Âlem translate French
119 parallel translation
Londra'dan birlikte ayrıldığınızda Reggie ile seni cümle âlem biliyordu.
- Tu devrais le savoir. - Je ne sais pas.
Sonra el âlem de Broadway'de neden bir arkadaşım yok diye meraklanıyor.
Étonnez-vous que je n'ai plus un ami dans tout Broadway!
- İbret-i âlem oldu diyemem açıkçası.
Je ne dirais pas vraiment que vous en avez fait un exemple.
- Ben mi hakaret ediyorum? Sen bana hakaret ettin. Arkamdan âlem yaptın.
Toi, t'as blessé mon orgueil, tu t'es amusée à mes dépens.
Ya bu âlem beni bitirecek ya ben onu.
Ou le monde me tue ou je tue le monde.
Kurul ne âlem?
Et le Comité?
Dedenin, bin ruhlu âlem kadar büyük, imparatorun tekinin karbeyazı ve sarı çini mürekkepleriyle boyanmış değil de siyah beyaza boyanmış olan freskler meyânında bir başına yaşadığı İtalyanlaşmış tapınağında, sen de bir zamanlar çocuktun.
Au sein de ce temple bâtit par un aïeul italianisant, vaste comme un mir de mille âmes, et qui n'abrita qu'un empereur solitaire, parmi des fresques aux tons de neige et d'écorces jaune, tu es resté un enfant.
Saat tam 6 : 00'da, tüm gurup, içinde hikâye anlatıcılarının olduğu ve bunların... sırayla oturup belirlenen bir konu üzerine... seri öyküler anlatacağı, adına âlem odası denilen yerde... toplanmak zorundadır.
Ponctuellement ŕ 6 heures, toute la compagnie se rassemblera dans la salle dite des orgies oů les narratrices tour ŕ tour s'assiéront pour raconter chacune une série d'histoires sur un thčme particulier.
Birkaç günlüğüne görünmez olmam gerekiyordu. Böylece pisliğe batacaktım. Herkesle âlem yapacaktım.
J'avais besoin d'être invisible, pour quelques jours, de descendre dans la fange et de m'y perdre au milieu des autres, les détruits, les déments, les damnés.
Başka silahı olmadığını cümle âlem biliyor.
Tout le monde sait que c'est tout ce que le gars portait.
Gerek olmadı. İşi bilmeyenlerle âlem yapmam ben. Arkadaşlarım sınırlarını bilir.
Non, parce que mes amis font pas d'overdose.
Dilgarların Centauriler adına paralı asker olarak çalıştığını cümle âlem biliyor.
C'est bien connu! Les Dilgars étaient les mercenaires des Centauris.
- Çok âlem bir kadın.
– Tu parles!
Pek harcıâlem. Batkişi ya da Batkadın desek?
Guère politiquement correct.
"Eğer o sizi kandırırsa cümle âlem bize güler."
"Quand il t'emmènera sur ses ailes, on se moquera de toi"
Siber âlem suçlarına karşı dava açmak çok ama çok zordur.
Les cybercrimes sont extrêmement difficiles à poursuivre en justice.
Adını "Seyr-i âlem" koyduk.
C'est ce qu'on appelle "A Voir".
Nereden bileyim senin âlem yapacağını!
Je ne pouvais pas savoir que tu préparais une orgie?
Yukarıda. Odasında âlem varmış.
En haut, la fête était dans sa chambre.
Yerine gidip âlem yapıp, hap alıyorlar. Takas yapıyorlar.
Ils vont à ses raves, gobent ses X, troquent...
6 çocuk vardı. Adamın biri âlem yapmamız için para verdi.
On était six jeunes, et un type nous a payés.
Âlem yapan kızlardan biriydi.
Une parmi les autres.
Jill'in yerini. Yoldayken nerede âlem yapacağını öğrendik.
Oû se trouve Jill, ils nous ont parlé d'une rave, ce soir.
Phil bir âlem.
Phil est d'un drôle.
Eskiden burada âlem yapılırdı.
T'as toujours poussé à la consommation.
