Zın translate French
608,669 parallel translation
Yani hayatımızın geri kalanına yetecek kadar kıyafet hazırlamak isteyebilirsin.
Donc emporte assez de vêtements pour le reste de nos vies.
Sakız, ağzın mideye söylediği yalandır.
Le mensonge de la bouche à l'estomac.
Tüm gece boyunca bayrağımızın hâlâ
Les bombes éclatant dans les airs
Kızını yağmurdan bile koruyamam, bırak eve giren silahlı saldırganı.
Je ne peux meme pas protéger votre fille de la bruine... et encore moins d'un intrus. "Votre fille est vraiment en danger."
" Makinist olacaksınız.
Vous êtes l'ingénieur.
" Lokomotifi siz kullanacaksınız.
Vous contrôlez la locomotive. "
Pekâlâ. Kopmaya hazır mısınız kızlar?
Prêtes à vous lâcher?
Kapıyı tıkladıysanız, sizi duyamadım.
Si vous avez frappé, je n'ai pas entendu.
Ve kapıyı tıklamadıysanız, biraz görgülü olmaya ne dersiniz?
Si vous n'avez pas frappé, où sont vos manières?
Yardıma ihtiyacımız yok.
On n'a pas besoin d'aide.
Sheldon, anlaşılan sana hiç de ihtiyacımız yokmuş.
On n'a pas eu besoin de toi, au final.
Öncelikle, aynı denklemde göreceli ve göreceli olmayan vektörleri kullanamazsınız.
Premièrement, on ne peut pas utiliser des vecteurs relatifs et non-relatifs dans la même équation.
Bana ihtiyacınız var.
Vous avez besoin de moi.
Uçan kargayı tırmıkla avlamaya çalışan siz olacaksınız!
Et c'est vous qui tenterez d'attraper un corbeau au râteau.
- Bay Gozer, TV'yi açar mısınız?
- M. Gozer, vous allumez la télé?
Onu yakacak mısınız?
Tu vas brûler ça?
Hayır kızım. Bundan sonra kimseyle konuşmayacaksın.
Tu ne parles plus à personne, dorénavant.
Neden buradasınız? Toplantı bitti mi?
La réunion est finie?
Bayrağımız yok!
- On n'a pas de drapeau!
Tek anahtar o mu sandın kızım?
Tu crois qu'il n'y en a qu'une?
Ya daha büyük bir kalabalığı kızdırsaydınız?
Et si vous offensiez un plus grand groupe?
Sen ve Duke ise hayatta tanıdığım en kötü insanlarsınız.
Et vous et Duke comptez parmi les pires gens que je connaisse.
Sırada çikolata parçası sandığınız Seattle üzümleri...
Les Pains Aux Raisins qui ont l'air de chocolat...
Evet, alayınız malsınız.
Vous etes des petits coincés.
Anne babalarınız AIDS'in ortasında büyüdü ve buna rağmen "Sikerler, kimse beni durduramaz." dediler.
Et vos parents sont de la génération Sida et disaient : "Putain, rien ne m'arretera."
Malsınız işte.
Bande de coincés.
Bu ne demek, biliyor musunuz? Yüksek not almak için uyuşturucu aldınız.
Ça veut dire que vous preniez une drogue pour etre meilleurs a l'école.
Çünkü yeterince seviyorsak yaptığınız her şeyi aklamanın bir yolunu buluruz.
Si on aime quelqu'un suffisamment, on est prets a trouver un moyen de justifier ses actes.
Matematikten ya da çocuklardan anlar mısınız, bilemiyorum artık ama on çocuk, gereğinden fazla çocuk demek.
Je ne sais pas si vous etes bons en maths, ou en enfants, mais dix enfants, c'est trop.
İlaçlar düşüncelerin bir kısmını tıraşlarken birçokları da çatlaklardan sızıp yokluklarını hissettiriyordu.
Les médicaments éloignent certaines pensées, mais beaucoup arrivent a passer en laissant un vide au passage.
İkisinin farkını bilmiyorsanız, muhteşem hayatınız için tebrik ederim.
Si vous ignorez la différence, c'est que vous avez une belle vie.
Kadınlar Özel Bir Kadın filmine bayılıyor ama yeni fahişe sevgilinizi doğum günlerine götürdüğünüzde kızıyorlar.
Les femmes aiment Pretty Woman, mais elles n'aiment pas que vous ameniez votre petite amie prostituée a leur anniversaire.
- Bıraktınız mı?
- Non?
Onlar ve uzaydan gelmiş, sınırsız bütçeli... bir pezevenk gibi giyinmek.
Sans oublier de s'habiller comme un maquereau de l'espace... avec un budget illimité.
Hadi "Irkçı Geliyor ama Değil" diye bir oyun oynayalım. Hazır mıyız?
Jouons a "Ça semble raciste, ça n'est pas raciste." Vous etes prets?
" Buyurun, hesabınız.
" Voici l'addition.
Ne olursa olsun, kovalamak zorundasınız.
Et vous devrez le poursuivre.
Ne iş yapıyorsunuz, bilmiyorum ama milleti kovalamadığınız kesin. " İstesen de istemesen de bu toplantıyı yapacağız.
Peu importe votre métier, inutile de poursuivre votre interlocuteur du genre : "On va se réunir, que ça vous plaise ou non."
Bu andan itibaren sürekli melez çocuk yapacağız.
A partir de maintenant, il n'y aura que des bébés métis.
Melezler, ırkçılığı bitirecek çünkü ne olduklarını bilmiyorsanız kimseden nefret edemezsiniz.
Les métis vont éradiquer le racisme, car on ne peut pas hair quelqu'un... si on ne sait pas d'ou il vient.
O kadın için zırlamalarım, on yıl önce yapmaya başladığım bir şeyin birikimi gibiydi,
Le fait de chialer a cause d'une femme a été le point culminant d'un truc qui a commencé 10 ans plus tôt,
Aşırı derecede yanlış olmamasını ummanız gerekiyor.
On peut juste espérer qu'il ne vous trompe pas trop.
Konuşursak ve aksanınız varsa yanımdan gittiğinizde oldukça saygısız bir taklidinizi yaparım.
Si on discute et que vous avez un accent, quand vous partirez, j'imiterai tres méchamment votre accent.
Ölümden çok uzaksınız.
La mort est tres éloignée.
Sorun şu ki kadınlardan, onlardan hoşlandığınız sebepten ötürü hoşlanmanız yasak.
Je vous explique : "Vous ne pouvez pas etre attiré par une femme pour la bonne raison."
Kötü yanlarınız ufak oluyor.
Elles sont petites.
Büyük egolarınız var işte.
Vous avez de gros ego.
"Vay be yavrum, çok fenasın." deyince sanki kız "Ben mi?" diyecek.
Du genre : "Tu es bonne de chez bonne." Et elle : "Moi?"
Sandığınız kadar çok değiller.
Mais pas tant que ça.
Çünkü siz tatlısınız kadınlar. O yüzden peşinizdeyiz.
C'est parce que vous etes mignonnes qu'on vous poursuit.
Kafalarınız da tatlı, vücutlarınız da.
On adore vos visages et vos corps.