English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Z ] / Zıplat

Zıplat translate French

384 parallel translation
Bizi de öyle zıplatıp çemberden geçiremezsin!
Ça va, avec les chiens. Tu vas pas nous faire sauter dans un cerceau.
- Onu bolca zıplatın yahu!
- Mets l'ambiance!
Mumyalama sıvısı zıplatıyor onları.
Comme une femme.
Eşyaları rulet topu gibi zıplatıyorsun.
Tu sautes d'un sujet à l'autre.
- Kucağımızda zıplatırdık.
- On les ferait sauter sur nos genoux.
Çocuklarınızı dizimde zıplatırdım...
Je ferais sauter vos enfants sur mes genoux...
Evet, küçükken beni dizinizde zıplatırdınız.
Vous me faisiez sauter sur vos genoux. Moi...?
Servet değerinde punç kasesi, kırmızı altından tabak, hem de yığınla...
une soucoupe de punch valant une fortune, un plat d'or rouge, des monts et des piles.
Hey, aynasız o çam yarmalarına uzaylı olduğumu söyle!
Hé, pied plat! Dis-leur que je suis un étranger.
Kürekte bu adamlara ihtiyacımız var.
C'est le calme plat, ils doivent nous tirer vers le vent.
Seni gidi soğuk nevale aynasız seni!
Espèce de pied plat congelé.
Benim yumurtamı çevir, kardeş, üzerine de biraz acı sos ve kırmızı biber ekle, lütfen.
Faites-moi des œufs au plat avec du tabasco et du piment, je vous prie.
Yere yatsanız daha iyi.
À plat ventre, tout le monde.
Tek beygir gücü ama saate 8 milden fazla hız yapar.
Un cheval-vapeur, mais ça fait du 15 km / h en plat.
Bunun için kızman anlamsız.
C'est pas la peine d'en faire un plat.
Stella, sabahyıldızı, bana öğret doğru yolu göster.
Stella, montre-moi le chemin. Montre à ce mendigot le chemin pour arriver à un plat de soupe.
Çek ellerini üzerimden, aynasız!
Me touche pas, pied plat!
Geleneksel olarak, adada ordövr şeklinde servis edilen bir Malta yemeğiyle başlayacağız.
Pour commencer, un plat maltais que l'on sert en hors-d'œuvre.
Milano'da asla kendini evinde hissedemez. Bir makarna yemek için bir ay önceden plan yapmalısınız.
Elle n'aimera pas Milan où pour avoir un plat de macaroni... il faut s'y prendre un mois à l'avance.
Bugün sizlere sunacağımız şey Fransızların da dediği gibi the piece de resistance.
Nous vous présenterons ce que les Français appellent... le plat de résistance!
Hey, piyadeler, etrafta hiç kızılderili gördünüzmü?
Hé, pied plat, t'as pas vu d'lndiens dans les parages?
Yemekten önce martini içerdik, balıkla da beyaz şarap. Ana yemekle kırmızı şarap, tatlıyla şampanya. Kahveyle konyak ve yemekten sonra porto şarabı.
On prenait des Martinis avant le dîner, du vin blanc avec le poisson, du vin rouge avec le plat de résistance, du champagne avec le dessert, du Cognac avec le café et après le dîner, du Porto.
Babam yalnız bir kez bana ilgi gösterdi. Anımsadığım zaman, hâlâ titrerim.
Le soir, il y avait dieu sait combien De fourchettes dans le grand plat.
Böyle ağır bir yemekle başladığımız için bizi bağışlayınız baron.
- Désolé de commencer par un plat aussi lourd.
Bir tabak spagetti, bir bardak şarap ve bir şarkı hakkınız var.
Un plat de spaghettis, un verre de vin, une chanson.
Gerçekler, güzelliğe karşı üstün gelince tropik hastalıkların bahçesinde masumluğumuzu yitirince kansız insanlarla birlikte hayvanların gözeneklerindeki kurtçuklarla aynı havayı soluyunca ya da sokaktan evimize kaçtığımızda yoksulluk da bizi izliyor, hem de en ölümcül şekilde yemek gibi, kitap gibi, plak gibi giysi gibi, tabak gibi, deri gibi.
