Ünvanını translate French
274 parallel translation
Büyükbabam, Baron Desportes, Napoleon'un ünvanını kabul etmişti.
Mon grand-père, le baron Desportes, a reçu ce titre de Napoléon.
Takezo, Musashi ünvanını aldı ve kılıç kullanmada büyük bir usta oldu.
~ Takezo devint un maître dans le maniement du sabre et prit le nom de Musashi ~
Sonuç olarak, şanlı eyaletimizin valisi, milis kuvvetlerinde fahri albaylık ünvanını size sunmak için beni görevlendirdi.
Pour conclure, le gouverneur de notre glorieux Etat m'a investi de l'autorité qui me permet de vous accorder le titre de colonel honoraire dans la milice de notre Etat.
Bay Drummond, bu vesile ile size milis ordumuzun geçici fahri albaylık ünvanını veriyorum.
M. Drummond, je vous nomme colonel honoraire temporaire de notre milice.
1907'de Hukuk Doktoru ünvanını aldı.
En 1907, il devient docteur en droit.
Kutsal babamız, başpiskoposluk ünvanını alın benden, beni sıradan bir rahip yapın.
Saint Père, relevez-moi de mon titre d'Archevêque de Cantorbéry, laissez-moi être un simple prêtre.
Başpiskoposluk ünvanını elinde tutacaksın. Ama şimdilik, bir manastıra kapanıp inzivaya çekileceksin.
Je vous maintiens comme Archevêque mais pour le moment, je vous demande de le vivre en retraite monastique.
Tuğamiral ünvanını almaya hak kazandınız, tarih, 1 Ağustos 1942.
" au grade temporaire de contre-amiral. Prise d'effet le 1 er août 1942.
Sana "Don" ünvanını kullanmanı yasaklıyorum.
Tu ne dois pas te faire appeler "Don".
Babam "Don" ünvanını kullanmamı ve... soylu birisiyle görüşmemi yasakladı.
Mon père m'interdit de me faire appeler "Don" et de fréquenter les gentilshommes.
Oğlumu buraya gönderirken, ona "Don" ünvanını ya da başka bir soylu ünvanı kullanmasını yasakladım. - Çok akıllıca. - Kılıç kullanmasını da.
J'ai défendu à mon fils de prendre le titre de "Don", de fréquenter les nobles et de tirer l'épée.
Fakat o yıl, Kral ona Saray Bestecisi ünvanını verdi.
Mais cette année-là le roi lui accorda par l'intermédiaire du comte Keyserlingk le titre de compositeur de cour.
Altın Tüy Şövaliyesi ünvanınızı kaybettiniz. Güvenlik ve maliye bakanlığı görevinizi de.
Vous perdez votre titre de Chevalier de la Toison d'Or... ainsi que vos fonctions de ministre de la police et des finances.
Kraliçe'nin de size bildirdiği gibi Altın Tüy Şövalyesi ünvanınızı geri alıyoruz.
Ainsi que la Reine vous l'a signifié,... nous vous retirons votre titre de chevalier de la Toison d'Or.
Bence sen... pis sözler kullanarak... dedikleri gibi dolap kraliçesi ünvanını kazandın.
Tu devrais être content d'être enfermé, comme tu es... comme on dit vulgairement... "une tante de cabinet"
Bu yıl son kez ünvanını korumak için hazırlanıyor.
Cette année il se prépare à défendre son titre pour la dernière fois.
Bu sene profesyonel oldu,'Mr. Olympia'ünvanını istiyor.
Il est passé professionnel cette année et il concourt pour le titre de M.Olympia.
Tüm yapması gereken uzak durmak ve ünvanını korumak.
Apollo a de l'avance, il lui suffit de rester à l'écart pour conserver son titre.
Burada yanımdaki sevgili Drusilla'ma Roma İmparatorluğu'nu Augusta ünvanını.
Je lègue à ma bien-aimée Drusilla... l'Empire Romain, et le titre d'Auguste.
İkisi de savaşçı, ancak üstünlük ve güç Clubber Lang da, bence Balboa'nın ünvanını geri alması oldukça zor.
Clubber Lang a plus de rage et de puissance, Balboa a donc peu de chances de reprendre son titre.
Kardeşini öldürdün ve ünvanını, sahip olduklarını çaldın.
Votre père rendu fou, votre frère tué! Ce domaine usurpé!
Mezun olduğun gün doktor ünvanını kazandığın an seninle evleneceğim.
Le jour où tu auras ton diplôme,... à la minute où tu seras gradué, je t'épouserai.
Uçuş lideri ünvanını tam üç kez kaybettin.
Ça fait trois fois qu'on vous retire votre titre de chef de patrouille.
O herif karısının radyumu keşfetme ünvanını almasına izin verdi.
J'ai fini. Bella!
Bir adam doktor ünvanı taşıyor diye insan hayatıyla istediği gibi oynayabilir mi?
Ce n'est pas parce qu'il est docteur en médecine qu'il peut jouer avec des vies humaines.
Moskova arşidükünün çar ünvanına hakkı yoktur!
Le prince de Moscou n'a pas droit à la dignité de tsar!
Sürgünden sonra, Majestelerine düşes tarafından gösterilen hizmetten ötürü ünvanın sağladığı eşsiz ayrıcalıklar erkeklere olduğu kadar, ailenin kadınlarına da bahşedilmişti.
Plus tard, pour services rendus au roi après la Restauration par la duchesse il fut concédé à ce titre de pouvoir se transmettre par les femmes.
