English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Z ] / Zoraki

Zoraki translate French

187 parallel translation
CHARLES CHAPLIN Zoraki Tayfa
CHARLOT MARIN
Ve belki de, sizin bir boykesitiniz... Partimizin bu teftişinin zoraki nezaketine rağmen... cesur yüreklerle bir Nasyonal Sosyalist olmanın... güç olduğu günlere dönderecek.
Et, peut-être, une partie d'entre vous... malgré la difficulté... retournera avec des cœurs courageux... comme aux jours où il était difficile d'être un National-Socialiste.
İniş yapma vaktim geldim, zoraki bir iniş.
Il est temps que je fasse un atterrissage forcé.
Askerliği zoraki yapıyorum!
Je n'aime pas être soldat.
Kontrol etmeye çalışıyorum! Mecbur kalırsak zoraki iniş yaparım.
On va tenter d'atterrir.
Zoraki iniş mi? Bunun bize ne yararı var? Huduttan 200 kilometre uzaktayız!
On est à 200 km de la frontière!
Onlara zoraki iyi avlar diledim.
Difficile de leur souhaiter bonne chance.
Ona hemen hemen hiç dokunmadım. Onun bağırmasını engellemek için ellerimi zoraki kullandım.
Je l'ai à peine touchée, pour l'empêcher de crier.
Ona zoraki dokundum. Ama... Ama bu kadar kolay olacağını sanmıyordum.
Je l'ai à peine touchée, je ne pensais pas que ce serait si facile.
Sevgi tükenip bezginliğe yüz tuttu mu zoraki nezaket gösterileri başlar.
Note-le, Lucilius, quand l'affection se dégrade, elle fait des cérémonies.
Philippi ile burası arasındaki halk zoraki bir sevgi gösteriyor bize.
Entre ici et Philippes, la population est réticente.
Bütün bu zoraki davranışlar beni nasıl sıkıyor, nasıl yoruyor, bilemezsiniz.
Incroyable comme on n'a plus envie de feindre à un certain stade.
Bir film yapmak, dizi yapmak, zoraki bir evlilik. İnsanlarla yeni tanışıyorsunuz.
Il y a une planète habitée à quelques années-lumière d'ici.
Tüm köprü Trelane adlı yaratığın zoraki misafiri oldu.
Mes officiers sont malgré eux les hôtes du mystérieux Trelane.
İnanılmaz derecede masum bir film aktrisi olarak mı yoksa daha az zoraki bir şeyle mi?
La pure et innocente comédienne... ou bien un rôle plus facile à jouer?
Hiçbir tıbbi kayıtta adı bulunmayan Dr. Lambros kadar zoraki olamaz.
Aucun rôle n'est plus difficile à jouer que celui du Dr. Lambros... qui n'est pas enregistré dans le bottin médical..
Burada zoraki bir yolcu durumunda olmanız üzücü.
Il est regrettable que votre présence parmi nous soit indésirable.
- Buradan demek istemedim zoraki yaptığımız şeylerden. İşimize yaramayan, bizi boğan şeyler.
- Je ne veux pas dire d'ici... mais de nos engagements, des choses futiles qui nous étouffent.
Vietnam ve Afganistan savaşları... Muhalif askeri kuvvetler... zoraki karşılıklı bir kucaklaşma zorunluluğu içinde..
Les forces militaires... sont interdépendantes les unes des autres.
- Zoraki askere alındım.
- J'étais enrôlé.
Sizi buraya kaba ve zoraki bir şekilde getirttiğim için üzgünüm.
Pardonnez-moi de vous avoir amenée ici de manière aussi crue et vulgaire.
Zoraki gülme.
N'en faites pas trop.
Sehpa zoraki ayakta duruyor.
Attention à la table! Elle est traître.
Ve burun damlası meselesi oldukça zoraki bir mesele.
Cette histoire de gouttes pour le nez, c'est invraisemblable.
Doğal olarak, zoraki ve geleneksel açılışıma dikkat kesilmeden edemedin.
