Çalıyor translate French
43,397 parallel translation
Kurbanlar kaybolduğu zamanlarda çalışıyor muymuş?
Travaillait-il les jours où les victimes ont disparu? Yahtzee!
Metronun kırmızı hattı dünden beri çalışıyor.
La ligne rouge fonctionne depuis hier.
Seth, babanın cenazesindeki konuşmam üzerinde çalışıyor.
- Merci. Seth rédige l'éloge funèbre pour les obsèques de votre père.
Batı Kanadı'nda yazıcılar hâlâ çalışmıyor.
Nos imprimantes ne marchent toujours pas.
Tüm birimlerimden bir sürü ajan 7 / 24 çalışıyor.
J'ai des agents de toutes les unités qui travaillent non-stop.
Bu arada o güzel kız siz tembel eziklerden çok daha fazla çalışıyor.
Une jolie fille qui en pensant travaille beaucoup plus que vous les fainéants.
Bence evren bize birşeyler söylemeye çalışıyor.
Je pense que l'univers nous dit quelque chose.
Pentagon, Majid Nassar'ı bulmak için hiç durmadan çalışıyor.
Selon vos ordres, le Pentagone travaille sans relâche pour trouver Majid Nassar.
Başkan, danışmanlarıyla görüşerek bir strateji üzerinde çalışıyor.
Le président a des réunions avec ses conseillers, et... élabore une stratégie.
"Başkan, endişelerinizi paylaşıyor, çözüme yönelik çalışmalarını sürdürüyor."
"Le président partage vos préoccupations et travaille ardemment pour trouver une solution."
Tam olarak nasıl çalışıyor?
Comment ça marche exactement?
Bir Luthor ve bir süper birlikte çalışıyor.
Une Luthor et un Super travaillant ensemble?
Burada çalışmak bende de aynı etkiyi bırakıyor.
C'est la même chose pour moi.
James sadece yardım etmeye çalışıyor. Etti de.
James est dehors et essaie d'aider.
Şimdiden geç saatlere kadar çalışıyor musun, Frank?
Déjà à faire des heures sup, Frank? En fait, j'allais rentrer.
Babamın iyi niyetini kullanarak Agrabah'ı içerden yok ediyor Aileleri için bir parça ekmek bulmaya çalışan vatandaşlara zalim bir adalet uyguluyor ve aç bırakıyor
Il prend avantage du bon coeur de mon père et détruit Agrabah de l'intérieur, affamant les citoyens et rendant brutalement justice quand ils essayent seulement de prendre du pain pour leurs familles.
Arkadaşlarımın çok gizli bir devlet projesinde çalışıyor olabileceğini Snapchat'e koyana kadar bekleyin.
Attendez que je poste sur Snapchat que mes amis vont travailler sur un projet gouvernemental top-secret.
Bu benim "Sen Hintlisin ya, kuzenin çağrı merkezinde çalışmıyor mu?" demem gibi.
C'est comme si je disais, "T'es Indien. Ton cousin travaille dans un centre d'appel?"
Kuzenim çağrı merkezinde çalışıyor zaten.
Mon cousin travaille dans un centre d'appel.
Kadını hatırlıyor ama daha dün Denny's'de bütün bir gün çalışmış adam.
Il se souvient d'elle, mais hier il a accidentellement travaillé la journée entière à Denny's. Je ne peux pas croire que je sois là.
Gelinim Nestle'de çalışıyor.
Ma belle-fille travaille à Nestle.
Öfkeyle fısıldıyorum. Çünkü telefonum hala şarj olmadı ve şu an Caroline başka bir odada nasıl ilişkiye girileceğini hatırlamaya çalışıyor.
Je chuchote énervée car mon téléphone est en charge, et Caroline est dans l'autre pièce essayant de se rappeler comment faire l'amour.
- Bu şey daha hızlı çalışmıyor mu?
- Ça peut aller plus vite?
Bir dakika, çalışıyor mu?
Attendez, il travaille?
Çiftlik hala çalışıyor mu? Hayır.