Chalfont dükü olabilen işverenim ünvanı aldığını duymasının ardından geçirdiği şokla aramızdan ayrılmıştı.
Mon patron devenait le 9ème duc de Chalfont mais il fut terrassé en apprenant la nouvelle.
Bu ünvanın kullanımı müvekkilim hakkında ön yargı yaratacaktır.
L'usage de ce titre porte préjudice à mon client.
Ama Sedàra'lar da soylu bir aile Majesteleri 4. Ferdinand'ın verdiği ünvan sayesinde.
Mais les Sedara aussi... par un titre qu'accorda Sa Majesté Ferdinand IV... sont nobles.
Yeni ünvanın dilini yutmana mı sebep oldu yoksa?
Ton nouveau titre t'a-t-il lié la langue?
Benim bir ünvanım yok.
Je n'ai pas de titre.
İtalya Grand Prix'sinin galibi Pete Aron podyumda ve artık dünya şampiyonluğu ünvanın sahibi.
Pete Aron est le vainqueur de ce Grand Prix d'ltalie et accède par conséquent au titre de champion du monde.
" Bunların hepsi siz Ekselanslarının Saray Orkestrası'nda bana vereceği bir ünvan ve bu hükmünüzün ilanını buyurmanızla ortadan kalkacaktır.
des recettes accessoires liées à cette fonction, ce qui pourtant pourrait cesser tout à fait, pourvu que Votre Altesse Royale me fasse la grâce de me conférer un titre à la chapelle de Sa cour, et, pour ce, fasse parvenir en lieu dû ordre royal de publication d'un décret ; exaucer ainsi très-gracieusement ma très-humble prière m'obligerait à une
"Kılıçların kralı" ı ünvanına layık, biri varsa o kişi Fang Usta'dır.
Le seigneur Fang est le seul roi du sabre.
Bu Londra'daki Armada Heyetimize Bleuchamp'ın ünvan iddiasını araştırmak talebiyle gönderilen mektubun bir fotostat kopyası.
C'est la photocopie d'une lettre... adressée au Collège des Armoiries de la ville de Londres... leur demandant d'authentifier le titre que Bleuchamp revendique.
Siz Kraliçeyi basacaksınız ve herşeyimi geri vereceksiniz. Yetkilerimi, ünvanımı, paramı, altın tüyümü, herşeyimi!
Vous repudiez la Reine et vous me rendez tout, mes titre, mes fonctions, mon argent, ma toison d'or, tout!
Ortağımı zerafetle ve onu kendinden geçiren gelecekteki ünvanıyla selamladınız.
Mon noble compagnon, vous le saluez non seulement de son titre... mais encore de promesses.
Evlatlarım, hısımlarım, beyler, tahtıma en yakın olanlar bilesiniz ki ileride yerimi büyük oğlum Malcolm alacak. Şu andan itibaren ünvanı Cumberland Prensi olmuştur.
Fils, cousins, barons et vous, dont les places sont proches... sachez que nous léguons notre royaume... à notre aîné, Malcolm... que nous faisons désormais Prince de Cumberland.
Ben bu ülkenin insanlarına sadığım, Sayın Başkan ya da ünvanın her neyse işte..
Je suis loyale au peuple,
Yarın ki anka kalesine olan saldırı yanıltmaca Sana verdiğim ünvan sadece seni test etmek içindi
Premièrement, je n'ai pas l'intention d'attaquer le clan des rocks.
Bu gece, iki sınıfın kazananlarıda genel ünvan için poz verecek.
Le soir les deux gagnants poseront pour le titre toutes catégories.
Onların sihiri bir numara, anlamı, pazar günü veya öbür hafta Falconlara karşı Ram galibiyeti veya 49'luk yenilgi ve Rams'lar NFL Western Division ünvanına sarılacak.
Leur numéro magique est un, donc si les Rams gagnent dimanche ou la semaine prochaine, ils deviennent champions de division.
Babam ise bıyığıyla gösteriş yapan, blazer ceket giyen ve adının önünde "Binbaşı" ünvanı olan ki bunu sırf yedek kuvvetlerde olduğu için almış bir adamdı.
Père portait la moustache, le blazer, et le titre de Major, acquis comme réserviste à l'époque où l'Angleterre était désespérée.
Bu ikinci bir şans. Burada... bilmiyorum, dünyanın en büyük ünvanı bu.
Pour... je sais pas, le titre le plus important au monde.
Ama Balo Kraliçesi ünvanı onunla devam ederdi.
Mais la reine du bal se doit de garder le sourire, n'est-ce pas? Quoi qu'il arrive.
Ve biraz da saygılı davranırsanız O zaman oynatırsınız hepsini avucunuzda. Bir ünvan ilk onlarda güven uyandırmalı Sanatınızın birçok sanattan üstün olduğuna
Un titre suffit à les convaincre que votre art surpasse tous les autres, et vous autorise des audaces qu'un autre se voit refuser.
Biz dünyanın en büyük ünvanına sahip olduk.
On a remporté le plus grand titre au monde, mon vieux.
Denis Eton-Hogg, Polymer Plaklarının başkanı, şövalye ünvanı aldı geçenlerde.
Denis Eton-Hogg, président des Disques Polymer... a récemment été fait chevalier.
Şövalyelik ünvanı almasının arkasında ne gibi durumlar var?
Pourquoi a-t-il reçu le titre de chevalier?
Vietnam'da müthiş bir ünvanın var.
Tu t'es fait une sacrée réputation au Nam.