Üstadım translate French
119 parallel translation
Hayır üstadım.
Non, Maître.
Bağışlayın üstadım. Ama sizin biyografinizi yazıyorum.
Excusez-moi, Maître, mais j'écris votre biographie.
Yarın görüşürüz üstadım.
A demain, Maître.
İyi günler üstadım.
Bon après-midi, Maître.
Affınıza sığınıyorum üstadım.
Je vous demande pardon, Maître.
Sanırım onu ikna edebilirim üstadım.
Je pense que je peux la convaincre, Maître.
Gitti, üstadım.
Elle est partie, Maître.
Ama resmi bitirmelisiniz üstadım.
Mais vous n'avez pas fini le tableau, Maître.
Demek üstadımız burada çalışıyor.
Alors voilà l'atelier du maître.
Duyularım birkaç kadeh devirdiğini söylüyor üstadım.
Je sens que tu as un verre dans le nez, Tragédien.
Ama önce birkaç üstadımızı tanıştırmak istiyorum :
Je voudrais d'abord vous présenter les musiciens.
Nihayet, yoksa kaderin bir cilvesi mi, yeni üstadımız Amsterdam'da.
A croire que c'était écrit. Le jeune maître est enfin arrivé à Amsterdam.
Anlamıyorum. Niye üstadımı.. Şaolin tapınağına götürmekte ısrarcısın?
Pourquoi tenez-vous tant à ce que mon maître aille à Shaolin?
Sizce üstadım erik çiçeği eşkiyası mı?
Vous soupçonnez mon maître?
Oo, üstadım.
Oh, Maître.
Ne o üstadım!
Eh bien alors, chef?
- Efendim, üstadım?
- Pour dominer la nature... apprenons d'abord à lui obéir. - Oui, Maître?
Onlar kimdi üstadım?
qui étaient-ils, Maître?
- Hiçbir şey, üstadım.
- Rien... Maître.
Üçüncü borazan, üstadım. Ubertino'nun dediği gibi.
La troisiéme trompette, comme disait Ubertin...
Kutsal Annemiz yıllar önce, üstadımı kurtararak bir mucize gerçekleştirmişsin.
Sainte Mère... jadis, vous avez fait un miracle en sauvant mon maître.
- Bu taraftan üstadım.
- Par ici, Maître.
Kararıma asla pişman olmadım çünkü üstadımdan akıllıca, iyi ve gerçek olan çok şey öğrendim.
Jamais je n'ai regretté ma décision... car mon maître m'enseigna bon nombre de choses sages, bonnes et vraies.
Büyük üstadımız Dave'e koca bir alkış.
Ovation pour notre maître de cérémonie, Dave.
Nerede bizim, eğlence üstadımız?
- Où est l'intendant de nos plaisirs?
Ne kadar zor olursa olsun Logan benim üstadım olacak! Ben de Olimpiyat madalyası alacağım! Logan!
Cheung Chau!
Logan benim üstadım olacak!
~ Encore deux grosses brioches... ~
Annem, yeni üstadım onuruna ziyafet verdi.
Les copains de San San disaient que j'étais un bon petit gros.
O da içip üstadım oluyor.
Merci de votre accueil! Dans ma vie, il y a 2 choses dont je suis fier.
Ben bir karate üstadıyım.
Je suis un expert entraîné au karaté.
Yargıç kendini bu oyunun üstadı sayıyordu. Sonra üstat olmadığını düşünen hiç bir Teksaslı tanımadım.
Les juristes se prenaient pour des experts, comme tous les Texans d'ailleurs.
- Bu üstadın çalışması mı?
C'est l'œuvre du maître?
Meşhur Gongsun üstad tanıştığımıza memnun oldum
Le chevalier Gongsun de Tiannan.
Eğer 5 zehirler üstadı, çocukların erişte yemek istemediğini ve benim onlarla takas yapacağımı ön görebilip erişteleri zehirlediyse,... o zaman ölürken bile söyleyecek birşeyim yok bekleyin hadi yiyelim ne yapmaya çalıştığını biliyorum açlıktan ölmemizi istiyorsun böylece kolaylıkla kaçabilirsin bunu yememelisin, üstad Tian
N'importe quoi. Si Cinq-venins a été capable de deviner que les enfants n'aimeraient pas les nouilles, et qu'on ferait l'échange, je veux bien mourir empoisonné. Frères, tenez!
Chuanjia üstad, sanırım zehirlendim
Chuan-jia! Je crois que j'ai respiré le poison du crapaud.
üstad, ben sadece sıradan bir adamım
Maître éminent et vertueux, j'ai souvent regretté de ne pas vous connaître.
Çünkü üstad Xinmei bana yazıt hırsızlarının sizler olduğunu söyledi
En chemin, le maître Xin-mei m'a confié que le voleur était parmi vous.
Eğer üstad Xinjian daha soğuk kanlı olsaydı planım işe yaramazdı.
Si maître Xin-jian était resté calme, ma ruse aurait échoué.
Kendisi üstadımız. Aynı zamanda doktordur.
Voici le maître.
Şimdiki yarışmacımız bu müsabakada yeni, ama ileride... kendisinden çok şey bekliyoruz : Genç üstad David Hogan.
Le suivant, un nouvel arrivant de qui nous attendons de grandes choses dans l'avenir, le jeune monsieur David Hogan.
Kılık değiştirme ve taklit çevreler üstadı, ölümsüz bir varlığım.
Un être immortel d'apparences multiples, d'entourages artificiels.
" Mösyö de Valmont tüm yaşamı boyunca baştan çıkarma sanatının mükemmel bir üstadı olmuştur.
"Toute sa vie, M. de Valmont s'est montré " et reste aujourd'hui un maître dans l'art de la séduction.
Kendimi bir üçkağıt üstadının huzurundaymışım gibi hissettim.
J'ai le sentiment de me trouver en présence d'un fameux maître-escroc.
Küçük üstad, son kez bize yardım ettin biz de şimdi sana yardım ederiz.
Petit Maître, tu nous as aidés, on va t'aider.
Merdivenlerde sekebiliyorum. Merdivenlerin üstadıyım!
Je suis un cabri!
Bir üstadın var olmasından etkilendim.
La présence d'un maître m'a inspiré.
Akademi günlerimde, iyi bir fikir bir üstadıydım. Ah...
Quand j'étais à l'Académie, j'étais maître dans l'art.
Hey dur bakalım orada, üstad.
Doucement, maestro.
Sanırım bu bir çok büyük üstadın aradığı... Kan mağarası olmalı!
Je pense qu'il s'agit de la Grotte Sanglante que beaucoup de grands maîtres ont recherchée.
Üstat, ne olur üstadım ol!
Idiot, aide-moi à me lever.
Uslu ol, işi üstadından öğren, atalarımızı onurlandır.
En l'honneur de mon maître, Maman fit un banquet.