Şeydi translate French
7,732 parallel translation
Arctic Biosystems başıma gelen en kötü ve en iyi şeydi. Çünkü sonunda neyin ne olduğunu anlayabildim.
Arctic Biosystems a été la pire et la meilleure chose qui me soit arrivée car ça prend sens.
Ayrıca şunu söylemeliyim ki, bu biraz beklenmedik bir şeydi.
Même si c'est vrai que je ne m'y attendais pas.
Öyle bir şeydi.
C'était quelque chose.
Yaptığım en zor şeydi.
C'est la chose la plus dure que j'ai eu à faire.
Anlık gelişen bir şeydi. Anladın mı peki?
Je ne savais pas que tu allais passer à l'espagnol.
Dürüst olmak gerekirse muhtemelen yemiş olduğu son şeydi.
Il puait comme un croupion de renne, et à mon avis, c'était sûrement son dernier repas.
Shirley ve ben birlikte uzlaşmaya vardık ve tümüyle karşılıklı bir şeydi.
Ce que Shirley et moi partagions était consensuel... Ce que tu dis n'a pas d'importance,
Şimdiye kadar duyduğum en çirkin şeydi ve beni rahatsız etti.
C'est la pire chose que j'ai jamais entendue, ça m'a écœuré.
Ne boş bir şeydi, değil mi?
Quel farce, n'est-ce pas?
Denizci Hanı'ndaki de daha ziyade böyle bir şeydi.
C'était plus comme l'Auberge du Marin.
Yeni bir şey üzerindeyim şu an ; beklemediğim bir şeydi.
Je suis quelque chose de nouveau ici, auquel je ne m'attendais pas.
Çok rezil bir şeydi.
C'était trop embarrassant.
Bu bana yıllardır söylediğin en dürüstçe şeydi.
C'est la chose la plus honnête que tu m'aies dite depuis longtemps.
Şimdi, bu utandırıcı anne olayını sonsuza kadar uzatabilirim ki bu daha hiçbir şeydi.
Je peux vous faire encore plus honte, si je m'y mets.
Bakın, bu onun gerçekten istediği bir şeydi.
Ecoutez c'est vraiment quelque chose qu'il aimerait, alors...
- Yok, o farklı bir şeydi.
Non, c'était une autre.
Süper bir şeydi.
C'était bon.
Temizlendik, bizden istenen şey çok ufak bir şeydi. Onu bile veremedin.
On nous a libérés, et tout ce qui nous a été demandé en retour était notre pitance, et tu n'as même pas donné ça.
Çalıştığı son yer şeydi dini bir yerdi, bir enstitü.
Dernièrement, elle avait travaillé dans un lieu de culte. Un institut.
- Önemsiz bir şeydi.
- Ça n'a aucune importance.
Evet, fark ettin ve bu berbat bir şeydi, ama bir süreliğine cahillik mutluluktu.
Enfin, si, c'est vrai, et c'était nul... mais... pendant un moment, ne rien savoir était un vrai bonheur.
Hayatımda söylediğim en aptalca şeydi bu.
Je n'ai jamais rien dit d'aussi bête.
- Akıl almaz bir şeydi.
C'était incroyable.
Tanrım, şu ana kadarki en üzücü şeydi.
C'était vraiment trop triste.
- Hadi ama böyle bir şeydi.
Aide-moi. C'est connu.
Ki bu gerçekten başıma gelen en kötü şeydi.
Ce qui était la pire chose qui me soit jamais arrivée.
Bu biz biraz eğlenip üç kuruş kazanalım diye yaptığımız saçma sapan bir şeydi.
C'était pour passer le temps, histoire de t'amuser et de gagner un peu de fric.
Fu'lu bir şeydi?
Fu quelque chose?
Bu- - tek seferlik bir şeydi.
Ça a duré le temps d'une soirée.
- Harbi ya, saçma sapan bir şeydi.
Oui, c'est un truc ridicule.
Dini bir şeydi.
C'était le Kiddouch.
İçsel bir şeydi.
Un truc interne.
Javier'den tüm hayatı boyunca tek bir kadınla yatmasını istemek aynı iskelede sattıkları garip kaşıkların üzerindeki deniz manzarasını çizmesini istemek gibi bir şeydi.
Demander à Javier de dormir avec une femme pour le reste de sa vie serait comme lui demander de peindre ces petits paysages marins sur les petites cuillères qu'ils vendent sur la jetée.
Efendim, beni yardımcınız olarak tuttuğunuzda bu, başıma gelen en heyecan verici şeydi.
Vous m'avez engagé pour être votre écuyer, c'était la chose la plus excitante qui me soit arrivée.
Şöyle bir şeydi :
Un truc genre...
Desiree gibi bir şeydi, değil mi?
Desiree. On dirait Desiree.
Sanırım anahtarları arabamda unutmam uzun zamandır başıma gelen en iyi şeydi.
Oublier mes clés dans ma voiture est la meilleure chose que j'aie faite depuis très longtemps.
Sen bir şey anlatıyordun, arama sebebin şeydi bana ne söyleyeceğin şeydi?
Donc, tu étais en train de parler du truc de la raison de pourquoi tu appelles, de quoi voulais-tu me parler?
- Ama bu Longshadow ve George Hunter'ın yaptığı şeydi.
- Mais c'est exactement ce que Longshadow et George Hunter ont fait.
Çünkü o erkeksi bir şeydi ama burası romantik bir restoran olduğu için mi?
Parce que c'était un truc de mecs. - Et là, c'est un resto romantique?
Bir de şu üst simge mevzusu var. 1972 yılında çok az daktilonun yapabileceği bir şeydi.
Et il y a ceci, le petit exposant "th", que peu de machines pouvaient taper en 1972.
Bu şimdiye kadar yaptığın en kötü şeydi, değil mi?
C'est le pire truc que t'aies jamais fait?
"Seni kırmak yaptığım en gerzekçe şeydi."
"En te faisant du mal, j'ai fait une grosse connerie."
Öpücüğü berbat bir şeydi.
♪ Et son baiser était une terrible chose ♪
- Bu aptalca bir şeydi.
C'était quelque chose de stupide.
Yaptığım en zor şeydi.
C'est la chose la plus difficile que j'ai jamais faite.
Matt benimle dışarı çıkmak ve bira içmek isterdi, cuma günü bira içmeyi severdi, bu... bizim devamlı yaptığımız bir şeydi.
Matt était plutôt, "sortons pour prendre une bière." Et boire des bières le vendredi, c'est ce qu'on faisait lui et moi les vendredis avant ça.
Birinin benim için yaptığı en güzel şeydi bu yaptığın.
C'est la chose la plus sympa que quelqu'un ait fait pour moi.
- Affedilemez bir şeydi bu.
C'était... impardonnable.
Anlik bir seydi. Abarti mi oldu?
- C'est trop?
Bu hep korktugum bir seydi. itiraf etmeliyim ki...
C'est comme ce rêve récurent. Il faut que je le dise.