Ürünü translate French
1,708 parallel translation
2 milyon kadar ürünü sayıp, etiketleyip, raflara yerleştireceksiniz.
C'est plus de 2 millions d'objets à compter, étiquetter, et ranger à la bonne place.
Kenevir, ipliksi liflerinden 5000'den fazla tekstil ürünü yapılabilen ve dinamitten selofana kadar selülozundan 25000'den fazla ürün üretilen bir bitki olarak övülüyordu.
On disait du chanvre qu'il était capable de produire plus de 5 000 produits textiles depuis sa fibre naturelle, et plus de 25 000 produits depuis sa cellulose, allant de la dynamite au cellophane.
Hükümet ürünü kontrol edip düzenleyecekse, bu endüstrideki bir sürü insana zarar verir.
Le gouvernement voudra réglementer et contrôler, et ça va nuire à beaucoup de gens dans l'industrie.
Üreticiler, ürünü hasat ettikten sonra piyango çıkmış gibi hissediyorlar.
Les cultivateurs, après avoir récolté, c'est comme si ils avaient gagné au loto.
Ne kadar çılgınca olduğunu düşünsenize, bu ürünü yiyebiliyoruz, bu ürünü satabiliyoruz, bu ürünü giyebiliyoruz, bu ürünü ihrac edebiliyoruz, ithal edebiliyoruz, işleyebiliyoruz, her şeyi yapabiliyoruz ama yetiştirmek?
Réfléchissez un peu pour voir comment c'est dingue : on peut en manger, le vendre, l'exporter, l'importer, le porter,... Tout!
Ve şimdi, günün en önemli arttırma ürünü :
Maintenant, l'objet du jour :
Jemaine de senin bir hayal ürünü olduğunu düşünüyordu.
Jemaine pense que tu es le fruit de mon imagination.
Aynı ürünü üreten altı şirketimiz var.
Nous avons six sociétés identiques qui fabriquent les mêmes produits.
Reaktör değil. Sadece merkezi soğutma sisteminin yan ürünü.
Ils utilisent un produit du système de refroidissement.
Bu soğutma sisteminin yan ürünü mü?
C'est aussi un produit, ça?
Bu batıl davranışlar evrimimizin bir yan ürünü mü?
Ces comportements superstitieux seraient-ils un sous-produit de notre évolution?
Vicks Kimya Şirketi'nin bir ürünü :
C'est une branche de Vick Chemical.
Zor, biliyoruz, ileri teknoloji ürünü olmalarına rağmen pek heyecan uyandırmıyorlar. Teknoloji bile, orijinal olduklarını düşündürtmüyor.
Nous savons que c'est dur parce que les roues ne sont pas une technologie très excitante, même si elles sont originelles.
Bu ürünü almak için ne kadar uğraştım, biliyor musun?
Sais-tu combien ça a été dur de décrocher ce budget?
Kabuklu bir deniz ürünü ya da fıstık ezmesi yemiş olabilir.
Coquillages ou cacahuètes.
Siegfried ve Roy'un aşklarının ürünü gibi.
Du fruit des amours de Siegfried et Roy.
Penny de sağlık ürünü pazarlamasına hazırlanıyordu.
Tu sais, Penny vient juste de commencer une formation de représentante en produits pharmaceutiques.
Bu da çok önemli bir ürünü ortaya çıkarıyor : Oksijen.
Et ça fabrique un sous-produit important..... l'oxygène.
İnsan emeğinin ürünü her şeyin yapımında mevcut olan kontrol zaten ellerinin altında hazır.
Le contrôle qui était dans le processus même de production est maintenant disponible à tous.
Artık oyun bir pazarlama ürünü.
C'est du marketing, à présent.
Başkan size 99 ürünü bir şişe Tokay yolladı Lord Asriel.
Le Maître m'a demandé de décanter une bouteille de Tokay 99 pour vous.
Pis suyun içine atlıyorsun. Her şey bir hayal ürünü.
Tu vas plonger dans les égouts et tu délires depuis le début!
Auh, evet, ve uzak mesafedeki kiz arkadasinda hayal ürünü..
Ah oui, et que ton amour à distance est imaginaire?
