Çıkalım mı translate French
7,342 parallel translation
- Baba, buradan çıkalım mı?
- Papa, on descend là?
Deneme sürüşüne çıkalım mı?
Devrait-on le prendre pour un essai?
Onu aramaya çıkalım mı?
C'est flippant. Est-ce qu'il faut qu'on aille le chercher?
- Bana dışarı çıkalım mı diye soracaktın değil mi?
- Tu allais m'inviter à sortir, non?
Yemeğe çıkalım mı?
Tu veux aller manger quelque part?
İşini bitirdiğinde dışarı çıkalım olur mu?
Très bien, quand tu auras fini, sortons d'ici, d'accord?
Hadi çıkalım buradan.
Partons d'ici.
Hadi hemen çıkalım buradan.
Maintenant.
Hadi yukarı çıkalım.
Reprenons-nous Hey.
- Bu gece çıkalım.
Partons ce soir.
Şimdi hemen buradan çıkalım.
Maintenant sortons d'ici.
Üst kata, üst kata çıkalım, Teknoloji cihazları. Hadi gidelim.
Allons-y, ding, ding, étage du haut, dispositifs technologiques, allons-y.
Eh, hadi çıkalım buradan
Allez, on laisse tomber
Hadi çıkalım buradan.
Sortons de ce bordel. Bordel.
Finn'in bana verdiği hayvan kemiği kalıntısı boynuzlu balinaya ait çıktı.
Donc le fragment d'os d'animal que Finn m'a donné s'est avéré être un morceau de défense de narval.
- Kalır mıydın?
- C'est pour ça que nous sommes partis.
Biraz gezintiye çıkalım.
Allons faire un tour.
Çıkalım hadi.
Allons faire un tour.
Dışarı çıkalım.
Dehors.
Çıkalım buradan.
Aller, on sort.
- Kafatasının kalıbını çıkaracağım. Böylece kafatasının eksik kısımlarını yeniden oluşturabileceğiz.
Fera un moule de la plaque osseuse crânienne, pour qu'on puisse remplacer la partie manquante du crâne...
- Ölüm kalım meselesi!
C'est ma vie.
Şu işi halledip çıkalım buradan.
Faisons ce qu'on doit faire et sortons.
Yukarı çıkalım hadi.
On monte.
Haydi yürüyüşe çıkalım.
Allons faire une promenade.
- Bekle, bekle. - Hiçbir zaman bu durumun kalıcı olmasını amaçlamadım.
- Je n'ai jamais eu l'intention que cette situation soit permanente.
~ Biraz gezintiye çıkalım. ~ Hayır!
Allons faire une ballade.
Eğer Daniel Pierce direksiyonun başına geçtiyse, bu bir ölüm kalım meselesi olmalı.
Si Daniel Pierce est derrière le volant d'une voiture, c'est que c'est une question de vie ou de mort.
Arabada kalıp, kapıları kilitleyeceğim. Bir sorun çıkarsa acil yardımı arayacağım.
Je suis caché tu ne me vois pas C'est ça le pourvoir des noirs
Hadi buradan çıkalım!
Foutons le camp d'ici!
Anladığım kadarıyla, kalıcı barınakları tamamlandığında ikinci bir firar olanaksız.
C'est ma compréhension que, une fois les installations achevées, - une autre fuite sera impossible.
Betty'i toprağa sokabilsem burada 1975'e kadar kalırdım.
Je resterais ici jusqu'en 1975 si c'était le cas.
- En şekilde çıkalım.
- Sortons de là.
- Gelin bir geziye çıkalım.
Allons faire une balade.
- Dışarı çıkalım.
Et toi?
Kalıplaşmış davranışlardan kurtulmanın ilk adımı bu davranışların farkına varmaktır.
La première étape pour enrayer une mauvaise tendance c'est... de s'en rendre compte.
Bu yüzden, bu haber çıktığında hapse tıkılıp kalırım.
Donc, je suis coincé dans une cellule pendant que l'info sort.
Geleceğe doğru bir gezintiye çıkalım.
Venez avec moi pour un voyage dans le futur.
Burada kalıp Siyam ikizleri yer temizleme programınıza karşı çıkmamamı mı istiyorsunuz?
Vous voulez que je reste ici pour ne pas entrer en compétition... avec votre série télé hollywoodienne sur les sœurs siamoises?
Çıkalım buradan.
Continue de marcher, allons là-bas.
- Kern. Buradan çıkalım.
On se casse.
- Çıkalım ve tekrar girelim.
- Rappelons nous simplement. - Ouais?
- "Bastır" dedim mi çıkalım.
- Ok.
Wow, sexy konuşanada bak. Tamam, josh şüpelenmeden burdan çıkalım.
Woaw, regarde toi avoir une conversation sexy.
- Hayır, hayır, istediğin buysa burada kalıp ölebilirsin ama onun ölmemesini sağlayacağım.
- Non, non, reste ici et meurt si c'est ce que tu veux, mais je vais veiller à ce que ça ne lui arrive pas.
Çıkalım buradan.
Sortons d'ici.
Hatta daha da ilerletip "Hadi eve çıkalım." diyebilirim.
Je surenchérirai même peut-être et dirai "habitons ensemble".
Buradan çıkalım.
Sortons de là.
Hoşça kal. - Yoksa çığlık atarım.
- Ou je l'arracherai moi-même.
Gel de yukarı çıkalım, tamam mı?
Laissez moi vous ramener en haut, d'accord?
- Hemen odaya çıkalım ister misin?
On monte à la chambre maintenant?