Quand la beauté est dépassée par la réalité, quand nous perdons notre pureté dans ces jardins tropicaux, quand, entre tant d'anémiques, nous respirons... le même souffle de vermine par tant de pores animaux, quand nous fuyons les rues, et que dans nos maisons même la misère nous accompagne dans les choses les plus fatales, la nourriture, le livre, le disque, le plat, la peau, le foie éclaté, la gorge en panique... et un inexplicable oubli de nous-mêmes.
Genellikle Fransız kızları biraz düz göğüslü olurlar.
En général les françaises ont tendance à avoir le ventre plat.
Heil Hitler. Kağıtlarınız lütfen.
Vos papiers, s'il vous plat.
Anne geniş alınlı Kızılderili.
Maman, visage plat indien.
Belki. Ama daha fazla bir ihtimalle, ona açık elinizle tokat atarsınız.
Ce serait plutôt une gifle du plat de la main.
Düz bir uzayda, belli bir bölgede yaşamaya alışmış olarak dünyaya geniş bir açıdan baktığımız anda, öyle olmadığını anlıyoruz.
Nous sommes habitués de vivre dans un espace plat, mais dès que nous regarderons au large de la terre, nous savons que ce n ´ est pas ainsi.
Ellerinizi lütfen başınızın üstüne koyun, albay lütfen.
Les mains à plat sur la tête.
"Seni dövmedik. Fakat topallıyormuş gibi yap." "Böylece biz yapmışız gibi görünsün" dediler.
Le sergent-chef m'a mis à plat-ventre contre une bête... il me donnait des grands coups, il tapait fort.
Her şeyi yoluna koyacağız.
Mettons les choses à plat, tu veux?
- Gereken tek şey Kızılderili bir kadın.
- Fais un noeud plat.
- Onları bir arabaya koyup öldüresiye zıplatıyor musun?
- Pardon.
New Orleans güveci yapacağız.
On va faire un plat cajun.
Bak, Betty, polis memuru Miller! Beni nehre atan aynasız!
C'est l'Agent Miller, le pied-plat qui m'a fait condamner.
Düz bir dünyada yaşadığımızı düşünün yani tamemen dümdüz diyorum ki burası Düzdünya olmaya uygun bu Edwin Abbott tarafından yaratılan bir dünya ve o Viktorya ingiltere'sinde yaşamış Şekspir araştırmacısı.
Imaginons que nous sommes plats... tout ce qu'il y a de plus plat... et que nous vivons dans un pays où tout est plat : le Flatland. C'est une contrée imaginée par Edwin Abbott... un érudit anglais du XIXème siècle.
Kız masada yüzüstü yatıyordu.
Sur la scène, la fille était étendue, à plat ventre.
- Düz göbekli bir kız söz verdin bana.
Tu m'as promis une fille avec un ventre plat.
Etle tanışacağız.
OK. Présentez-nous le plat, ç est cool.
Ama tüpümüz ve dolu bir buzdolabımız var.
Vous avez un chauffe-plat et un frigo bien rempli.
Bana inanmıyorsanız, tabağınızdaki kemik artıklarına bakın.
Vérifiez dans le plat, si vous voulez.
– Bunu söylemeye utanıyorum General Solo ama anlaşılan onuruma düzenlenen şölenin ana yemeği olacaksınız.
Je suis très gêné. Vous êtes le plat de résistance d'un banquet en mon honneur.
Biraz tatsız.
Un peu plat.
Günün spesiyalitesini mi istersiniz, yoksa alakart bir şeyler mi ısmarlayacaksınız?
Que diriez-vous du plat du jour? Ou ce sera à la carte?
Harriet Rufus, bütün gün bozuk para atıp..... yoldan geçen kızlara laf attığınızı söylüyor.
Harriet Rufus dit que vous passez votre temps à jouer et à faire du plat aux filles.
Herif bizle kafa buluyor. Bize ateş edip, imanımızı gevretiyor.
II nous prend la tête, nous tire dessus, nous fout à plat!
Yani, kendimize bir ziyafet hazırlayacağız sen de ana yemek olacaksın.
Nous allons nous offrir un festin avec toi comme plat principal.
Ama bunu, kırmızıyı seçersen pek zor değil, ana yemek için...
Maintenant, si on choisissait un vin comme celui-ci comme vin rouge pour le plat principal...
zıpla 130

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]