Üzüyor translate French
752 parallel translation
Biz sizi bu kadar severken, sizden böyle bir ayrılık konuşması duymak bizi çok üzüyor.
Vous nous tourmentez en disant que vous abandonnez ceux qui vous aiment.
Yarın o sorunlarla uğraşacağını düşünmek beni çok üzüyor.
Ça m'ennuie que vous soyez mêlée à tout ça demain.
Gösteri dünyasını bıraktığını görmek beni çok üzüyor.
Ça me désole de te voir quitter le showbiz.
Ayrılmak beni çok üzüyor.
Je suis triste de devoir quitter le pays.
Nankörlüğün beni neredeyse üzüyor.
Votre ingratitude m'attriste.
Eğer izin verirseniz efendim, sizi böyle görmek beni çok üzüyor.
Si j'osais... Cela me désole de voir monsieur dans cet état.
Bence kastettin, ve bu beni çok üzüyor.
C'est ce que tu voulais dire et ca m'attriste beaucoup.
Hasta ve takıntılı olman beni üzüyor.
Je souffre de tes lubies, tu sais.
Kadınsı güzellik beni üzüyor.
La beauté féminine m'inquiète et me rend triste.
Her zaman aklımdasın, bu durumun çok üzüyor beni.
Je ne pense qu'à toi et m'inquiète pour toi.
Nedense üzüyor beni.
Ça me rend triste.
Bu mesele beni çok üzüyor.
Je ne sais vraiment que faire.
Yürüyen Midilli, gördüklerim beni üzüyor.
Mon cœur s'attriste de ce qu'il voit!
Bayan Kelly, ayakta kaldığınızı görmek beni üzüyor.
Mlle Kelly, je n'aime pas vous voir rester debout.
Ondan bir saniyeliğine bile şüphelenmeniz beni çok üzüyor.
Ça me bouleverse que vous le suspectiez une seconde.
Vah vah, bu seni üzüyor mu?
Est-ce vraiment si triste?
Bu durum beni çok üzüyor, Lola.
J'ai eu beaucoup de peine, Lola.
Senin, hayatını böyle harcadığını görmek beni çok üzüyor.
Ça me fait mal de te voir vivre comme ça.
Bu sefilliğe katlanmanız beni çok üzüyor hanımefendi.
Je suis navré de vous voir subir tous ces tourments.
Bu durum beni çok üzüyor.
Beaucoup de chagrin.
O konu beni üzüyor, epey canımı sıkıyor.
Je suis inquiète. C'est une chose qui m'obsède.
Şey, Susan, bunu söylemek inan beni de üzüyor ama ben evliliğe uygun biri değilim.
Ça m'embête de vous avouer cela, mais... le mariage et moi, ça fait deux.
Sizden ayrılmak zor, beni çok üzüyor.
Ça me fait drôlement de la peine de vous quitter!
Ángel'in gitmesi beni çok üzüyor.
Ça m'ennuie qu'Angel parte.
Sadece Bay Hunsecker'ın sana böyle davranması beni çok üzüyor.
Mais je supporte mal que M. Hunsecker cherche à te nuire.
Bu beni çok üzüyor.
Mais je m'inquiète.
Giulio, burayı böyle görmek beni çok üzüyor.
Cela me serre le cœur de voir que tout tombe ainsi par pan.
Ama seni sarhoşlarla görmek beni hep üzüyor.
C'est juste que ça me peine de te voir entourée de cette bande d'ivrognes.
Bunca yıldır seni görememek, beni fazlasıyla üzüyor. Ama Doktor Michel, okyanus ötesi yolculuğun ölümcül tehlikesi olduğunda ısrar ediyor. Yaşlı keçi.
" Cela me brise le cœur de n'avoir pas pu te voir durant toutes ces années, mais le Dr Michel est catégorique :
Doktor, sizi burada görmek beni üzüyor.
Il m'est fort pénible de vous voir en si fâcheuse posture...
Onun acı çektiğini görmek beni çok üzüyor ama bir yandan da -
Je ne supporte pas de le voir souffrir, mais en même temps...
- Eh madem.. .. beni görmek sizi üzüyor.. O zaman peşimi bırakın.
Si le spectacle est si déplaisant... pourquoi continuer à le subir?
Senin gibi genç bir adamı böyle bozguna uğramış halde görmek beni çok üzüyor.
Ça m'ennuie de voir un jeune homme défaitiste.
Evet, yakında öleceğini söylüyorlar. Bu seni üzüyor mu?
Oui, c'est ce qu'ils disent.
Aslında sen zeki birisin ve zamanını boşa harcadığını görmek beni, üzüyor.
Vous êtes un garçon intelligent... et vous perdez votre temps. Ne vous méprenez pas.
Benim için bu işlerden elini eteğini çekmiş olman beni bir taraftan sevindiriyor, diğer yandan da üzüyor.
Quand je vous vois, Patron, me dorloter comme ça, je suis mi-ravi, mi-navré, je suis tout chamboulé.
Bu durumda olman beni çok üzüyor Kaptan ama gerçekler acıdır.
Je regrette de vous voir dans une telle situation.
Biliyor musun, bunun yanına kar kalmasına izin vermen beni çok üzüyor.
Ça me rend folle, qu'il s'en tire à si bon compte.
Seni üzüyor mu, Cochrane?
Cela vous gêne, Cochrane?
Bilerek yaptığın şeyler seni yeteri kadar üzüyor zaten.
C'est déjà assez dur de penser à ce qui est prémédité.
Bu beni üzüyor.
Je m'inquiète pour vous.
Bu beni gerçekten üzüyor, George.
Ça me met hors de moi.
Calvert'in, bir Yerli yüzünden ölebileceğini düşünmek beni üzüyor.
Dire que Calvert s'est fait avoir à cause d'un Indien de bazar!
Her şeyin farkındalar bu da onları üzüyor, özellikle Roberta'yı.
Ils savent ce qui ce passe et ils en souffrent, surtout Roberta.
Başında dumanın tütmediğini görmek beni biraz üzüyor. Gençlik dumanı yani.
Tu vois, ça me désole de te voir perdre ta belle jeunesse.
Sen teknisyensin Bay Wilson. Bu durum seni üzüyor olmalı?
N'est-ce pas navrant, M. Wilson?
Böyle bir yola sürüklenmem beni üzüyor. Savaşın bu güzel toprakları mahvettiğini görmek bana acı veriyor.
Mon cœur se brisait en voyant ce que la guerre faisait à ce beau pays.
Ama bu konuyu konuşmak beni üzüyor.
Ce ranch a plus de sens pour moi que pour toi.
Ve bu beni çok üzüyor.
- Non, c'est faux.
Senin bir genelev işletmen, onu üzüyor. Ne?
Elle hait...?
Ne üzüyor mu?
ça te bouleverse?