaşmış..... çünkü bütün hepsi kolesterol ile ilgili.
Betty, toutes ces études sur les acides gras... se concentrent sur le milieu de la chaîne... parce que les saturés du milieu sont impliqués dans le cholestérol!
- Zincirin kayıp halkası olmalısın.
Le chaînon manquant?
Önce zincirin yerini öğrenirsin.
Un, faut trouver la chaîne.
Hepsi aynı soğuk zincirin parçaları.
Ça fait partie du même réseau du froid.
Sana zincirin ancak en zayıf halkası kadar güçlü olduğunu hatırlatayım.
Une chaîne n'est pas plus forte que son maillon le plus faible.
Özellikle yeni banka müdürü zincirin yönetim kurulundaysa.
D'autant plus que le banquier est membre du Conseil du groupe.
DNA zincirin detaylandırabilmek için gerekli olan radyo izotopu bulduğumu zannediyorum. DNA'ları ayırabilmek için, cerrahi ışınlayıcıyı geliştirilmiş sıraya göre yeniden programlamak mümkün mü?
Si un radioisotope pouvait se fixer sur certaines séquences d'ADN, les téléporteurs pourraient - ils se verrouiller sur ces séquences et les séparer du reste de l'ADN?
Oğlum, bir gün Futbol Kupası'nı kazandığında ve... araba firması zincirin olduğunda ve ben bu sırada ikinci bir pantolon için para biriktirirken... beni görmeye gel olur mu?
Fiston, promets-moi de revenir me voir lorsque tu auras le trophée Heisman et ta concession automobile et que je serai rentré dans les ordres!
Göbek zincirin iltihap kapmış.
L'anneau que tu portes au nombril est infecté.
Üç kemikli zincirin ilk halkasıdır kulak zarındaki titreşimi taşır kohleadaki alıcılara.
C'est le premier d'une chaîne de 3 os qui transfèrent les vibration de mon tympan aux récepteurs de la cochlée.
Bir keresinde herifin biri üzerine çullanmış, o da onu zincirin ucunda geri getirmiş.
Un type l'a emmerdé, il l'a ramené au bout de la chaîne.
Sonra bunları zincirin arasına sokuyorsun.
Et tu essayes de les glisser dans les trous.
Hayır. Buna döngü denir. Tesadüfi zincirin kendisini tekrar etmesidir.
Non, ça s'appelle la Boucle.
Çünkü bu 1400'lerde ortaya çikmistir ve zincirin çikarttigi sesten... türetilmistir.
C'est parce que ce mot vient du bruit que les chaînes faisaient dans les années 1400.
Onlar da bu zincirin parçası.
ils sont un maillon de Ia chaîne.
Zamanda geriye dönüp o ışıltılı toprağı baktığımda ayaklarıma zincirin vurulduğunu ve kardeşimin yüzüne bakmamak için kafamı yere eğdiğim o günü görüyorum.
Quelle poussière claire... regardant maintenant le dos de ce temps écoulé. De même qu'un jour, les pieds entravés, je détournais les yeux pour ne pas voir son visage.
Kuroda... 6. zincirin dövmesi.
Kuroda... Le tatouage sur le 6e maillon.
Burası büyük bir zincirin halkası olacak. Şirket mimarları ve tasarımcılarıyla gelip her şeyi değiştireceklerdir. Burası kişiliğini ve büyüsünü kaybedecek.
Ça va être repris par une chaîne et ils vont débouler là-dedans avec modèles marketing, plans d'occupation des sols, décorateurs et ils vont tout changer et moderniser, l'auberge va perdre tout son charme.
neden buranın dışındaki tüm arabaların pillerini zincirlemiyoruz, ve sonra bir elektrik akıntısı içinden geçecek insani zincirin,
Et si on reliait toutes les batteries des voitures dehors, Et qu'on transférait le courant électrique grâce à une chaîne humaine, pou faire sauter ce putain de coffre!
Bir Rolex ve bir platin zincirin mi var?
T'as une Rollex ou une chaîne en platine?
Yani şöyle... ünvanın ve ultraların var.. ve bu zincirin en tepesindesin..
Les athlètes et les hypers sont en haut de la chaîne.
Hayır, bunları sana zorla aldırdım. Senin asıl arzuladığın küçük bir araba ve zincirin ucunda altından, gösterişsiz bir kalp.
Ce dont tu rêves vraiment, c'est d'une Hyundai et d'un pendentif en or.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]