Zones translate French
1,607 parallel translation
Gazın uzun süre herhangi bir etkisinin olmayacağı ölü noktalar olacaktır.
Il va certainement il y avoir des zones mortes où le gaz va mettre plus de temps avant de faire effet.
Yine de şehrin daha hiç anlayamadığımız bölümleri ve sistemleri var.
Pourtant... il reste des zones entières de la Cité et des systèmes complets que nous ne prétendons même pas comprendre.
Kamaraları kontrol ettim.
On a fouillé toutes les zones communes, les cabines du bateau, partout où on pouvait.
Bu sıra dışı ve etkileyici ormanlar, tüm tropik kuşakta ırmakların denizle buluştuğu gel-git bölgelerinde yetişir.
Ces forêts extraordinaires poussent dans les tropiques, dans ces zones de marée où les fleuves se jettent dans la mer.
Yaşam sinyali dedektörleri bu hasarlı bölgelerde çalışmadığı sürece kurtarılana kadar dayanabiliriz.
Eh bien... tant que les détecteurs de signes vitaux ne fonctionneront pas dans ces zones endommagées, nous devrions pouvoir tenir jusqu'à ce qu'ils viennent nous secourir.
Şehrin su basmış kısımlarında ne yapıyordunuz?
Que faisiez-vous dans les zones inondées de la Cité?
Mali merkezler, ulaşımda kavşak noktalar... nüfusu yoğun bölgeler.
des centres financiers, des centres de transports, des zones à haute densité de population.
Yerleşim yerleri seçilmiş Filistin topraklarının olduğu yerler. O yerlerde her ne varsa, yol olsun, köy olsun ya da ev olsun, yerle bir ediliyorlar ve tepeye yeni bir köy inşa ediliyor.
Les implantations sont des zones du territoire palestinien qui sont sélectionnées, et qu'importe ce qui s'y trouve, que cela soit des routes, ou des villages, ou des maisons, tout est rasé, et une nouvelle ville est bâtie au sommet de la colline.
- Hayır ama, izleyicilerimizin söylediklerine inanacak olursak, bazı kuşkulu noktalar var. - Ne gibi?
- Non, mais... si on en croit les téléspectateurs, il reste des zones d'ombre.
"Hangi alana ilgi duyarsın?" diye sorsa eğer ki seçme özgürlüğüm varsa kesinlikle küçük yaştakiler derim.
"Ce serait quelles zones?" Et si on donne une variété de zones à considérer, je dirais que c'est certainement au niveau des plus jeunes.
Bazı bölgelere temas yasak.
- Pas de contact hors des zones autorisées.
Türbülansa girdik.
Nous traversons actuellement des zones de turbulences.
Etrafında şehrin en büyük gelişme alanları bulunan bozulmamış bir arazi.
Un quartier préservé, entouré de zones en pleine expansion.
Etkilenen bölgeler çıkarıldıktan sonra normal dokular işlerini yapmaya başlayacak. Bundan sonra kan basıncıyla ilgili bir sorun yaşanmaması gerekir.
Une fois les zones atteintes retirées, les tissus normaux reprendront le dessus et feront leur travail.
Bölgelerin temizlendiğinden emin olduktan sonra son aşamaya geçeceğiz.
Après confirmation du nettoyage des zones, on attaquera la procédure finale.
Seçilmiş lazer odaklama burun, ağız ve çene çevresindeki görünmeyen kısımları çizmeme yardımcı oldu.
Des lasers sélectifs m'ont permis de recréer les zones qui n'avaient pas marqué sur le linceul
Ve Müdür Pope'un Scofield'a, kendi kişisel işlerinde yardım etmesine karşılık yaptığı kıyaklardan bahsedeceksin. Bundan dolayı da, revirin anahtarını alabilmesi için gerekli yerlere girmiş olabileceği ihtimali üzerinde duracaksın.
Et sur ce directeur Pope, qui a privilégié Scofield parce que Scofield l'a aidé pour un projet personnel, lui permettant ainsi l'accès à des zones interdites où il aurait pu se procurer la clé de l'infirmerie.
Siyah alanlar, hem is kalıntıları hem de okside olmuş boya kalıntıları olan bölgeler.
Les zones foncées indiquent des résidus du feu... et les dépôts de peinture oxydée laissés par l'explosion.
- Çok fazla gri alan var.
Il y a pas mal de zones grises.
Diğer 25 milyonu aşağı kattan alalım. Oyun masalarının yarısını kuzey ve güney slot bölgelerini ayrıca yüksek bahis pitlerini kapatalım.
Va fermer la moitié des tables de jeux, les machines à sous des zones nord et sud, et toutes les tables à gros paris.
Her sabah bu arabaları suç eğilimi olan bölgelere anahtarı üstünde bırakırız. Araba hırsızlarını yakalamak için uzaktan kontrol ederiz.
Tous les matins, nous laissons ces voitures avec les clés sur le contact dans des zones sensibles, et nous les contrôlons à distance pour arrêter les voleurs.
Bölüm 5'in çok gizli bir alanında duvara yapışmış bir ceset bulduk.
Hé bien, on a trouvé un corps grillé dans le couloir de la plus secrète des zones de la section 5.
Bu video çekimlerine birkaç kez daha girmiştim, ve bunları problem alanlarım olarak belirledim.
