Ülkede translate French
2,883 parallel translation
Bu kadının kızkardeşi ülkede yasadışı bulunuyor ve onu almaya geldim.
Sa sœur est entrée illégalement...
Biliyorsunuz, ülkede tek bir başarılı bilateral kol nakli yapıldı.
Il n'y a eu qu'une seule greffe de bras bilatérale de réussie - dans le pays.
Bu ülkede hep yanlış yapıyoruz.
On fait tous erreur dans ce pays.
Adam Yakma'daki kötü hippilere karşı kazanılan mükemmel zaferden sonra Rakun ve Arkadaşları dikkatini diğer hain felakete çevirmişti. Cesurca ülkede kalan bütün gıdaları toplamışlardı.
Après une écrasante victoire sur les hippies du Burning Man, le Coon et ses amis ont leurs yeux rivés sur le prochain fléau, détruisant tous les Whole Foods du pays avec courage.
O zamandan beri bütün ülkede dolaşıp sonu gelmeyen işlere girmiş ve yüz bin dolar borca girmiş.
Des petits boulots un peu partout, et un total de 100 000 $ de dettes.
Bu ülkede... farklı inançlara sahip olmak takdir edilir.
Et dans ce pays, avoir des convictions diverses est salutaire.
Bu ülkede deli bir adama kimse ölüm cezası veremez işlediği suç ne kadar korkunç olursa olsun.
Dans ce pays, quoi qu'il fasse, un fou n'est jamais condamné à mort.
Bu ülkede nasıl klip çekebiliriz?
Comment peut-on tourner un clip dans ce pays?
Nasılsa enflasyon var ülkede.
Les temps sont durs.
Uzak ve bilinmeyen bir ülkede yaşıyorum.
Je m'appelle Yamada Nagamasa, Je suis un soldat japonais, Le destin m'a conduit ici,
Bu ülkede bu tip hediyeler almak...
un jour comme ça?
Bu ülkede, yetenekleri ile geçinen kadınlar sadece gisenglerdir.
les seules femmes qui vivent de leur talent sont des ginsengs.
Uzun zaman önce, uzaklardaki bir ülkede Çin'den Akdeniz kıyılarına kadar uzanan bir imparatorluk hüküm sürmekteydi.
Autrefois, dans un pays lointain, se dressait un empire qui s'étendait des steppes de Chine aux rives de la Méditerranée.
Irkçı nefret bu ülkede bir savaş başlattı.
Le racisme a provoqué cette guerre.
Bu ülkede sağlık sektörü kötüye gidiyor.
Foutu système de soins... Tout va de travers.
Bu ülkede hiç bir şey değersiz değildir. Maltazar.
Au contraire, rien ici n'est inutile, mon cher Maltazard.
Bu ülkede yaşamak istiyorsanız imtiyaz için bir şeyler vermelisiniz.
Vivre dans ce pays est un privilège qui se paie. Quel que soit le montant.
17 ülkede 20 şehrin tam saldırı altında olduğunu tahmin ediyoruz.
On estime que 20 villes de 17 pays subissent une attaque totale.
Malezya'da ve gittiğim her ülkede ruhsatlarım var.
En Malaisie et dans chaque pays où il y a un mandat d'arrêt contre moi.
Her ülkede aranıyorsun!
Vous êtes un criminel recherché par les polices du monde entier!
Herhangi bir ülkede teslim olabilirdim... ama burayı seçtim... çünkü sen buradasın ve beni öldürmeye can atıyorsun.
J'aurais pu me faire prisonnier dans n'importe quel pays. Pourtant j'ai choisi cet endroit, sachant que mon pire ennemi s'y trouvait, pressé de me tuer.
JJ, bu ülkede şimdiye kadar bu tür bir Grand Prix turnuvası görmemiştik.
JJ, on a Jamais vu ce genre de tournoi dans notre pays.
Bu ülkede böyle mi yapıyoruz?
C'est comme ça qu'on fait dans ce pays?
Bu ülkede daha fazla kalamam.
Je ne resterai pas une minute de plus.
Şu anda Batı diyetinin olacağını garantiledikleri nedir, bu yıl bu ülkede yarım milyon insanın bedenlerinin üst yarısı kesilecek, kalpleri zayıflayacak, bacaklarından alınan damarlar kalplerine dikilecek.
Suivre un régime alimentaire occidental garantit que 500 000 personnes par an aux États-Unis subiront une opération à coeur ouvert, où leur torse sera écartelé, leur coeur exposé, des veines de leurs jambes seront enlevées et recousues sur leur coeur. Certaines personnes diraient que ça c'est extrême.
