Üzülme translate French
939 parallel translation
" Hoşçakal O-Take-San, üzülme...
" O-Take-San, ne sois pas triste...
Sevdiğin uzaklarda diye üzülme.
Ne soyez pas affligée, parce que votre bien-aimé est loin...
Şimdi üzülme.
Ne t'inquiête pas.
Bu kadar üzülme Riccardo.
Il ne faut pas t'en vouloir ainsi, Riccardo.
Sakın üzülme, tamam mı?
Et ne t'inquiète pas.
Lütfen üzülme canım.
Allons, remets-toi.
- Eğer geciktiysem özür dilerim. - Ann, üzülme, hiçbir şey için.
- Désolée, si je suis en retard.
Ama sen üzülme.
Mais rassurez-vous...
Sakın üzülme, delikanlı. En iyi ailelerde bile daha kötü şeyler oluyor.
Ne soyez pas découragé, il y a bien pire dans la vie.
Fazla üzülme.
N'aie pas trop de peine.
- Bu kadar üzülme, Betsy.
Ne le prenez pas tant à cœur, Betsy.
O kadar üzülme Bay Davies. Sen elinden geleni yaptın.
Vous avez fait de votre mieux, M.Davies.
- Hayatım! - Bunun için üzülme.
Ne le prends pas mal.
- Birşey yok, sakin ol ve üzülme. - Ne oldu, sorun ne?
Ce n'est rien, tu dois rester calme.
Ne olur üzülme. Bu bana acı veriyor. Ben mi üzülüyorum?
- Ne soyez pas triste, ça me serre le coeur.
Bu kadar üzülme.
Ne sois pas si abattu.
Benim için üzülme.
Tu ne dois pas avoir de peine pour moi.
Ama benim için üzülme.
Sauf que je ne suis pas du tout à plaindre.
Eh, peki, üzülme, Dev.
Ne vous fâchez pas, Dev.
Bu kadar üzülme, sakin ol.
Allons, ne t'énerve pas.
Benim için üzülme.
Ne t'occupe pas de moi.
# Benim için üzülme diye onu uyardım.
Je lui ai dit de ne pas me pleurer
Bunun için üzülme, lütfen.
Ne te tracasse plus pour ça, s'il te plaît.
Sen üzülme, ben Alsop'u yumuşatırım.
Je me charge d'elle.
- sen de fazla üzülme, sevgilim.
- Et ne t'en fais pas, chéri.
Sakın üzülme, beni endişeye sokarsın.
Si vous vous mettez à pleurer, ça ne va pas m'aider.
Bu kadar üzülme Oliver. Başka stüdyolar da var, biliyorsun.
Ne prends pas cet air malheureux, il y a d'autres studios!
O kadar üzülme.
Ne t'inquiète pas.
Çok üzülme rica ederim. Sen satılıksın.
Fais attention, tu vas être mise à la porte.
Şimdi üzülme sırası sende!
À ton tour de souffrir.
Şey, üzülme.
Eh bien, n'ayez ps peur
- Benim için üzülme.
- N'ayez pas pitié de moi.
Yarın ayrılıyorum bu yüzden üzülme.
Ne t'inquiète pas, je pars demain.
Sakin ol, üzülme küçüğüm.
Doucement, ne t'inquiète pas, ma petite.
Ama üzülme.
Mais ne t'inquiète pas.
Lütfen üzülme.
S'il te plaîti, ne t'inquiète pas.
Onun için üzülme. Başardı.
N ayez pas de pitié, elle le sait déjà
- Benim için üzülme.
- ne me plains pas.
Dün gece sızdığın için çok üzülme.
Ne vous en voulez pas trop d'être tombé dans les pommes.
Sen de bu kadar üzülme.
Et toi, ne fais pas la tête.
Benim için üzülme.
T'occupe pas de moi.
O kadar üzülme tatlım.
Ne le prends pas si mal, ma chérie.
- Keşke. Ama üzülme, Şeker.
Mais ne t'inquiète pas, Sugar.
Oh, Sam, asla üzülme. Sana öyle iyi bakacağım ki.
Tu ne le regretteras pas, je saurai m'occuper de toi.
Hayır, hayır. Bunun için üzülme.
Pas la peine de vous excuser.
Sakın üzülme.
" Ne vous inquiétez pas.
Benim için üzülme.
Je ne suis pas à plaindre.
- peki, üzülme.
Eh bien, ne vous en faites pas.
Bu kadar üzülme.
Je croyais que ça allait bien.
Selena, üzülme.
J'ignorais qu'il était engagé.
O konuda üzülme.
Ne t'en fais pas.