J'ai à nouveau regarder la vidéo et j'ai identifié ces zones comme celles posant problème.
Yani aramayı sanayi bölgelerine mi yoğunlaştıralım?
On devrait donc concentrer nos recherches sur les zones commerciales. Non.
- Haritayı karelere ayıralım. Bu bölgeler civarında çok elektrik çeken konutlara odaklanacağız.
Concentrons-nous sur les maisons des particuliers consommant beaucoup d'électricité près de ces zones.
Dışarı doğru, nihai barınma kesimlerinden tarımsal kuşağa ve istirahat ve etkinlik alanlarına kadar devam edilir.
y compris le secteur des logements périphériques, la ceinture agricole, et les zones de loisirs.
Tek tedavisi... Enfeksiyonlu bölgeyi kesmektir.
Le seul traitement est l'excision des zones infectées.
Ve sinyal artışı olan bölgeler burası, burası, burası, ve burası.
Et des zones où le signal a augmenté à ces endroits.
Galyum taramasında parlak nokta falan görmedik.
Pas de zones claires à la scinti :
Diğer santrallerde hesaplamalar yap, bak bakalım şehir merkezinin hangi bölümünü içermiyor.
Faire des calculs sur les autres centrales, voir quelles sont les zones qui sont omises.
Bu saldırıların sınırlarıyla birleştirince bize bir hedef bölgesi veriyor.
En superposant les limites des zones attaquées - ça nous montre la zone originale.
Lenore daha çok Porto Riko'nun kuzeyinde ve Güney Karayipler'de dolaştı.
L'ouragan Lenore a traversé le nord de Porto Rico et les Caraïbes du Sud en passant par les zones à proximité...
Yağmur olmayınca bu ovalar kum yataklarına dönüşür.
Sans pluie, ces prairies deviennent des zones désertiques.
Öncelikle, değerli yuvalama yerleri hırsızlardan korunmalı.
Mais avant tout, il faut protéger des voleurs les précieuses zones de reproduction.
Yolculuğun hedefi, 150 kilometre kadar içerideki üreme bölgeleridir.
Ils se dirigent vers leurs zones de reproduction, à 160 km à l'intérieur des terres.
Balina köpekbalıkları beslenme alanları arasında düzenli olarak belli rotaları takip ederler.
Les requins-baleines parcourent des routes régulières entre les meilleures zones d'alimentation.
Beslenme bölgesinden buraya 1600 kilometre yol yapmış olabilir.
Elle a peut-être parcouru 1 600 kilomètres depuis ses zones d'alimentation.
Muazzam boyutlarına rağmen, engin okyanuslarda nerelere gittiklerine dair çok az bilgimiz vardır. Nerede ürediklerine dairse, hiç yoktur.
Malgré leur stature imposante, on en sait très peu sur leurs destinations dans les océans vastes et on ignore complètement où sont leurs zones de reproduction.
Anne, yavrusu kutuplara yakın beslenme alanlarına yolculuğu kaldıracak gücü toplayana dek, 5 ay daha bu sularda mahsur.
La mère devra rester ici pour les cinq prochains mois, jusqu'à ce que son petit soit assez fort pour aller aux zones d'alimentation près des pôles.
Kumla beraber gübre görevi gören besinler de taşınır ve sığ denizi zengin bir balık yatağına dönüştürür.
Les grains apportent des nutriments, qui agissent en tant que fertilisant, et ils transforment les eaux en riches zones de pêche.
Başkentin kuzeybatısında fahişelik yapılan 3 merkez var,..
Les prostituées travaillent principalement dans trois zones.
Yaptığımız şey, Jessica yasasının öngördüğü önemli yerlerle üç evin yerini karşılaştırdık.
Alors nous avons lancé une analyse des zones que décrit la loi Jessica et nous l'avons superposé aux emplacements des 3 maisons.
Doğru. O zaman buralara mı bakmalıyız?
Ce seraient donc les zones qu'on devrait observer?
Ayrıca, L.A.'daki diğer önemli noktaları da çıkardım.
Nous avons aussi cartographié les autres zones de la loi Jessica, dans toute la superficie de L.A.
Aslında, teknik ekibinizden, burada geniş bant kullanıcıları ile kablosuz internet kullanıcılarını karşılaştırmalarını istedim.
En fait, j'ai demandé à vos techs de croiser mes résultats avec les utilisateurs dans ces zones pour localiser les possesseurs de routeurs WIFI.
Çünkü, hatırlayın, evleri Jessica Yasası'nın önemli noktalarına göre seçiyordu.
Parce qu'elle cherche des maisons dans des zones couvertes par la loi Jessica.
Bu önemli noktalarla, evleri aynı haritada gösterip, kablosuz bağlantıyı da eklersek, bir sonraki hedefi olabilecek beş adet nokta tespit ettim.
En superposant ces zones avec notre domaine de recherche ce qui comprend les connexions WIFI, j'ai isolé cinq endroits où elle pourrait encore frapper.
Tamam, polisi bu noktalara göndereceğim.
Ok, j'envoie la police dans ces zones là.
Sorunlu bölgelere dikkat çeker.
Il met en évidence les zones de troubles.
Senin için onu getirebilir ve hassas bölgeleri gösterebilirim.
Je peux te montrer où sont les zones sensibles.
Nerelerde avlanıyor?
Où sont ses zones de chasse?