Vaftiz annem âlem yapıyor.
Ma marraine a abusé de la boisson.
Umarım hepimiz insanlığın araştırması için yepyeni bir âlem bularak geri döneriz. ... ama hepinizin bildiği gibi... Eve asla dönemeyebiliriz.
J'espère que nous reviendrons tous un jour en ayant découvert un tout nouveau domaine à explorer pour l'Humanité, mais comme vous le savez tous, nous pourrions ne jamais revenir chez nous.
Âlem bilmez ki bacıları İstanbul sokaklarına paspas olmuş.
Mais personne ne sait que leur sœur Elle est devenue un paillasson dans les rues d'Istanbul...
Kanunlarımıza göre ona ibret-i âlem bir ceza vermeliyiz.
D'après nos lois, nous devons faire d'elle un exemple.
Ölüme yaklaşmak için oyuna cenaze elbiselerinizi giyerek devam etmeniz gerekiyor ve daha sonra, "öte âlem" e geçebilirsiniz.
Pour décéder avant l'heure, vous devez jouer les morts en portant un costume funéraire. Seulement alors vous parviendrez dans l'autre monde.
Senin için, bu "öte âlem" e ölü numarası yaparak geldik.
On a dû jouer les morts pour venir ici.
Burası "öte âlem" mi? Evet!
- C'est le monde des morts?
Artık uyanmak hafta sonları âlem yapmak istiyor.
Il a besoin de se revitaliser. De s'amuser ce week-end.
- İki âlem arasındaki sınırı.
Entre les mondes.
Eleman bir âlem.
À mourir de rire.
Uzun bir süre boyunca evde olmayacağını da biliyordun. Senin de, güya adı Marianne Elzey olan ortağının da yeterli vakti vardı. Cennifer'ın mekânında ufak bir âlem çevirmek için.
Vu qu'elle était partie pour un moment, vous pouviez, avec la dénommée Marianne, vous installer et vivre aux dépens de Gennifer.
Muhtemelen biz işteyken her gün âlem yapıyordur. Eve kedi atıyordur. Kedi otu tüttürüyordur.
Elle fait sûrement la fête chaque jour pendant qu'on bosse, elle invite d'autres chats à venir fumer de l'herbe à chat, elle se griffe à des endroits étranges.
Cümle âlem ne rezil olduğunuzu biliyor.
Tous savent ici quels nuls vous êtes.
El âlem ne der hiç düşünmüyor musun?
Ne vous souciez-vous pas de votre réputation?
Yani ölen karınız için tüm hafta sonu âlem yapmaya mı gittiniz?
Vous avez bu pour oublier votre anniversaire?
Yıldönümü yüzünden gece âlem yapmaya gittim mi dedin?
Ton anniversaire de mariage t'a mis le blues.
Sorun sadece anti-materyal âleme nasıl kaçılacağı değil iki âlem arasında nasıl iletişim kurulacağıdır. - Sonunda bir boşluk oluyor...
Le problème est à la fois d'échapper au monde immatériel et de savoir comment communiquer entre les deux mondes.
Materyal âlem ile anti-materyal âlem arasındaki iletişimin farkından bahsediyordun.
Tu parlais de la différence de communication entre le monde matériel et le monde immatériel, non?
Seninle büyük bir âlem yapalım.
Ça mérite une orgie!
Âlem yapmak aldatmaya girmez ki.
C'est pas une infidélité.
İbret-i âlem bir örnek verin, başkalarının hayatı kurtulsun.
En faisant des exemples, tu sauves les autres.
Âlem adamsın vallahi.
T'es génial.
Çocuklar bir âlem! Carmine, bol şans.
Ah les enfants!
Âlem gerçektende bir yerlere Gitmiş olmalı
A qui appartient cette carte?
- Güzel, mesele buysa bir iki tane taklit daha ekler âlem yaparız.
- Tu y avais pensé? - Ah? Alors faisons venir Rich Little.
Yemek çadırının içinde çamaşırcı kadınlarla âlem yapmakla meşguldü!
Et il besognait une blanchisseuse dans la cantine des officiers.