Çıkın translate French
86,176 parallel translation
Yukarıya çıkın ve arayın.
Monte là-haut et cherche-le.
Çıkın.
Démissionne.
Dışarı çıkınca boğazımı keseceğinden korkarsam konsantre olamam. - Bu iyi olmaz.
Une fois dehors, si je dois m'inquiéter que tu me tranche la gorge, je ne pourrai pas me concentrer, et ça n'est pas bon.
Çıkın hadi!
Allons-y!
Sanki Savitar oradaymış gibi. Benim anlamadığım şey, neden Savitar ortaya çıkınca Tracy'yi öldürmedi?
Pourquoi Savitar n'a pas tué Tracy quand il s'est pointé?
Çıkın dışarı da Kai amcanız sizi görsün.
Venez où Oncle Kai peut vous voir.
Onların yardımıyla birlikte Çılgın Kral'ın kızı barbarlardan oluşan bir orduyu kıyılarımıza çıkardı.
Avec leur aide, la fille du Roi Fou a amené une armée de sauvages sur nos côtes.
Kıyametin kopmasını beklemek kıyametin gerçekten kopmasından daha can sıkıcı ama kopmayacak.
Attendre que le ciel te tombe sur la tête, c'est pire que s'il tombait. Ce qui n'arrivera pas.
Laura, o günışığıyla kıçını sildin sen.
T'as craché sur ton rayon de soleil.
Karşısına çıkılmamasına alışkın değil, değil mi?
Elle a pas l'habitude qu'on lui résiste, hein?
Artık senin adamın değil o.
C'est plus ton mec.
Kaldır kıçını.
Grouille!
Çabuk ol ve kıçını buraya getir.
Monte, magne-toi le cul.
Bruce Wayne'le terk ettiğin kızının ilişkisini öğreniyorsun.
Que tu trouves Bruce Wayne et ta fille abandonnée, c'est une chose.
Fakat inanın bana, ölüm çok sıkıcı bir şey. Ama hayata dönmek inanılmaz ya.
Je peux vous dire, la mort c'est... chiant... mais revenir... ça c'est quelque chose.
Çok sıkıcısın, Bruce.
Tu n'es pas marrant, Bruce.
Nygma'yı ele ver, kendi kıçını kurtar.
Renoncez à Nygma, sauvez votre cul.
Alt çıkışı kapatın.
Bloquez les sorties.
Ama Blackgate'den sağlık dosyasını çıkardım. Ve asıl dava dosyasında olmayan bir şey buldum.
Mais j'ai sorti son dossier médical de Blackgate, j'ai trouvé quelque chose qui n'était pas dans le dossier d'origine.
Sanırım Divan, halka duyurulmayı sevmiyor. Ed'in televizyona çıkışından sonra kaybolmasına bakarsak.
Je présume que la Cour n'aime pas la publicité, vu la soudaine disparition de Ed après ses débuts à la télé.
Yıkıcı duygulardan kurtulunca neler başarırsın gördün mü?
Vois ce que tu peux faire quand tu ignore tes émotions destructrices.
- Yani Gotham'a karanlık yönünü göstermekten kastın buydu.
C'est ce que vous vouliez dire en parlant de cette face sombre.
- Çılgınlık değil, Lee.
- Il n'est pas fou, Lee. - Vous êtes sûr?
Kıçımızın üstüne oturup beklemeye zamanımız yok.
On n'a pas le temps de se tourner les pouces.
İnsanın içinde gizlediği karanlık yönlerini ortaya çıkarıyordu. - Sen de kapmıştın.
Il révélait le pire chez une personne, ce qui était caché au plus profond, et tu l'avais.
Hala annenin dolandırıcı oluğunu söylemedi diye Bruce'a kızgın mısın?
Vous êtes encore en colère contre Bruce parce qu'il ne vous a pas dit que votre mère était une voleuse?
Lütfen en yakınınızdaki çıkışa doğru ilerleyin.
Dirigez vous vers la sortie.
Divan'ın emriyle, insanın en karanlık dürtülerini çıkaran bir virüsü silah haline getirdim.
Sur l'ordre de la Cour, j'ai armé un virus qui libère les envies les plus sombres d'une personne.
Bak, kızdırmaya çalışmıyorum. Bu kanuna uygun hissettirmiyor.