Bunlar dokuz ülkede üretilen hayvansal gıdaların tahmini miktarları Hayvansal gıda tüketimiyle yakın ilişkili bir grafik.
Voici la quantité estimée d'aliments d'origine animale consommée dans 9 pays.
Çin'de Doktor Campbell'in bir kuşak önce kapsamlı bir çalışma yaptığı ülkede nüfus, kişi başı tüketilen et, süt ürünü ve işlem görmüş yiyecek miktarındaki ciddi artışa şahit oluyor.
Campbell a fait sa vaste étude, la population, depuis une génération, consomme beaucoup plus de viande, de produits laitiers et d'aliments industrialisés.
Bu ülkede her kalibreden milyonlarca silah var.
Ce pays possède des armes de tous les types.
Bu ülkede her yıl yaklaşık bir milyon vaka yaşanıyor.
Et dans ce pays, il y a environ un million d'accidents liés aux piqûres d'aiguille chaque année.
Hesabı sen yap. İnsan yaşamını paraya tercih eden bir ülkede yaşamak isteyen her vatandaş için savaş veriyoruz.
Ce que nous défendons est le droit pour chaque citoyen de vivre dans un pays qui privilégie la vie humaine et non le profit, Monsieur Weiss, l'hôpital de...
Garang Sudan'da barışı isteyen taraflardan biri olarak görülüyordu ve ülkede yirmi bir yıldır süren iç savaşı sona erdirmek için çalışıyordu.
Garang a été salué comme un artisan de paix au Soudan et a contribué à mettre fin à la guerre civile de 21 ans qui a ravagé ce pays.
Bu ülkede 50 farklı eyalet bulunuyor bu da 50 farklı sağlık departmanı olduğu ve 50 farklı protokolün olduğu anlamına geliyor.
Il y a 50 États dans ce pays, donc 50 départements de Santé et par conséquent 50 protocoles.
Bu ülkede değil.
Pas dans cet état.
Bu ülkede kıyamet kopabilir, Dwight.
C'est peut-être la fin de ce pays, Dwight.
Büro'nun ajanları ve yerel polis ülkede bilinen komünist toplanma mekanlarına baskın yapmaya başladı.
Nos agents et les polices locales firent des descentes aux lieux de réunion des communistes tout autour du pays.
Bunları yapmasaydık, bugün sevdiğin bu ülke yerine, komünist bir ülkede doğmuş olabilirdin. - Haklı mıyım?
Sinon, vous auriez pu naître dans un pays communiste, plutôt que dans ce pays que vous aimez.
Rehineciler serbest kalırsa bu ülkede hiçbir çocuk güvende olmaz.
S'ils s'en tirent, aucun enfant ne sera en sécurité.
Şeytani boyutlara varana kadar ülkede hukuksuzluğa hoşgörü gösterdik.
Nous avons toléré le mal chez nous dans d'abominables proportions.
Şimdi, " Bu ülkede beyazların yeterince kendi sahtekarları var fakat şu sıralar sana denk bir sahtekarları olmadığından eminim.
"Les Blancs dans ce pays " comptent beaucoup d'imposteurs, mais à l'heure d'aujourd'hui, " aucun de ton ampleur.
Çocuğun güvende ve ülkede güvenliği sağlıyor.
Votre progéniture est sauve et protège ce pays.
Parası değersiz olan..... savaş halindeki bir ülkede yaşıyorsan...
Si on vit dans un pays où la monnaie n'a aucune valeur...
Film okulda işlediğimiz bir ülkede geçiyor.
Et bien, cela, euh... se passe dans un pays qu'on est en train d'étudier.
Her ülkede biriyle evlenmek mi?
Avoir une femme dans chaque pays?
Ne çalışmanın zorluğu ne de tehlike var gitmeyi düşündüğüm o aydınlık ülkede.
sur cette terre de lumière sur laquelle je m'en vais.
Bu ülkede ki yarı babalar başarısız oluyorlar.
La moitié des pères lâchent.
Bu ülkede 14,000 tane lise futbol koçu var.
14 000 coachs de football dans ce pays. Et une femme.
Görünüşe göre ülkede, Miguel Cortez adındaki adam tarafından başı çekilen katı bir ihtilaf söz konusu.
Il existe une faction extrémiste dirigée par Miguel Cortez.
Çok fakir bir ülkede çok zenginiz.
On est très riches dans un pays très pauvre.
Sizin ülkede ponpon kızlar var mı?
Vous avez des pom-pom girls, dans ton pays?
Bak Pala bu ülkede yasal olarak kalmıyorsun.
Tu es un clandestin ici.
Bu ülkede bu yasal mı?
C'est légal, dans ce pays?