La ferme est toujours en activité?
Amcası bir avukat, yengesi de bir ilaç şirketinde çalışıyor, ikisi de kilise de gönüllü yardımcı.
Son oncle est procureur, et sa tante travaille dans une entreprise pharmaceutique. Ils sont tout les deux volontaires à l'Eglise.
RJ'in arkadaşı Marcus bu park yerinde çalışıyor.
Le copain de RJ, Marcus, travaille ici.
Flynn ile beraber mi çalışıyor?
Il travaille avec Flynn?
Onun üstünde çalışıyor olmamız lazım.
On devrait travailler sur ça.
Sabahtan beri bana Kovelsky'sten bonfile ve yumurta yedirtmeye çalışıyor.
Il a essayé de me faire manger un steak et des œufs de chez Kevelsky ce matin.
Tek bildiğim bu iki herif burada yalnızca bizim olduğumuzu sanıyor yani umarım Sly ve Cabe neler döndüğünü biliyordur ve bizi nasıl kurtaracaklarını bulmaya çalışıyorlardır.
Tout ce que je sais, c'est que ces deux gangsters pensent que nous sommes les seuls ici. On peut donc espérer que Sly et Cabe sachent ce qu'il passe et cherchent le moyen de nous sortir d'ici.
Direnişle birlikte çalışıyor.
Elle travaille avec la Résistance.
Juliana Direnişle birlikte mi çalışıyor?
Juliana travaille pour la Résistance?
Destek jeneratörü çalışıyor.
Les générateurs de secours vont s'allumer.
Santa Anna sadece gücümüzü zayıflatmaya çalışıyor.
Santa Anna nous rend mou.
Göze batmamaya çalışıyor.
Il fait profil bas.
Ne, çalışmıyor musun?
Pas de costume?
Hayır, vali olmaya çalışıyor.
Non, il est candidat au poste de gouverneur.
Ondan parmak izi sensörü çalışmıyor.
C'est pour ça que le capteur ne fonctionne pas.
- Termostat sesle çalışmıyor.
Le thermostat ne s'active pas vocalement.
Çizelgeler, şu anda güçlerinin % 35'inde çalışan devasa sunucularda saklanıyor.
Les tabulations sont stockées dans des serveurs énormes qui sont actuellement en train de fonctionner 35 % plus lentement que ce dont ils sont capables.
Birileri seçim sonuçlarıyla oynamaya mı çalışıyor diyorsun yani?
Est-ce que tu es en train de dire que quelqu'un essaie de manipuler les élections?
Çalışmıyor.
Non, ils n'"essayent" pas.
Bu kadın noktanın etrafında tabletle çalışıyor.
Cette femme travaille sur une tablette à côté du noeud
Gerçekten kendi bilgisayarlarından çalışıyor.
Il fonctionne en fait depuis l'un de leurs ordinateurs.
Büyükelçi şu kapıyı geçtiğinde sağa eğildi ve elini Walt'ın sırtına koydu sanki onu oradan uzak tutmaya çalışıyor gibiydi.
L'ambassadeur s'est penché sur la droite quand il est entré, et il a posé sa main sur le dos de Walter, comme s'il essayait de le guider ailleurs.
Kötü Kraliçe ailemi öldürmeye çalışıyor.
La Méchante Reine essaye de tuer mes parents.
Gold ile birlikte çalışıyor.
Elle travaille avec Gold.
Ne düşünmeye başladım biliyor musun? Sanki, kendini önceden yazılmış bir şeye iliştirmeye çalışıyor gibisin ama bu da senin, gibi içi boş bir insanda çiğ duruyor.
Je commence à penser que... t'attacher à quelque chose qui ne serait pas froidement calculé serait trop demander à ta coquille humaine vide.
Yardım etmeye çalışıyor, sadece...
Il essaie d'aider, il est juste...
Bebek yapmaya çalışıyor muydunuz, kendiliğinden mi oldu?
Vous essayiez d'avoir un bébé ou c'est arrivé comme ça?