Üzülürüm translate French
207 parallel translation
"Harold, eğer başaramazsan çok üzülürüm iyi haberlerini alacağıma eminim."
"Oh, Harold, si tu échoues, mon coeur sera brisé... mais je crois très fort en toi".
Rahatsızlık verdiysem çok üzülürüm.
Je suis désolé de vous avoir dérangé.
Ve Gömböş'e uğramayı düşünmezseniz de çok üzülürüm...
Et je serais désolé aussi si vous ne décidiez pas d'aller à Gömbös.
Diğerleri gibi okula gitmezsen çok üzülürüm.
Ça me ferait trop de peine que tu ne puisses pas y aller comme les autres.
- Başına bir şey geldiyse üzülürüm.
Je m'en voudrais qu'il soit arrivé quelque chose.
Pek çok davada birlikte çalıştık. Bu sonuncu olursa çok üzülürüm.
Sid, il serait dommage de mettre fin à notre collaboration.
- Gücendinizse sözlerime, çok üzülürüm gerçekten. - Gücenecek bir şey yok.
Pardon si je vous ai fait offense.
Mezarcılar için üzülürüm, toprak buz tutmuş.
Les fossoyeurs auront du mal à creuser avec cette gelée...
Çok üzülürüm sonra.
Invite tout le monde à la réception.
Belki biraz üzülürüm
Je suis peut-être dans le pétrin
Gerçekten çok üzülürüm.
Ça me déplairait beaucoup.
Yani, buna gerçekten üzülürüm.
Alors là, tu me la coupes.
Kapının önüne koyulduğunu görürsem üzülürüm.
Je serais désolée de le voir chassé.
Deneyin, bakalım beğenecek misiniz. Beğenmediğinizi söylerseniz çok üzülürüm.
Si tu me dis que tu n'aimes pas, je me vexe.
Doğulu kadınların bakışlarında etkileyici bir şeyler vardır. Yüzünü göremezsem, çok üzülürüm.
Les Orientales ont quelque chose d'étrange dans le regard...
Ve bu yüzden çok üzülürüm.
Que c'est triste!
Fakat..... eğer bu Shimazo denen adam doğru söylüyorsa..... onun için son derece üzülürüm.
Mais, si ce que dit ce Shimazo est vrai, il est vraiment à plaindre.
Val, ben gelemem. Giorgio telefon eder de bulamazsa üzülürüm.
Si Giorgio venait à m'appeler et que je n'étais pas là!
Sayın Bakan ve eşi rahatsız olduysa çok üzülürüm.
Je suis vraiment desole que monsieur le ministre et sa femme aient ete deranges.
Beş parasız kalırsan üzülürüm.
Je ne supporterais pas que tu sois sans le sou.
Evet ya, İsa'nın doğum gününün Noel'de olmasına hep üzülürüm.
Pauvre Jésus! Son anniversaire tombe le jour de Noël!
Sana bunları anlatıyorum çünkü benim de bir kızım var senin yaşlarında, ve bu duruma üzülürüm açıkçası.
Si je vous dis ça, c'est parce que justement... j'ai une fille de votre âge.
Biliyor musunuz, eğer beni tekrar görmek istemezseniz çok üzülürüm.
Je serais tout à fait perdu si vous n'acceptiez pas de me revoir.
- Seni kaybedersem de üzülürüm.
- Te supporter toi, c'est plus dur.
- Kaçırırsam çok üzülürüm.
- Ça m'ennuierait de le rater.
Yoksa çok üzülürüm!
J'en serais vraiment navré!
Dinlemiyorsanız çok üzülürüm.
Je serais fâché sinon.
- Çok üzülürüm.
- Je serais bien embêtée.
Ya sen? - Evet, ama sonrasında üzülürüm.
- Oui, mais je le regrette.
Çok üzülürüm.
Comme c'est triste.
Böyle izlenim aldıysanız çok üzülürüm.
Je suis vraiment désolé.
Karşılaşamazsak çok üzülürüm.
Je le regretterais si ce n'était pas le cas.
Böyle düşünüyorsun çünkü ben kadınım, üzülürüm. Ben iyiyim.
Tu dis ça parce que je suis une femme, mais je vais bien.
Tabii, çok üzülürüm.
Naturellement monsieur, extrêmement.
Tabii muhakkak içinde hamam böceği, ölü bir hamam böceği olsa hayal kırıklığına uğrarım ve üzülürüm. Ama yine de...
Bien sûr, si un cafard s'est noyé dans mon café, je suis un peu triste, j'avoue...
Yazdıkları basılmazsa çok üzülürüm.
Ça m'embêterait qu'il ne puisse être publié.
Hapise girersen, gerçekten çok üzülürüm.
Je serais très triste si tu allais en prison.
Bunu düşünürsem üzülürüm.
J'essaie de ne pas y penser.
Bana verirsen sende olamayacağı için üzülürüm. sende kalsın.
Ca m'embête qu'en me la donnant, tu n'auras plus... la montre de ton père.
Evlenip bizi bırakırsan, atalarımız için üzülürüm.
Oui, si tu quittes la famille, que dire aux ancêtres?
Bana yalan söylersen ne kadar üzülürüm anlatamam.
Je ne supporterais pas que tu me mentes.
Çok üzülürüm.
Je serais très contrarié.
Güzellik ve işçilik genellikle değerli taş anlamına gelir... öyle olmadığını anladığımda çok üzülürüm.
Une belle monture indique généralement des pierres de valeur. Je suis peiné lorsque ce n'est pas le cas.
Biliyorum. İşte ben kimi zaman böyle ağzıma geleni söylerim, sonra da üzülürüm.
Je sais, mais je laisse parfois échapper des trucs et après je m'interroge.
Doktor, sadece diplomatik gerginliği... bitirmek için dönmek istiyorsanız, buna cidden üzülürüm.
J'espère que vous n'avez pas décidé de rentrer simplement pour apaiser les tensions diplomatiques.
Nedenim varsa üzülürüm, kimse beni güldüremez. Karnım acıktığı zaman yerim, kimsenin keyfini beklemem. Gözlerim kapanıyorsa uyurum, kimsenin işiyle ilgilenmem.
Si j'en ai le sujet, j'ai le droit d'être triste sans sourire aux plaisanteries de personne, de manger quand j'ai faim sans attendre la permission de personne, de dormir quand j'ai sommeil sans m'occuper des affaires de personne,
Eğer aramıza girersen, onunla olma durumum suya düşer. ... ve bende buna çok üzülürüm.
Si tu te mets sur mon chemin et nous empêches de devenir un truc... alors, je serai... très triste.
Ailesinden birisini kaybeden herkes için üzülürüm.
Je compatis à la perte d'un membre de toute famille.
kalırsam da üzülürüm.
D'être resté aussi.
Ben taşınırlarsa çok üzülürüm.
Ce serait terrible.
Umarım bundan sonra Roy Rogers yemeklerini değiştirmez. Bu röportajdan sonra öyle yaparsa çok üzülürüm.
parce que s'ils font ça après cet interview, je serais contrarié!