Çikolata translate French
4,028 parallel translation
Evet, kendisi de bunu kimsenin izlemek istemeyeceğini düşündüğü için oraya bir de çikolata şelalesi koydurttu.
Ouais, elle ne pensait pas non plus que quelqu'un voudrait le faire, alors elle a mis une fontaine de chocolat dedans.
Çikolata şelalesi.
Une fontaine de chocolat.
Hayır, hayır, biz Ginny ile genelde beraber evde birkaç tane külahta çikolata ile kutlarız.
Non, non, en général, chez moi, Ginny et moi le fêtons avec une glace et c'est terminé.
Çocukla yalnız kalmak, oynamak, sıcak çikolata içmek için mi?
Avoir le garçon seul pour des jeux de cartes et du chocolat chaud?
Bozuk buzdolabımız ve çikolata kaplı şırıngalarımız da orada.
Nos seringues couvertes de chocolat
Eğer öğlene kadar bu cümlelerin hepsini söylerse herkese sıcak çikolata ısmarlayacağım.
J'ai promis que si elle les dit tous avant midi, je paie les chocolats chauds.
Madem düşüneceğim o zaman çikolata iyi gelir.
Je vais avoir besoin de chocolat.
Çikolata gibi sütte eritip içiliyor.
C'est une médecine populaire.
Tamam, sırf farkına varasınız diye söylüyorum. Bu sorumluluk, ofisinde sıcak çikolata fıskiyesi olan birine verildi.
Ok, ok, mais juste pour info, cette responsabilité a été donnée à quelqu'un qui a une fontaine de chocolat dans son bureau.
- Pasta mı, çikolata mı, yoksa kahve mi?
Le gâteau? Chocolat ou café? Carotte.
Kadınların barakasında sürekli ziyaretimize gelir bize şeker, çikolata ikram ederdi.
Il venait nous voir régulièrement dans le quartier des femmes... pour nous apporter des bonbons et des chocolats.
Al, biraz çikolata ye bakalım.
Prenez un chocolat.
- Çikolata, paniğe karşı adrenalin mi üretir?
Est-ce que ça va aider à produire de l'adrénaline?
Guinness, cinsi Çikolata Labrador'du. Ana caddeden iki blok ötede Fernwood Bulvarında zincirli çitleri olan bir evdi.
Tu avais une maison avec une clôture blanche et un chien qui s'appelait Spot. à deux rues de Main Street.
Guinness, cinsi Çikolata Labrador'du. Ana caddeden iki blok ötede Fernwood Bulvarında zincirli çitleri olan bir evdi.
à deux rues de Main Street.
Genç bayan iki top fıstıklı çikolata istemişti.
La jeune demoiselle a demandé 2 boules de rocky road.
- İki top fıstıklı çikolata koydum zaten.
- Ce sont deux boules de rocky road.
İki top fıstıklı çikolata istedi, tamam mı?
Genre, le tonton cool? Elle a demandé deux boules de glace rocky road, d'accord?
Sana sıcak çikolata yaptım.
Je t'ai fait du chocolat chaud.
- Belki biraz çikolata istiyordur.
Peut-être qu'il aime le chocolat.
Senin o çikolata kaplı masumiyetini kim aldı bakalım.
Qui a défloré ta petite fleur?
Üç katlı çikolata soslu kek geldi!
Gâteau au chocolat!
Beyaz çikolata.
Salut? Chocolat Blanc.
Ve havalar soğumuşsa, Auglaize nehrinde buz pateni yapmaya gideriz ve sıcak çikolata içeriz ama Lima Bean'den başka bir yerde çünkü orada çalışırken içeride fare görmüştüm.
Et peut-être, s'il fait assez froid, on pourra faire du patin à glace sur Auglaize River, et boire un chocolat chaud n'importe où sauf au Lima Bean, parce que qu'en j'y travaillais j'ai vu une souris.
Çikolata alacaktım da.
Je prenais juste un Bounty.
Cips mi yoksa çikolata mı?
Nachos... ou un Twix?
Çorba ve sıcak çikolata içirerek mi?
Avec de la soupe et du chocolat chaud?
- Ama ona çikolata vermiyoruz.
C'est notre public test. Mais on lui donne pas de chocolat.
Çikolata?
Chocolat?
Hayır, çikolata.
Non. Chocolat.
"Çikolata Ölümü".
Je l'ai appelé "Mort chocolatée".
Eve giderken Victor'a sıcak çikolata gibi bir şey alalım mı?
On devrait ramener un chocolat chaud à Victor ou autre à notre retour?
Brovni yemiştim. Çikolata yememe izin yoktu.
C'était un brownie, j'avais pas droit au chocolat.
Şimdi, kahveden kurtulup bir bardak sıcak çikolata kap.
Peut-être que tu peux oublier le café maintenant et va prendre un chocolat.
Çok pahalılardı ama "çikolata marşı" söylüyorlardı ne yaparsın.
Ils étaient chers, mais je n'avais pas le doompa-choix.
Ve bir Oh Henry ( fıstıklı çikolata ) ıstırdığında ne olur bilmek istemiyorum!
Et je ne veux pas savoir ce qui se passe quand tu mords dans un Oh Henry! ( = caramel et cacahuètes )
Ayrıca Butterfinger ( fıstıklı çikolata ) da istemiyorum.
Je ne veux pas non plus un Butterfinger.
Çikolata yesene.
Mange une de tes barres chocolatées.
Seni isteyen, üstelik çikolata veren mi?
Donc, elles couchent avec toi et te donnent des chocolats aussi?
Seo Yi Soo hanımın aldığı çikolata, Im Tae San beye gönderildi.
Les chocolats que la cliente Seo I Su a commandés sont en chemin vers Im Tae San.
Şey.. ben dün gece çikolata alan kişiyim.
Oui, j'ai acheté des chocolats hier soir.
Hope'u küçük gezgin yapmak ve kutlama arabasına bindirmek için kaç çikolata satmamız gerekir sizce?
Combien de sucreries doit-on vendre pour que Hope soit la pèlerine?
Çikolata satmalarına yardımcı olmayacağımızı sanıyordum.
Ils devaient pas se débrouiller seuls?
Maw Maw da özel çikolata tarifinden bir yığın yapmaya başladı.
Maw Maw a produit un chocolat spécial.
O ve Carlos, dondurma kamyonlarında çikolata satıyorlar.
Ils vendent du chocolat à leur camion de glaces.
Pislik, yalancı çikolata-satıcı orospu!
Quelle petite saloperie de menteuse avec son chocolat!
Hâlâ bir paket cikolata aciginiz var.
Il vous manque une boîte de chocolats.
- Hicbir patronum bana cikolata almamisti.
Le patron m'a jamais acheté de chocolats.
Sıcak çikolata.
Chocolat chaud.
Çikolata almaya karar verdim, çok üzüldüm.
Je vais prendre un peu de chocolat parce que je suis vraiment en colère.
Sıcak çikolata.
Du chocolat chaud.