Je n'essaye pas de vous agacer, c'est juste que je n'ai pas de très bon pré-sentiment.
- Virüse maruz kalmasan kıçını tekmelerdim.
Sans le virus, - je t'aurais botté le cul. - Ah oui?
Bu, şu andaki en yüksek hızın ve bu da Mayıs ayında o mesafeyi 0.21 saniyeden kısa sürede koşman için gereken hız.
Ici c'est ta vitesse maximale actuelle, et là c'est où tu devras être en Mai pour parcourir cette distance en 0.21 secondes.
Artık aynı evde yaşadığınıza göre ona göz kulak olabilir ve biraz geri durmasını sağlayabilir misin?
Maintenant que tu habites avec elle, pourrais-tu lui parler et faire en sorte qu'elle laisse un peu ça? Parce que c'est pas quelque chose qu'elle devrait faire toute seule.
Hayır, demek istemiştim ki demek hızcı tarihindeki en büyük hayal kırıklığının yaşanacağı güne geldik.
Non, je voulais dire que c'est... le jour du plus grand bouleversement dans l'histoire des bolides.
Ama artık güçlerin olduğundan... Senden hiç haber almıyorum.
Mais maintenant que tu as tes pouvoirs, c'est... c'est comme si je n'avais plus de nouvelles.
Babanın gece kulübünde şarkıcılık yapıyoruz.
Nous sommes des chanteurs à la boîte de nuit de ton père.
Belki birbirlerine aşık olduklarını babalarına söylemeye ikna edersek buradan çıkabiliriz.
Donc si on arrive à les convaincre de dire à leurs pères qu'ils sont amoureux, peut-être qu'ils nous ferons sortir d'ici.
Düşmanımın kızı o benim.
C'est la fille de mon ennemi.
Kızımın hayatı söz konusu.
C'est à propos de la vie de ma fille.
Kızının hayatı söz konusu. Sen de önemsediğin biri için aynısını yapmaz mıydın?
C'est sa fille, ne ferais-tu pas ça pour quelqu'un à qui tu tiens?
Böbreğimle alt ana toplardamarımın arasına sıkışmış. Etrafı da büyük kan damarlarıyla çevrili.
Il est coincé entre mon rein et ma veine cave inférieur, et c'est entouré par quelques vaisseaux sanguins majeurs.
Ameliyatın boyunca uyanık kalmak ayrı şey ama sakar ellerimi yönlendirmek apayrı şey.
Je veux dire, rester éveillé pendant ta propre opération, c'est une chose, mais aider mes mains maladroites, c'est tout autre chose,
Ateş sıcaklığını ve yanık izlerini hesaplarız belirtiler ise şellak, potasyum per-klo-rayt veya amonyum perklorata yakıldığında yüksek sıcaklıkta yanan bir ateş ortaya çıkar.
Grâce à la température et aux traces de brûlure, car la gomme-laque a été brûlée avec du potassium ou du perchlorate d'ammonium, qui causent des feux à hautes températures.
Ortaya çık ve kadın gibi yüzleş benimle!
Sortez et regardez--moi comme une femme.
Sana aşık olana kadar biriyle sonsuza kadar beraber olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum.
Je n'ai jamais su ce que c'était Vouloir être avec quelqu'un pour toujours Jusqu'à ce que je suis tombé en amour avec vous.
Şöyle bir şey var. Artık senin... terminatörün olmak istediğimi sanmıyorum.
Le truc, c'est que je n'ai plus vraiment envie d'être votre Terminator.
Bağı kırmanın tek yolu buydu...
C'était le seul moyen de détruire la connexion...
Enzo öldüğünde çığlık attın.
Quand Enzo est mort, vous avez crié.
Enzo öldüğünde çığlık atmıştın.
Quand Enzo est mort, tu as crié.
Seni kışkırtacak... bir şey olmadan hiç eğlencesi çıkmaz değil mi?
Ce n'est pas drôle sans un petit feu sous ton cul, non?
Bu imkansız, çünkü Cade öldü, ve artık cehennem yok.
C'est impossible. car avec la mort de Cade, l'enfer n'existe plus.
Garip, dağınık, karışık, üzücü, harika, şarşırtıcı ve en önemlisi destansı.
Etrange, difficile, compliquée, triste, magnifique, incroyable et par dessus tout, épique.