Öğle yemeği translate French
3,810 parallel translation
Öğle yemeği neredeyse hazır.
Le repas est presque prêt.
Ayrıca her zaman nasıl oluyor da tam öğle yemeği vaktimde çıkageliyorsun?
Et comment se fait-il que vous veniez toujours durant mon déjeuner?
Bir öğle yemeği ile belki.
Avec un panier-repas, peut-être.
Maxine'e de ki öğle yemeği benden.
Tu diras à Maxine... que le déjeuner est pour moi. Et le dîner. Et le taxi.
Böyle küflü bir odada saklanmak tam da öğle yemeği vaktinde yapmakta isteyeceğim şeydi zaten.
Me cachant de Dieu sait-qui dans une pièce moisie c'est exactement comme çà que j'aime passer mon déjeuner.
Karısı, bir öğle yemeği paketini bir soğutucuya doldurmaya girecek.
Les femmes vont préparer un repas, remplir une glacière.
En son öğle yemeği molamız esnasında orada bazı kanıtlar gördüm.
et j'ai vu quelques preuves là-bas pendant notre pause du déjeuner.
The Sunday Times'la öğle yemeği yiyor.
Qui déjeune avec le Sunday Times.
Encanto, sizin için öğle yemeği rezervasyonumuz var...
Encanto ; nous avons une réservation à dîner pour vous...
Şehir merkezinde öğle yemeği için buluşacağız unutma.
Hey, n'oublies pas, on a un rendez vous lundi pour déjeuner, hein?
Saat 1'le 2 arasında "şefle öğle yemeği" yazıyor.
{ \ pos ( 192,230 ) } De 13 h à 14 h, on a "Déjeuner avec le chef."
Kayıt yaptırıp öğle yemeği yemek ister misiniz?
On va s'enregistrer et manger un morceau?
Aptal stajyerimi bana öğle yemeği almaya yolladım. Mercimek çorbası dışında ne getirirsen getir dedim.
J'ai envoyé mon idiot d'interne me prendre tout sauf de la soupe.
Öğle yemeği rezervasyonu yapmıştım.
J'ai réservé pour le déjeuner.
Hayır, öğle yemeği rezervasyonumuzu iptal ettireceğim.
Non. Je vais annuler la réservation pour déjeuner.
Güney kanadındaki asansör hep onunla tanıştığım yer kafeterya ise her zaman bana öğle yemeği aldığı yer olarak kalacak.
Et l'ascenseur sud sera toujours l'endroit où je l'ai rencontré, et.. et la cafétéria sera toujours l'endroit où il m'a acheté mon déjeuner.
Öğle yemeği.
C'est l'heure du déjeuner.
Yarın öğle yemeği diyelim.
On devrait déjeuner ensemble demain.
Evet, ayrıca, öğle yemeği buluşmam burda.
Ouais, mon rendez-vous est arrivé. Je serai de retour dans quelques heures.
- Öğle yemeği için teşekkürler.
Merci pour le déjeuner.
Öğle yemeği?
On déjeune?
Sadece nate'in öğle yemeği dostu var.
Et en comptant le copain de déjeuner de Nate,
Laboratuar sonuçlarının gelmesi 30 dakika daha sürecek, ve üç yıldır öğle yemeği molası vermedim.
Les résultats du labo vont prendre environs 30 minutes, et je n'ai pas eu de pause déjeuner en 3 ans
Öğle yemeği saatimi Dennis "kendime aşığım" Rockmond'u dinleyerek geçirmeyeceğim.
Je ne vais pas passer mon heure de déjeuné que je n'ai jamais prise à écouter Dennis "je m'aime" Rockmond
Öğle yemeği için biraz erken çıkamaz mısın?
Et si tu quittais plus tôt pour une petite douceur d'après-midi?
Ben Amy'nin babasıyla öğle yemeği yiyorum.
- J'ai rendez-vous avec le père de Amy.
Öğle yemeği için hazır mısın?
Prete pour le déjeuner?
Çünkü öğle yemeği ritüelimi bozuyorsun.
Parce que tu interromps mon sanctuaire de midi.
Bunlar öğle yemeği için Joe'nun fikri miydi?
Quoi, c'est l'idée que se fait Joe d'un bon déjeuner maintenant?
Okulda öğle yemeği korkunçtu.
À la cantine, c'était horrible.
Her çarşamba, öğle yemeği vaktinde.
Tous les mercredis midi.
Başka bir şey yoksa, bana izin verirseniz, hemen yetiştirmem gereken bir öğle yemeği var.
Voilà, c'est tout, excusez-moi, c'est le coup de feu de midi je dois y aller. Whoa, whoa, whoa.
Bugün bütçe yönetimiyle öğle yemeği var.
Déjeuner de travail avec l'équipe du budget aujourd'hui.
Öğle yemeği ile başlarım, sonra biraz kıyafet alışverişi yaparım, koçumla egzersiz yaparım, sonra da günü buhar banyosuyla bitiririm.
Je démarre avec mon déjeuner, puis je vais faire un petit peu de shopping, je fais du sport avec mon entraîneur, et puis je finis la journée avec un hammam. Le parfait samedi.
Sağlıklı bir öğle yemeği istemiştim ben.
J'avais demandé un repas équilibré.
Uh, Bir kaç arkadaşınız size öğle yemeği getirdi.
Désolée. Heu, une amie à vous a amené un plat de viande pour vous.
Ve öğle yemeği için avlanıyorsun.
Et tu dépèces toi-même ta nourriture.
Pekâlâ, arkadaşlar maçtan önce görüşürüz. Asami'ye öğle yemeği için söz verdim.
Bon, chers équipiers, je vous vois avant le match ce soir, je vais déjeuner avec Asami.
- Aynı zamanda, yarın öğle yemeği kulağa nasıl geliyor?
Que dis-tu d'un déjeuner demain?
Öğle yemeği için gelmeyi mi düşünüyordun yine?
Tu pensais passer pour déjeuner... Encore?
Hayır, demek istediğim... Burada kalmak, öğle yemeği yapmak...
Non, je veux dire ça - - rester à l'intérieur, faire à manger.
Selam canım, öğle yemeği için geldim.
He bébé, je suis là pour déjeuner.
Daha sonra size öğle yemeği de getiririm.
Je reviens plus tard avec le déjeuner.
Benim de yogaya gitmem ve kızlarla öğle yemeği yemem lazım.
Oh, je dois aller au yoga et déjeuner avec les filles.
Büyükannenle öğle yemeği mi?
Brunch avec ta grand-mère?
Şerif öğle yemeği için istirahatte
Même le shérif a droit à une pause repas.
Ofisinde öğle yemeği yedi.
Il a déjeuné dans son bureau.
Bana öğle yemeği getirdiğin için çok teşekkür ederim.
Merci beaucoup de m'avoir invité à déjeuner. De rien.
Öğle yemeği için bir şeyler olabilir.
Je suis toute à toi.
- Öğle yemeği için planın var mı?
Des plans pour le déjeuner?
Buna kahvaltı, öğle ve akşam yemeği deniyor.
Ca s'appelle un petit déjeuné, un déjeuné et un souper.