Şarap translate French
9,770 parallel translation
Bir kadeh şarap ister misin?
Veux-tu un verre de vin?
Ben şarap içmek istiyorum da.
Parce que j'en veux un.
- Şarap ister misin?
Du vin?
Bu kıvama geldiğinde, bir fincan şarap ekliyorum.
Lorsque ça prend cette consistance, j'ajoute un verre de vin.
Bir şişe şarap falan alalım ona.
Lui offrir une bouteille de vin.
Hiç unutmayacak mısın? Yarım şişe şarap içmişti.
Arrête, c'était un demi cubi.
# Döndüm ve söyledim sana Bazıları için şarap #
Je me suis retourné et t'aie dit :
- Ned aşağıda hiç şarap var mı?
Ned, il te reste du vin?
- Biraz... şarap biraz fazla, ama...
Je suis un peu... Tu sais, ce vin est un peu beaucoup...
Annie, seni binbardak şarap içmeye davet edebilir miyim?
- Puis-je offrir un verre de vin?
Eğer benimle bir bardak şarap içersen, bir daha ipimi senin olduğun hiçbir yere asmayacağım.
Si je dois donner un verre de vin Je raccroche jamais la corde jusqu'à ici.
Balıkçılar şarap içiyordu. Bana gülüp şakalar yapıyorlardı. Üstelik ben çalışmayı denerken.
Les pêcheurs ont bu du vin et se moquaient avec moi comme je suis.
Mahkeme'nin adamlarına yiyecek ve şarap sunarak onların aklını çelmeyi öneriyorum.
Je propose que nous distrayions la Cour en lui offrant de la nourriture du vin.
- Şarap ister misin?
Tu veux du vin?
İlacımı içmek için biraz daha beyaz şarap alabilir miyim lütfen?
Peut-être un peu de chardonnay pour avaler mes cachets?
Derinlemesine bitap düşmüştüm, güneşte yanmıştım ve... -... bitene kadar da beyaz şarap içinde yıkanıyordum. - Bekle, bekle...
Et j'étais profondément fatiguée, et j'avais des coups de soleil, et... se baigner dans le vin blanc à la fin.
Bir de bize şarap bırakmışlar.
Qui l'utilise pour blanchir de l'argent Et ils nous ont laissé du vin.
Şarap vardı.
Il y avait du vin.
Uyutan şey şarap değil.
ce n'est pas le vin qui était drogué.
- Beyaz şarap.
- Parfait. Merci. Du vin blanc.
O köpüklü şarap tiksindirici bir şey.
C'est du vin pétillant! C'est dégoûtant!
Şarap seni üzüyor tatlım.
Tu as le vin triste, chéri.
- Profesör'e şarap mı götürüyorsun?
Tu emmènes le vin au professeur?
Çünkü şarap artık uykumu getiriyor.
Car le vin m'endort maintenant.
Kırmızı şarap içiyormuş bu yüzden rahat ama meşguldü.
Il buvait du vin rouge, donc il était détendu, mais occupé.
Biraz ucuz şarap, biraz da plastik kupa. İşte buyurun.
Du vin pas cher, des verres en plastiques, et voilà.
Şarap alır mısın?
Tu veux du Parmigiano?
Daha iyi şarap, daha büyük salon.
Meilleur vin, chambres plus grandes.
- Bu dolabında biraz pembe şarap var.
Euh, il y a un rosé sympa dans le frigo.
Size bir kadeh şarap ikram edebilir miyim?
Puis-je t'offrir un verre de vin?
Havyarımız var. Ve en sevdiğin kırmızı şarap.
On a du caviar.
- Biraz daha şarap koyayım mı? - Dört mü?
- Encore du vin?
Bir kızı düşürmek için çok şey var, burada olan da öğlenden beri şarap içip duran kızdı.
C'est beaucoup pour choper une fille qui boit du Chablis depuis le déjeuné.
- Bir tane beyaz şarap alabilir miyim?
- Un vin blanc.
Babamız şu sandalyede oturur ve istemediğimiz halde içine su katılmış şarap verirdi.
Père s'asseyait ici et nous donnait du vin avec de l'eau, même si on ne demandait rien.
Kendimi yemekle meşgul değilken benim istiridye yememi tatlı şarap içmemi ve palamut atıştırmamı istiyorsun.
Lorsque je ne suis pas occupé à me manger moi-même, vous souhaitez que je mange des huîtres, que je boive de doux vins et que je grignote des glands.
Üzgünüm, ucuz bir şarap işte.
Es-tu l'élu? Désolé, c'est seulement un vin bon marché.
Yemek yeriz. Biraz şarap da var.
Commander le dîner, un peu de vin.
- O şarap varilleri ne o zaman?
- Pourquoi les tonneaux de vins alors?
- Hiçbir fikrim yok ama şarap değiller.
- Aucune idée, mais c'est pas du vin.
- Hiçbir fikrim yok ama şarap değiller.
- Aucune idée, mais c'est pas du vin. - Qu'est ce que c'est alors?
5 metre açık okyanus "Yüz ve Şarap İç" yarışında yargılanmamıştık, burada da yargılanmıyoruz.
On n'a rient dit quand on a travaillé pendant cette course à travers l'océan "Nager et boire du vin", donc on ne dira rien ici non plus.
Şarap davetinde, şarapbulansla insanlara şarap servis etmenin harika bir fikir olduğunu düşünen yaşlı, zengin bir adamla tanıştık.
À la dégustation de vin, on a rencontré ce vieux riche qui trouve que livrer du vin dans une vin-bulance est une super idée pour un commerce.
Güzel bir yemek bir şişe şarap.
Manger un bon dîner... bouteille de vin...
Bebeğe şarap içireceğiz.
Nous le nourrissons avec du vin et ça le rend à demi-ivre.
Bir şişe Şato Marmont getirtemedik çünkü aslında Los Angeles'ta bir otelmiş, şarap değilmiş.
Par exemple, nous n'avons pas pu te trouver une bouteille de Château Marmont parce que c'est un hôtel à Los Angeles et non du vin.
Bu kadar yemeği yapmak için kıçımı yırtmazdım. Yani mızmızlanmayı bırak ve biraz şarap al.
Je ne me serais pas donné la peine de cuisiner, alors arrête d'être aussi mauvaise et bois un coup.
Çok fazla şarap içtim ve kendimi tam anlamıyla utandırdım.
J'ai bu trop de vin.
- Şarap?
- Du vin?
Yol için bir kadeh şarap alabilir miyim?
Je peux avoir une verre de vin pour la route?
Kırmızı şarap veya benzer bir şey.
Comme du vin rouge.