Çıkacak translate French
7,546 parallel translation
- Ya vereceğiz ya da savaş çıkacak.
C'est ça ou commencer une guerre.
Bütün çocukların oyun oynamak için dışarı çıkacak.
Tous tes enfants vont venir jouer.
Ardından çıkacak kargaşayı hayal edebiliyor musunuz?
Imaginez-vous les troubles qui en résulteraient?
Bu gece sahaya Clemens çıkacak.
Clemens lance ce soir.
Federal yetkililerle konuşuyor ve Bulger Boston'da mahkemeye çıkacak.
Bulger rentrera à Boston pour y être jugé.
- Elinden bir kaza çıkacak. - Kurban! Baba, bırak beni.
C'est comme ça que les accidents arrivent.
Gireceksin, para çıkacak.
Tu y vas, l'argent sort.
Demek istediğim şimdi son görevine çıkacak olsan ne yapardın?
Je veux dire, que feriez-vous si votre prochaine mission était votre dernière?
- Bunu analiz et bakalım ne çıkacak.
Analyser et voyez ce que vous obtenez.
Robot resim için merkeze götürüyorum, bakalım karşımıza ne çıkacak.
Donc, on l'emmène pour lui faire faire un portrait-robot et voir ce qu'on peut en tirer.
Denizaltı 8'de yüzeye çıkacak.
Le sous — marin fait surface à 8 h.
Tamamını değil ama şu çıkacak olanın fragmanını 500 defa falan izlemişimdir.
Heu, pas entièrement, mais j'ai vu la bande annonce pour le prochain, au moins 500 fois.
Bir sonraki ne zaman çıkacak öyleyse?
Alors, le prochain sort quand?
Dürüst olmak gerekirse, açığa çıkacak duygulardan çekiniyorum.
Franchement, je crains les sentiments que ça pourrait remuer.
Augie, birileri sana katılmadan önce götünden tek boynuzlu at çıkacak.
Augie, une licorne va te sortir du derrière avant que ça arrive.
Bu karşımıza bir kez çıkacak bir fırsat.
C'est la chance d'une vie.
Benimle yemeğe çıkacak.
Elle finira par souper avec moi.
Onun yaşında ve ara vermiş olması gerçeği de var, bu adam muhtemelen Hope'un karşısına çıkacak en iyi adam.
Son âge, le fait qu'il ait été absent, et ce gars est probablement le meilleur boxeur qu'Hope aura jamais eu à combattre.
Mario, bana yardım et şu kimlikleri inceleyelim yoksa Marshal çileden çıkacak!
Est-ce que... Mario, trouve-moi les papiers à photocopier. Sinon l'adjudant va râler.
Voleybol takımıyla hafta sonu ilk maçına çıkacak.
L'équipe de volley-ball va jouer dans la fin de la semaine,
Güneş gerçekten yarın ortaya çıkacak, Daddy Warbucks.
Le soleil brillera au matin, papa Warbucks.
Deniyorum. İnternete yükledim. Umarım sosyal medya aracılığıyla yayılır ama yakında çıkacak olan yeni kayıtlarla...
J'essaie, sur Internet, en espérant que ça inonde les réseaux sociaux.
Şimdi iki yetişkin hatun lazım sahneye çıkacak yetişkin erkeklerle baş etmek için.
Mais je cherche deux vraies meufs pour se coltiner les deux keums qui arrivent sur scène.
Eğer katkı sağlamak isterseniz, her birinizle ayrı ayrı.. .. röportaj yapmak isterim ki.. .. bence sonunda ortaya çok güzel bir kitap çıkacak.
Non, j'espère vraiment interviewer chacun d'entre vous si vous êtes prêt à contribuer à ce qui je crois sera un très beau livre un jour.
Her zaman onun karşısına çıkacak bizim gibi insanlar olacak.
Il y aura toujours des gens comme nous pour l'affronter.
Baban yukarı çıkacak ve...
Papa va monter pour voir...
