Zından translate French
21,091 parallel translation
En azından yapmamız gereken tek şey Ollie ve diğerlerinin buraya gelmesini beklemek.
Au moins la seule chose qu'il nous reste à faire c'est d'attendre qu'Ollie et les autres viennent ici.
En azından beraber olacağız.
donc au moins on sera tous ensemble.
En azından 24 saat gözetim altında kalacaksınız.
24 h d'observation au moins.
Yani, senden hoşlanmıyorum aslında ama en azından yalnız ölmüyorum.
Je ne t'aime pas, mais au moins je ne mourrai pas seule.
Beni burada tutacaksanız en azından bırakın da bir şeyler yapayım.
Si je dois rester ici, laisse-moi aider.
Beni burada tutacaksanız en azından bırakında bir şeyler yapayım.
Si je suis coincé sur la base, laissez-moi faire quelque chose.
Biri onunla konuşacak mı? - En azından Hive'ı yakaladığımızı bilsin.
- Quelqu'un va-t-il lui parler... au moins lui dire qu'on tient Hive?
En azından Abrecan'ın ordusuna karşı bir şansımız olur.
Au moins, nous aurions une chance face à l'armée d'Abracan.
Bu da hızlı olmamız gerekir demek ama en azından kârlı çıkarız.
Donc on doit agir vite, mais on se fait de l'argent.
Çok zamanımız yok. Ağzından çıkanlara gerçekten de inanacağımızı mı sanıyorsun?
Tu penses vraiment qu'on croit ce que tu nous racontes?
Onları yakalamadan önce, en azından suçu işleyecek kadar zaman tanımalıyız.
On doit les laisser commettre le crime avant de les attraper.
Abartısız çocukların ağzından gıdalarını almaya çalışıyorsunuz.
Vous retirez littéralement la nourriture de la bouche des enfants.
Kutsal Babamız'ın gelişi çok faydalı oldu. Tarafları en azından ateşkes ilan etmek zorunda bıraktı.
La venue du Saint ¨ Père a été particulièrement utile car il a permis une trève entre les camps en présence
Düşünsene, tüm bu güç yalnız bir kişinin hayat esansından geliyor.
Réfléchissez. Tout ce pouvoir vient de la force vitale d'un seul homme.
Acımasız bir Politik çalışanından ibaret değilim.
Je ne suis pas juste un redoutable chef de parti.
Laurel olayından sonra yas tutasınız diye sizi rahat bıraktım.
Après Laurel, je t'ai laissé faire ton deuil tranquille.
Bu kızın HIVE'ın mahkûmlarından biri olduğunu düşünüyorsun galiba.
Tu penses que cette fille est une des prisonnières de RUCHE.
Bu Black Canary'nin tutuklanmasını ve hüküm giymesini şehrin en parlak ışıklarından biri olan Yardımcı Bölge Savcısı Laurel Lance'e adayacağız.
Nous dédierons l'arrestation et la mise en examen de ce Black Canary au procureur adjoint, Laurel Lance, une des plus brillantes lumières de cette ville.
Arkadaşımız durdurmaya gücüm yetmeyen bir adam tarafından öldürüldü ve o adamın eşi arkadaşımızın bıraktığı mirası yerle bir ediyor.
Notre amie a été tuée des mains d'un homme que je n'ai pour l'instant pas le pouvoir d'arrêter, et sa femme traîne son héritage dans la boue.
O zaman onun buraya gelip bu ürkütücü taş şeysini çalmasından endişe duymalıyız demektir.
Ça veut dire qu'il faut qu'on se méfie qu'il descende ici et vole ce truc flippant en pierre.
Lazarus Çukuru'ndan çıktım ve Speedy oldum. Ama son zamanlarda ben böyle bir insan mıyım diye soruyorum kendime. Bir adamı küçük kızını öldürmekle tehdit ettim.
Speedy, mais, je me demandais juste si c'est qui je suis vraiment, et j'ai menacé de tuer une petite fille, et j'ai réalisé que j'étais la fille de mon père, donc j'ai pensé à Laurel
Sen bilgisayarından uzak durursan hepimiz öleceğiz yalnız.
On ne va pas tous l'être si tu es loin de ton ordinateur?
Hayaletlerin bizi bulmadığından emin olacağız sadece.
On doit juste s'assurer que les Ghosts ne nous trouvent pas.
Yeşil ve başlık ve siyah bir kask takan iki düşman tarafından saldırı altındayız.
Nous sommes attaqués par un homme portant une capuche verte et un autre portant un casque noir.
Ona yakından bakacak olursanız sarhoş olduğu aşikâr.
En y regardant de plus près, elle est clairement bourée.
Eksik adresi olmasından, tepenin üzerindeki bir ev olmasından, Fransız usulü 7 rakamını ortadan çizgili yazmalarından. Bu berbat bir hâl.
une adresse incomplète, une maison en haut d'une colline, ceux qui utilisent un sept français, avec une barre dedans.
Kız arkadaşlarından daha hafif olan beyaz erkeklere iyi akşamlar dilerim.
Bonsoir, vous les hommes blancs qui pèsent moins lourds que leurs femmes.
Lütfen ürünü torbalama alanından kaldırınız.
Merci de retirer le dernier article posé.
Lütfen torbalama alanından bir torba alınız.
