English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Ö ] / Ördü

Ördü translate French

65 parallel translation
Sakal bir çeşit duvar ördü. Sonra da alıştım.
Je me suis caché derrière ma barbe, et je m'y suis attaché.
Kader ağlarını ördü. Ama senin gibi genç bir adam kendini bırakmamalı.
Les voies du destin sont étranges. ça ne doit pas se laisser aller.
Ununla, hırsızının korkusuyla, zenginliğin duvar ördü, Hazreti İsa bile seni diriltemez!
Avec votre farine, votre peur des voleurs, même le Christ ne pourrait vous ressusciter.
- Züppe, etrafımızda etten bir duvar ördü adeta. - Merak etme, hallettim.
- On s'en charge.
Bu iş aramıza duvar ördü.
Il nous a séparés.
Limuzinde bir düğmeye basıp şoförle aramıza duvar ördü.
Elle pousse un bouton, et une cloison nous sépare du chauffeur.
Büyük torunu için ördüğü şalı düşünüyorum aylarca ördü... ve bitirdi.
Barbara tricotait un châle pour sa petite-fille depuis des mois.
O gece ağladı ve ördü... ördü ve ağladı, gün doğana kadar... Ördüğü yorgan bitip üzerini kaplayana kadar.
Cette nuit-là, elle pleura... et tricota tricota et pleura... jusqu'à l'aube jusqu'à ce que elle ai terminé son ouvrage et qu'il la recouvre.
Kader ağlarını ördü.
C'est la loi du destin.
Craig bana bir kazak ördü.
Craig m'avait tricoté un pull.
Annem bunları bizzat kendisi ördü. Ben çocukluğumdan beridir onlarla uyudum.
Je les ai depuis tout petit.
- Süeterinizi kim ördü?
- Qui a tricoté votre sweater?
Ann saçlarımıızı ördü.
Et Ann nous a fait des tresses.
Annemle birlikte yıkandık. Ve sonra saçını çok güzel bir şekilde ördü.
Maman et moi prenions un bain, et elle tressa mes cheveux avec un joli ruban.
Saçlarını önce kazıttı, sonra tek tek ördü.
Elle s'est rasée la tête, puis s'est fait pousser des dreads.
Arkamdaki çocuk saçımı ördü.
Le type derrière moi m'a tressé les cheveux.
Bu şapka da ne ahbap? Annen mi ördü yoksa?
C'est quoi, cette casquette?
Sadece bir haftada bir hırka ördü.
Elle m'a fait un cardigan en 8 jours.
Sonra saçımı ördü ve bana yakışmadığı için.. ... söktü.
Et il m'a fait un chignon qu'il a enlevé parce que ça ne m'allait pas.
.. adam geldi ve tuğla ördü.
Il est venu et l'a emmurée.
Evet, ya da su bin yıl boyunca kireçtaşını eritti ve kader bu gün, bu saatte ve bu dakikada ağlarını ördü.
Oui, ou bien l'eau a érodé la paroi pendant des centaines d'années, et c'était le jour, l'heure, la minute où la catastrophe devait arriver, comme si c'etait écrit.
Rahibe şefi terk etti, şef çılgına döndü. Rahibe de korkup şefi uzak tutabilmek için tünelin ağzına duvar ördü.
La nonne largue le chef, il s'énerve, la nonne a peur et s'enfuit en fermant le tunnel derrière elle.
Köydeki herkes, bir kısmını ördü.
Tout le monde au village en a tissé une partie.
"Annem benim için ördü?" Yaşın kaç senin?
T'as quel âge?
Dün gece oturup örgü de ördü mü?
Et est-il aussi devenu un scout hier soir?
Yaşlı bir kadın bunu tam bir yılda ördü.
Une vieille femme a mis un an pour la tresser.
Şunları tek başına ördü.
Elle les avait tricotés.
Lorraine Burch, Samantha'ya o hırkayı Doğu Sahilinde çok satan bir motiften ördü.
Lorraine Burch a tricoté ce pull à l'aide d'un patron vendu partout. - Ça aurait pu être n'importe qui.
Kader ağlarını ördü Finn.
C'est le destin.
Kader ağlarını ördü Bay Shue.
C'est le destin.
O kazağı sana büyükannen mi ördü?
Ta grand-mère te l'a fait?
Ya bunun şapkasını mahalledeki teyzeleri ördü bunu.
Ce sont ses tantes qui l'ont tricoté. Pour qu'il n'ait pas froid à la tête.
Biri kapının arkasına duvar mı ördü?
Qui a mis des briques derrière la porte?
Süveter de şahane. Teşekkürler. Annem bana ördü.
Ma mère me l'a tricoté.
Bana atkı bile ördü.
Il m'a tricoté une écharpe!
Ne çorap ördü ne süveter.
Elle aurait pu me tricoter des chaussettes ou un pull.
Saçını kim ördü?
Qui vous a fait ces nattes?
- Ewoklar saçını mı ördü?
- Les Ewoks?
- Bana bu çorabı ördü. - Yaptım.
C'est elle qui les a faites.
Gunderson anne ördü onyu!
Grand-mère Gunderson a tricoté ça!
Kader ağlarını yine ördü!
J'y crois de nouveau!
- Oğlumu kapana kıstıracak bir ağ ördü.
Il tissa une toile pour pieger mon fils.
Bizleri kanunsuzların tehditinden korumak için bir duvar ördü.
Il a érigé un mur pour nous protéger de la menace des immigrants illégaux.
Dediğine göre seninle bir randevuya daha çıkmak için ölüyormuş ve bum, kader ağlarını ördü ve seninle bu cılız arkadaşını tuzağına düşürdü...
Il a dit qu'il mourait d'envie d'avoir un autre rencard avec toi, et là boum, le destin prend les commandes et nous conduit à toi... et ton ami douteux.
İki dünya arasına bir duvar ördü.
Cela a placé un mur entre eux.
Ms. Hudson kış mevsiminin ona iyi davrandığından endişe etti ve O da ona bir kaç kaplumbağa giysisi ördü.
Mme Hudson s'inquiète qu'il supporte mal l'hiver, alors elle lui a tricoté des doudounes pour tortue.
Bak, saçımı ördü.
Regarde, elle a tressé mes cheveux.
Büyükannem ördü bu perdeleri.
Ma grand-mère a fait ces rideaux.
Kader ağlarını ördü artık.
Leur destin se joue...
Zengin bir adamın oğlu olabilirdim ama kader kötü ağlarını ördü ve bu hallere düştüm. Onunla konuşmayın, hep ceketlerini kaybeder!
Vous êtes moins laide que d'habitude.
Bunları sana biri mi ördü?
Quelqu'un vous a tricoté ça?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]