Karanlık çökmeden karşımıza bir-iki gölet daha çıkacak mı?
Est-ce qu'il y aura d'autres étangs d'ici le crépuscule?
Onun da sivri dişleri çıkacak tabii.
C'est un Dracula.
Çocuğun sivri dişleri ne zaman çıkacak diye boşuna bu kadar baskı kurduk.
Tout cet affolement autour des canines du petit.
Ama ikimizin de umutları boşa çıkacak.
Mais nos deux souhaits resteront vains.
Burada gelecek hafta raflara çıkacak olan In the Line of Fire adlı kitabımı da anayım.
D'ailleurs, ça m'amène à mon bouquin, Sur la ligne de feu, dont la sortie est prévue cette semaine.
Carolina Thunder üzerinde kaliteli biniş gerçekleştirirse en iyi 35'e çıkacak ve Vegas biletini kazanmış olacak!
S'il se qualifie sur ce taureau, il percera le top 35 et ira à Las Vegas!
- Hangisi sana çıkacak, nereden biliyorsun?
Comment sais-tu lequel tu monteras?
Sanatçı dostlarınla çıkacak, brança mı gideceğim?
Sortir avec tes amis artistes? Bruncher?
Bay Levinson'ın tablo koleksiyonu, haftaya açık arttırmaya çıkacak.
Sa collection sera mise aux enchères la semaine prochaine.
Bakalım ne çıkacak.
Voyons lequel ce sera.
Veya şöyle olacak : Diyelim çocuk gerçek 10 yol sonra ortaya çıkacak ve...
Ou, si elle est vraiment enceinte, le gosse se pointe dans 10 ans et t'annonce :
Akrabaları sürekli lotoda hangi numaralar çıkacak diye sorup duruyorlar. Sanki geleceği görebiliyorum da.
Leurs parents me demandent les numéros du Loto, comme si je pouvais prédire l'avenir.
Sizin yerinize Avrupa Şampiyonları çıkacak.
Les champions européens vous remplaceront.
Başka hiçbir yeteneği yoktu dünyayla başa çıkacak başka bir yolu yoktu
Elle avait épuisé ses ressources, elle n'arrivait plus à faire face.
Koyunlar yolculuğa çıkacak kadar güçlendiğinde yazlık obamıza doğru yola koyulacağız.
Dès que nos agneaux seront assez forts pour faire le voyage, nous monterons notre campement d'été ici.
Tanrı aşkına hayır! Onun gibi biriyle çıkacak değilim!
Non, pas moyen!
Ve diğer çıplak korumada sesleri duyup, dışarı çıkacak ve sana ateş edecek.
Ça attirera l'autre garde qui te tirera dessus.
Gemi dört gün içinde Bristol'dan yola çıkacak olan gemiye bineceğim.
Un bateau part de Bristol dans quatre jours. Je serai à bord.
- Çıkacak. - Ne demezsin.
- Elle va sortir.
Ve sen de bütün paranı buna harcayıp.. .. yeni gelişmiş ürünler çıkarmadığın zaman.. bu da Apple'ı yıkacak.
Puis, ça a failli détruire Apple lorsque tu as investi tout ton argent sans développer aucun nouveau produit.
Bu kaçak Buf!
C'est le fugitif boov!
Bizim takımdakı bayan yüzünden eşiyle kavga ederken herşey ortaya cıkacak bankadan dekont gelene kadar.
Le temps que le client capte, il est de retour à Plouc City et s'engueule avec sa femme à cause du fric qu'on a claqué avant que la facture arrive.
- Ufak bir gülücükten ne çıkacak ki?
Qu'est-ce qui les gêne?
Kocam kaçak parayı ülkeye böyle sokuyordu işte boş, aptal değerli karısına hediye olarak.
C'est comme ça que mon mari passait l'argent, des cadeaux pour son idiote de femme trophée.
Ve teknik olarak kaçak da değil. Çıkmasına yardım ettim.
Je lui ai donné un coup de main.