Zindan translate French
504 parallel translation
"Eğer konuşursam çocuk ve benim için zindanın kapısını gizlice açacak mısınız?"
"et tu ouvriras secrètement les portes de la prison pour l'enfant et pour moi, si je parle?"
Hücre değil, zincir değil, zindan değil katille yalnızlığın sesiymiş gibi konuşuyor.
Aucune cellule, ni aucune de chaine ou aucun donjon ne parle au meurtrier comme la voix de la solitude.
- Bu nedir? Zindanın anahtarı.
C'est la clé de la prison.
Peygamber der ki... tek bir eş insana hayatı zindan eder, çünkü hep canı sıkılır.
Une seule femme n'est pas heureuse... car elle s'ennuie.
Ev bir zindan, bir türbe sanki.
Cette maison est une prison, un tombeau.
Amacına hizmet eden bir zindan.
En tant que prison, il fait l'affaire.
Zindan mı?
Une prison?
Yemek salonunun tam aşağısında derin bir zindan varmış. Burada, içerisinde yaklaşık 3 metre su ve bir insanın ayağa dikilebileceği ya da boğulabileceği büyüklükte yuvarlak taş olan bir kuyu varmış.
Dans les oubliettes, juste derrière la grande salle, il y a un puits profond de 2,70 mètres et une pierre ronde juste assez grande pour qu'une personne tienne dessus.
Kiloran iki sevgilinin üzerini soymuş, onları birbirine zincirlemiş ve zindanın içine atmış.
Kiloran s'empara des amants, les enchaîna ensemble et les jeta dans le puits.
Hayatı sana zindan ettiği için ona küllükle vurmuşsundur.
Vous l'avez frappée car elle vous tapait sur les nerfs.
"Zindan kokularında bir kurbağa gibi yaşamayı yeğlerdim."
"plutôt que de laisser un seul..."
Şimdiyse kapandım, çevrildim yine. Korkuların zindanındayım.
Mais me voici enfermé, encagé, livré aux doutes insolents.
Filmimizin adı : "Zindan". Yapımcı ;
Le film s'intitule "La Prison".
Dövüşmek istemiyorum diye birkaç adam bana hayatı zindan ediyor.
Certains gars m'en font baver parce que je refuse de combattre.
Zindanım.
Ma prison.
Onu bana verin. Ona dünyayı zindan edeceğim. Hayatı boyunca huzur bulamayacak.
Donnez-la-moi et je m'en occuperai définitivement.
Zindanın kapıları açılır ve prensimiz özgür kalır.
Et voici que s'ouvrent les portes du donjon! Et notre prince est libre de poursuivre son chemin.
Sonsuzluğa uzanan dağlar, yaylalar ve kumlardan meydana gelen... Bu zindanın bir de mahkumu var.
Une forteresse de roc, de sable et de poussière, qui s'étend à l'infini.
Bu zindan için degil, bizi bulurlar.
C'est pour les cachots, ils vont nous repérer.
Ve böylece dilenci şatonun zindanında hapsedildi.
Et le mendiant fût emprisonné dans le donjon du château.
Giulia yaşayabilir, ya da ölebilir ya da felçli kalıp, 30 yıl bize hayatı zindan eder.
Giulia peut aussi bien vivre, mourir ou nous rester sur les bras paralysée pendant 30 ans.
İşten eve geldiğim vakit, hava zindan gibi karanlık oluyor.
Quand je quitte mon travail, il fait nuit noire.
- Zindan gibi kara!
La nuit noire.
- Sen ölünce onlar serbest kalırsa zindan ya da manastır fark etmez bana.
S'ils sont libres à ta mort, ce sera le donjon ou le couvent pour moi.
Parkhurst zindanından yeni çıktı.
Il vient de faire trois ans à Parkhurst.
Kendisini gizlediği bu karanlık çıkmaz da farkedemeden kendi zindanına dönüştü.
Et cet endroit retiré, sans le savoir, est devenu une prison.
Özgürlük, aşağılanmış olan için sadece bir zindan değil midir?
La liberté n'est-elle pas un poison pour les humiliés?
Bir mağara şeklindeki kocaman bir zindan hayal edin.
Imaginez un donjon de la forme d'une caverne.
Zindanını terk et ve Eskileri geri getirmeme yardım et.
Quitte ta prison pour venir m'aider à ramener les anciens.
24 salon ve bir zindan.
24 salons et un donjon.
Deniz kıyısında bir zindan.
Une tour au bord de la mer.
Zindanı anlat.
Raconte ta prison.
- Zindan bunları adam eder.
Quelques jours en prison leur feront du bien.
Zindan burası?
- C'est ici?
.. bu karanlık zindanın dört duvarı tutamaz!
Ne pourra pas être contenue dans les quatres murs de cette sombre prison.
Bu kadar siz de yazın, çocuklara ve Dick'e selam sizi çok özledim Şatonun altında zindan var ama dedem kimseyi oraya koymuyor - tabii
"Ré pondez-moi et dites bonjour aux copains. " Je pense à vous et à Dick. " Il y a des oubliettes
Bana zindanın anahtarlarını ver
Les clefs de la cellule!
Nasıl söylemek istiyorsan, bir çoğu taş, bir çoğu çelik ; o bir mezar, bir zindan, şehrin altında.
Appelez ça comme vous voulez, c'est juste beaucoup de cailloux, beaucoup d'acier, c'est une tombeau, un dongeon, sous la ville.
Zindan Odası'na ne dersiniz?
Dans la salle des tortures?
Zindanının tadını çıkar, Süper kız.
Savourez votre prison, Supergirl.
Eğer bu kız olmasaydı, sen hâlâ Boynuzlu Kral'ın zindanındayın.
Fille? Si ça n'avait pas été par cette fille, tu serais encore dans le dongeon du Roi cornu.
Yahudileri şehrin merkezindeki üslerinin zindanında tutuyorlar.
Les Juifs sont dans un donjon dans leur QG en centre-ville.
Umutsuzluk Zindanı'nda. Sakın aklından...
- Dans la fosse du désespoir.
Sen de sus, yoksa tıpkı küçük Boby gibi tuvalet zindanına kapatılırsın!
Tais-toi, sinon je t'envoie au cachot comme le petit Bobby.
ne farkeder ki, borçlular zindanında bir ay daha?
Un autre mois de prison pour dettes?
Zindan fokurdayan kazanlar. Mahşerin kızgın fırınları.
Chaudrons bouillonnants!
Evinizi ya da zindanı tercih ediyorsunuz?
Vous pouvez encore choisir.
Karşınızda bir zindan.
Imaginez une forteresse.
Çünkü bu zindan, yeryüzünden 14 milyon kilometre uzaklıkta bir asteroit.
Cette forteresse est particulière. C'est un astéroïde, à 15 millions de km de la terre.
Zindanı görebilirmiyiz Saddy?
On peut voir les oubliettes?
Biz iyice uzaklaşınca onu Florin'e geri götürün ve "Umutsuzluk Zindanı" na atın gitsin.
Lorsque nous serons hors de vue, ramenez-le à Florin.