Veuillez prendre un sac plastique.
Doğru düzgün yapıldığından emin olmalıyız.
On doit faire ça bien.
Bak, istediğin kadar Boss Hogg gibi davranabilirsin ama bu kızın kan kaybından ölmesine izin veremem. Bak ne diyeceğim, ben arabama biniyorum ve kızı hastaneye götürüyorum.
Vous pouvez jouer au Boss Hogg tant qu'il vous plaira, mais je ne laisserais pas cette fille saigner à mort, donc je vais rentrer dans ma voiture et je vais l'emmener à l'hôpital.
Bu yüzden bu şekilde bakmaya alıştım, ve işte buradayız... iyi tarafından bakarsak.
Donc je suppose que je suis habituée à penser de cette façon, et ensuite vous voilà... regardant le bon côté des choses.
"Ardından çok rahatsız edici bir olay gerçekleşti."
" Ensuit un très inquiétant évènement est survenu.
Ne? Kurucu Ataların bayrağa neden yıldız koyduğunu biliyorum. Kırmızı, mavi ve beyaz da İngiliz Bayrağı'ndan değil mi?
Je signifie, j'obtiens pourquoi les Pères Fondateurs mettez des étoiles sur le drapeau, et le-le rouge, blanc et bleu, est-ce que c'est du drapeau britannique, droit?
Ardından burayı savunmasız bırakıp çekip gidelim mi?
Et rester ouvert et sans défense?
Ardından intikamımızı al.
Et ensuite... venge-nous.
Kuroqi Ulusal Muhafız Ordusu'nda generaldi. Prenses Zara'yı koruması için ABD'nin uzman askerleri tarafından eğitilmiş.
Il était général dans la garde nationale Kuroqi, entrainé par les militaires contractants américains afin de protéger la Princesse Zara.
Aklını başından almalıyız. Reddedemeyeceği bir şey sunmalıyız. İlişkisini riske atacağı bir şey.
On doit vraiment le tenter, lui offrir quelque chose qu'il ne peut rater, quelque chose qui lui ferait risquer sa relation.
Alakasız 3. bir kişi tarafından gelmeli.
Ça doit venir de quelqu'un de totalement désintéressé.
Üzgünüm. Erkeklerin bizi koruma bahanesiyle şanslarımızı elimizden almalarından bıktım usandım.
Je suis fatiguée d'entendre les hommes dire qu'ils essaient de nous protéger en nous privant de nos choix.
Paraların sahte olduğu ortaya çıktığından ve iş ortaklarınız sizi bıraktıktan sonra hapse gireceksiniz Sybil Griffiths de yerinize geçip müşterilerinizi ve ticaret yollarınızı elinizden alacak ve size hiçbir şey bırakmayacak.
Les billets seront signalés comme contrefaits, vos associés vous abandonneront, vous serez en prison, et Sybil Griffiths s'installera, prenant vos clients et vos axes commerciaux, vous laissant sans rien.
Sizi Hamlin'in adamlarından koruyacağız ve ayrıca size yapmış olduğunuz hizmetlerden dolayı dolgun bir ücret de vereceğiz.
On vous protègera des tueurs d'Hamlin, et nous sommes prêts à vous offrir un salaire très généreux pour vos services.
Dünyanın dört bir yanından gelen basın ve inanç sahipleri vaazınızı bugün vermenizi bekliyordu.
La presse et les fidèles arriveront de tous les coins de la planète. Ils sont tous convaincus que vous allez délivrer votre omélie aujourd'hui.
- Saygısızlık etmek istemem ama yakından olağanüstü yakışıklı bir adamsınız.
Sauf votre respect, de près, vous êtes extraordinairement beau.
Üzerinde Kutsal Babamız'ın resmi olan tüm bu ürünler inanç sahipleri tarafından çok seviliyor Vatikan bütçesinin önemli bir kısmını oluşturuyor.
Les fidèles adorent ces articles à l'effigie du pape. Ça représente une part importante du budget du Vatican.
Mesela bugün, biraz da nostaljiyle... çocukluğundaki bir kız arkadaşından bahsetti.
Aujourd'hui, par exemple, il m'a parlé, avec une pointe de nostalgie, d'une petite amie qu'il avait eue, tout jeune.
Kutsal Babamız, çeşitli komisyonlar tarafından onaylanmış olan yasa taslaklarını okudum.
J'ai lu que les propositions de loi ont déjà été approuvées par les commissions concernées.
Göndericiyi tespit edemiyoruz ama aldığımız e-posta farklıydı. Diğer fidyeci hackerların kullandığından daha farklı.
On ne peut confirmer l'envoyeur, mais le mail reçu est authentique, probablement les mêmes pirates du logiciel malveillant.
Şu anda bu hackin altından kalkamayız ve bence 5.9 milyon dolar bulabiliriz. Yastıklarımızın altında falan.
On peut pas se permettre un piratage maintenant, et franchement, je pense qu'on peut trouver 5,9 millions dans les fonds de tiroirs.
Onlara sunduklarımız sebebiyle binlerce kişi canından oldu.
Des milliers de gens sont morts à cause de ce qu'on leur a transmis.
Peder çirkin bir kadının ısrarcı aşkından rahatsız olan erkekler vardır.
Padre... Certains hommes sont affligés par l'amour persistant d'une femme laide.