Comme vous l'avez remarqué, mon ouverture a été magistralement traditionelle.
- Zoraki mi?
- Sous la contrainte?
Dört civarı zoraki uyuyabildim fırında ekmek yaptığımı düşündüm.
J'ai eu du mal à me rendormir, alors vers 4 heures, je me suis dit que j'allais faire du pain.
Bu kurtlar, zoraki parazitler olarak bilinirler.
Les vers plats sont obligatoirement des endoparasites.
Zoraki hiç bir değer.
Pas de morale imposée.
Bir gün sana ateş ediyorlar, ertesi gün zoraki bir akşam yemeği istiyorlar.
Un jour, on vous tire dessus, le lendemain, on vous invite à dîner.
Fakat benim özürlerim hep zoraki oluyor.
Mais mes excuses ne sonnent pas sincères.
Londra'ya zoraki olarak gelmiyorum, Francesca.
Je n'ai pas fait tout ce chemin jusqu'à Londres, Francesca.
Yüzü kıpkırmızı ve zoraki bir şekilde sırıtıyor mu?
Est-ce qu'il est tout rouge et qu'il rit jaune?
- Onlar zoraki seçim yaptırıyorlar!
- Vous me donnez un ultimatum!
Ne zaman sende bir korse içerisine zoraki tıkıştırılmış bir çift dokuma parçasından fazlası olduğunu düşünsem, beni hayal kırıklığına uğratıyorsun!
Chaque fois que je pense qu'il y a plus chez toi qu'une paire de seins remontés dans un corset, tu me déçois.
Bazı hakları zoraki kabul ettirmeye çalışıyorlardı.
C'est comme s'ils essayaient d'affirmer... un droit qu'ils ne peuvent pas exercer.
Hak ile zoraki arasındaki farkı bileın var mı?
Affirmer et exercer. Qui connait la différence entre affirmer et exercer?
Bana biraz zoraki gibi geldi.
C'est un peu tiré par les cheveux.
Margaret Finn, zoraki müdafiyim.
Margaret Finn, commise d'office.
Bana zoraki bir doğumun ürünü olduğum öğretildi. Bir Barış Muhafızı erkek ile bir Skarralı dişi arasındaki ilişkinin
On m'a dit que j'étais le produit de l'accouplement forcé d'un pacificateur mâle et d'un scarran femelle.
Bu çok zoraki bir düşünce olur, Lisa.
C'est plutôt tiré par les cheveux.
Zoraki Noel aile şeyi icin... -... geleceğini sanıyordum. - Şey...
Je croyais qu'il venait... pour la corvée de Noël en famille.
İşsiz birinin psikolojisine girebilmek için hem mesleki, hem de zihinsel olarak olabildiğince pasif olacağım, bakalım zoraki pasiflik kendini daha kötü bir duruma sokabiliyor mu.
Je vais être aussi inactive que possible pour entrer dans la peau d'une personne sans emploi, au niveau professionnel et cérébral, afin de voir si la passivité forcée s'aggrave d'elle-même.
Zoraki kibarlığa inanır mısın bilmiyorum. Ama inanıyorsan, bu hasta adam da mutlu demektir. Ona elinden gelen şefkati göster.
- Mademoiselle, je ne sais pas si vous croyez aux manifestations gratuites et aléatoires de bonté, mais si tel est le cas, rendez ce malade heureux : faites-lui la mère de toutes les frictions.
Zoraki müdafisi onu sabah kefaletle çıkarabilir.
Demain matin, son avocat va le faire libérer sous caution.
Zoraki bir gülüş.
C'est un rire forcé.
Bazen zoraki, bazen saçma sapan.
Parfois de peine et de misère, parfois de façon ridicule.
- Zoraki.
En effet.
Zoraki işçilik ve zincir çeteler mi?
Travaux forcés?
O zaman siz zoraki bir gezginsiniz?
Vous voyagez à contrecoeur.
Zoraki emeklilik.
- C'est une retraite forcée.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]