Babasının en ileri teknoloji ürünü bazısı tartışılabilir antreman yöntemleri ile bu harika çocuk, süper bir patenciye dönüştü.
Grâce aux méthodes d'entraînement de son père, que certains jugent douteuses, cet enfant prodige a été transformé en patineur de haut calibre.
Müşterilerim ürünü pazartesiye kadar bekleyebilir.
- lls espèrent le produit pour lundi, au plus tard.
Evet, ama bu hayal ürünü, tatmin edici değil.
C'est imaginaire, ça peut pas la combler.
İneklerin bugün genetik mühendisliğinin ürünü olduğunu biliyormuydun
Sais-tu que les vaches d'aujourd'hui sont le produit du génie de la génétique?
Gördüğün şey... hayal gücünün bir ürünü.
Ce fantôme est le produit de votre imagination.
Şimdilik, balıklı kuskus, özel ev ürünü.
- Non. Pour le moment, le couscous au poisson sera l'exclusivité de la maison.
O kadınsı, çocuk doğurabilecek kalçalar, bu vefasız kıyının ürünü olamaz.
Ces hanches faites pour porter des enfants ne pouvaient pas être le produit de cette côte perfide.
Bunların hepsi Beyaz Saray'ın kibirli ve idealist gündeminin ürünü.
La Maison Blanche a inventé ça pour mettre son plan à exécution.
Yani onlara itirafta bulunduğum sahne hayal ürünü.
La scène dans laquelle je me confesse, a été imaginée.
O yüzden tamamen genç birinin hayal ürünü gibi geliyor.
D'où peut-être l'impression de lire le fruit d'une imagination juvénile.
Senin yazdığın her şey hayal ürünü.
Ce que tu écris est purement imaginaire.
Bir ustalık ürünü!
C'est un chef-d'œuvre!
Hepsi zihninin ürünü.
Tout est dans votre esprit.
Ama hayal ürünü cansız bir varlığın etten ve kemikten.. ... umutlardan özlemlerden tutkulardan oluşmuş bir varlığın... Bu hayal ürünü varlığın Benim dostumun yasal bir varlığı olmadığını söylediğini duyacaksınız.
Elle ne peut pas promener un chien, mais vous allez entendre cette entité imaginaire et sans âme soutenir qu'une créature de chair et de sang, un être de désirs, d'espoirs et de passions... cette entité fictive va soutenir qu'un de mes amis
O gerçekten bir insan değil. Bir dizi patentin ürünü O.
Je ne nie pas qu'il a une sorte de vie, mais il n'est pas vraiment une personne.
Helvetica'nın, Miedinger'la babamın ortak bir ürünü olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Vous pouvez facilement dire que c'est une collaboration entre Miedinger et mon père.
Silah atışı. - Hayal ürünü.
- Coups de pistolet.
Evet ama sonra ürünü almazlar.
* - Mais ils ne mangent pas la pellicule après.
Şimdi ürünü en iyi tanıtabilecek kişiyi seçecekler.
- C'est lá que le client choisit l'humain qui incarnera son produit.
Bu ürünü yedikçe kendini tazelenmiş ve mutlu hissediyorsun.
* C'est le bénéfice produit.
Ama ürünü sunan ve yöneten sensin.
.. mais tu donnes à l'autre.
Birinde araştırman bir deha ürünü olur.
d'un côté, ta recherche est potentiellement géniale.
- Yeni ekol askeri düşünce ürünü.
Une nouvelle école de pensée militaire.
Son teknoloji ürünü eline merhaba de.
Voilà votre nouvelle main dernier cri.
O kitap arkadaşlarımla yaptığım bir araştırmanın ürünü. Elbette hepsinin rızasını aldım.
Eh bien, c'est un livre basé sur une étude que j'ai faite sur mes amis.
Hepsi araştırmalarımın ürünü.
C'est le fruit de mes recherches.
Ürünün önemi yok. İnsanlar ürünü değil seni alıyor.
Peu importe le produit, c'est toi que les gens achètent.
Tamam. Görünüşte bu bir çeşit sanayi ara ürünü.
Visiblement c'est un genre de produit industriel.