English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Ö ] / Ölmek

Ölmek translate French

8,615 parallel translation
Bugün benim yanımda ölmek yok, tamam mı?
Tu ne mourras pas dans mes bras. Bon sang!
Ölmek istemiyorum Elise.
Je veux pas mourir Elise.
- Eşin senden kurtulmak için ölmek zorunda kaldı.
Votre femme est morte loin de vous.
Şimdi de ben ölmek istiyorum.
Je préfère mourir aussi.
Evet, ölmek de var mesela.
Ouai, il y a la mort.
Karımı benden çaldılar ve ölmek üzereyim.
Ma femme m'a été ravie et je suis mourant.
Ben ölmek üzereyim ve karım, başımıza sizin musallat ettiğiniz bir yaratığın tutsağı.
Je suis mourant et mon épouse est prisonnière d'une créature que vous avez relâché dans ce monde.
Ölmek istemiyorum. Ölmek istemiyorum.
Je ne veux pas mourir, mec, je ne veux pas mourir.
- Ölmek istemiyorum.
Je ne veux pas mourir.
Ölmek mi istiyorsun?
Tu veux mourir?
- Ölmek istemiyorum.
- Je ne veux pas mourir!
Ölmek üzereydim ve siz beni kurtardınız.
J'étais foutu, - Tu veux te montrer reconnaissant... tais toi! - et vous m'avez sauvé.
Minnie adındaki bir zencinin evinde ölmek üzeresin ve nedenini bile bilmiyorsun.
Tu vas te faire buter dans la maison de Minnie la nègre sans même savoir pourquoi!
Ormanda soğuktan ve açlıktan ölmek mi daha büyük bir hayvanın öldürüp yiyebileceği bir hayvan olmak mı yoksa zaman zaman burnunun kanaması mı?
De mourir de faim et de froid dans les bois De devenir un animal qui se ferait manger par un plus gros animal Ou d'avoir le nez qui saigne de temps en temps?
- Bazen sadece ölmek istiyorum.
Des fois, j'ai juste envie de mourir.
Çabucak ölmek yerine termal radyasyon nedeniyle dayanılmaz acılarla can verdiler.
Alors au lieu d'être tuées sur le coup, elles sont mortes dans d'atroces souffrances à cause des radiations thermiques.
Mandy sana karşı olan gerçek hislerimi söylemeden ölmek istemiyorum.
Mandy, je ne veux pas mourir sans te dire ce que je ressens vraiment.
Ölmek mi istiyorsun nedir?
- Voulez-vous mourir? - Les paroles que je ne pas utiliser.
O kelimeyi asla kullanmam. Yapma ama. Ölmek, tabut, ölüm.
Mort et la poitrine vont main dans la main.
Kendi düğününde ölmek mi istiyorsun?
Tu veux mourir à ton propre mariage?
- Bu üç Koreli neden ölmek zorunda?
Pourquoi ces trois coréens doivent mourir?
O gerçekten ölmek istedi.
Elle voulait mourir en fait.
Bu kız ölmek istiyor herhalde.
Cette fille a un désir de mort.
Ülken uğruna ölmek için çok heveslisin değil mi, ama sana bir haberim var, sikko.
Vous êtes prêt à mourir pour votre pays mais j'ai des nouvelles pour toi, petit.
Ülken için ölmek istiyorsun ha.
Tu veux mourir pour ton pays.
Ölmek seçenekler arasında değil.
Il a jamais été prévu que tu meures.
Refakatçilerin ölmek zorundaydı.
Vos escorteurs devraient être morts.
Çocuğun ölümünden sorumlu olmadığımı bilerek ölmek istiyorum.
J'aimerais mourir en sachant que je ne suis pas responsable de la mort du garçon.
Kral ölmek zorunda yoksa sen ölürsün.
Il doit mourir ou ce sera vous.
Öleceksek böyle ölmek istiyorum. Kralımın yanında bir geminin içinde değil, özgürlüğümüz için savaşarak.
Si nous devons mourir, c'est là que je veux être, aux côtés de mon roi, à me battre pour notre liberté, pas dans une galère espagnole.
- Karaciğer kanserinden ölmek üzereyim.
Je vais mourir d'un cancer du foie. Quoi?
O zaman neden burada zincirli değil, işkence görüp, acıdan kurtulup ölmek için yalvarmıyor?
Et pourquoi n'est-il pas ici enchaîné... torturé, souhaitant être tué pour être libéré de son agonie?
Bunlar arasında hapishaneye girmek ya da ölmek yok.
Qui n'incluent pas aller en prison ou mourir.
Ayrıca sadece 60 kilosun ve ölmek istemiyorsun.
Et parce que tu pèses 59 kilos et que tu ne veux pas mourir.
Elide baltayla ölmek istiyorum.
Je veux mourir avec une hache à la main.
Ölmek üzere ölen bir adam böyle bir konuda neden şaka yapsın?
Pourquoi un homme sur le point de mourir rigolerait de ça?
Bu sabah ölmek üzereydi, şimdi de dizginlerini mi koparıyor?
Ce matin il était en phase terminale, et là il se libère de lui-même?
Ölmek istemiyorum.
Je ne veux pas mourir.
Ama yakılarak ölmek... İnsanların beni öyle yanık ve çığlık çığlığa görmesini istemiyorum.
Et brûlé à mort, ce n'est pas le souvenir que je veux leur laisser, brûlé et criant.
Sürü nihayet şehir ormanına girdiğinde açlıktan ölmek üzereler.
Quand la troupe arrive dans la jungle urbaine, elle est affamée.
Ama, şuradaki soktuğumun dev parlayıcısı ile ölmek istemiyorsak bir plana ihtiyacımı var, tamam mı?
Mais à moins qu'on veuille tous finir dans ce putain de mixeur géant, il nous faut un plan, ok. Alors, écoutez.
Boğularak ölmek.
Mort par noyade.
Seninle ölmek istiyorum.
Je veux mourir avec toi.
# O kurşunları kalbime boşalt, çünkü bugün ölmek istiyorum. #
Perfore mon coeur de ces balles, parce que... Je veux mourir aujourd'hui!
# Bugün ölmek istiyorum! #
Je veux mourir aujourd'hui!
# Bugün ölmek istiyorum. #
Je veux mourir aujourd'hui!
# Gülerek ölmek istiyorum! #
Je veux mourir avec le sourire.
# Bugün ölmek istiyorum. #
Je veux mourir aujoud'hui!
# O mermileri kalbime boşalt çünkü bugün ölmek istiyorum!
"Perfore moi le coeur de ces balles, parceque.." "Je veux mourir aujourd'hui!"
Ölmek istemiyorum Sef.
Je ne veux pas mourir, Sef.
Ölmek.
La mort.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]