English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ Ş ] / Şeyın

Şeyın translate French

168,435 parallel translation
Bu adama sıkı tutun çünkü bir gün gidecek Chuck. Sonra nihayet kendi başına bir şey yapmak zorunda kalacaksın.
Accroche-toi à cet homme, Chuck, car bientôt, il aura disparu, et tu devras finalement agir par toi-même.
İhtiyacın olan her şey. Hatta silah bile var.
Tout ce dont tu as besoin, chef, même des armes.
- Peki. Burada yaptığın şey, acılarına ortak olman her zaman saygı duyulan bir gelenektir.
Ce que vous faites là, l'empathie.
Onu aramamın fikri desteklemekten farkı yok. Şu an böyle bir şey yapamam.
En l'appelant, j'approuve, ce que je ne peux pas faire en ce moment.
Hatırladığın gibi değil. Aşık olduğun şey bu değil.
C'est pas ton souvenir, pas ce pourquoi tu aimais ça.
Az önce yaptığın şey hakkında bir fikrin var mı?
Tu réalises ce que tu as fait?
Silahlardan daha önemli olan bir şey var.
Il n'y a pas que les armes dans la vie.
Ve kilerden birçok şey aldıklarını... sana garanti edebilirim!
Je te garantis qu'ils ont dévalisé le cellier.
Yaptığın şey için gönüllü olmuştun.
Tu t'es portée volontaire.
Sanki her şey sadece sizin başınıza geliyormuş gibi.
Vous vous prenez pour le nombril du monde.
Sonra seni öldürüp kadınını alacağız. Bu konuda yapabileceğin hiçbir şey yok.
Et on va te tue et prendre ta femme, et tu ne pourras rien faire contre ça.
- Burada yaptığımız tek şey daha çok insan öldürmek oldu. - Yakıt ile başlayın.
- Commencez avec l'essence!
Referanslarının her biri senin harika motive edici olduğunu söylediler. ve sen gerçekten önemsiyormuşsun şey, uh... uh... şey...
Toutes vos références disent que vous êtes une grande source de motivation et que vous prêtez attention aux...
Şimdi hatırlayın sizden tren kazasında olanları düşünüp bu saldırıları durduracak bir şey istemiştim?
Souvenez vous quand je vous ai demandé, que tous ensemble on invente un truc capable d'arrêter les attaques comme celle de ce matin dans le train?
- Bir şey demedim.
- Je n'ai rien dit.
Henüz bir şey yok.
Ce n'est qu'un début.
Çünkü oylamadan sonrasına kadar beyan edecek bir şey yok.
Il n'y a rien à dire avant le vote. Fermez la porte.
Mac'in elindekileri ifşa etmesini engelleyen tek şey benim.
Si Mac n'a rien révélé, c'est grâce à moi.
Bana yardım edebileceğin bir şey yok şu anda.
Il n'y a rien à faire pour m'aider pour l'instant.
Onu, benim yaşadığım için cezalandırmasını hiçbir şey durduramaz.
Rien ne l'arrêtera pour venir me punir.
- Ama çözümü bulmak için yapacağımı hiç düşünmediğim bir şey yapacağım.
- Mais pour la trouver, je dois faire quelque chose que je n'aurais jamais pensé faire. Je devrais le faire.
Bağışlanacak bir şey yok.
Il n'y a rien à pardonner.
Pişman olacağın bir şey yaparak sahip olduklarımızı mahvetme.
Ne gâche pas tout en faisant quelque chose de regrettable.
Kızın fiyatı düşer. Her şey yoluna girer.
La petite sera en soldes.
Senin için kutsal olan bir şey yok mu?
Rien n'est-donc sacrosaint à tes yeux?
Sanırım Henry adını duydum ama sonra hiçbir şey söylemedi.
Je crois avoir entendu le nom Henry et puis plus rien.
- Daha güçlü bir şey getiremedim yazık ki.
Dommage que je n'ai rien trouvé de plus fort.
Yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
Il n'y a rien à faire.
12 yaşındaki bir kız tarafından kıçının tekmelenmesi nasıl bir şey biliyor musun?
Tu sais ce que ça fait de se faire botter le cul par une fille de 12 ans?
Yarın için her şey hazır mı?
Tout est prêt pour demain?
Ben bir şey yapmadım!
Je n'ai rien fait!
Ben hiçbir şey yapmadım!
Je n'ai rien fait!
- Ben bir şey yapmadım.
- Je n'ai rien fait!
Yaptığın şey bu mu?
- C'est ça que vous faites? - Oui!
Kanın bizi kurtarabilecek tek şey.
Ton sang est la seule chose qui peut nous sauver
Benim bildiğim şey şu azgeda, arkadia'ya gittikten sonra onunla yeni bir ittifak kurdunuz onun insanlarını kurtarmak için anlaştınız, benimkiler için değil.
Je sais qu'Azgeda a marché sur Arcadia et pourtant vous avait fait une autre alliance avec eux, un accord pour sauver leur peuple, pas le mien.
Görülmemiş bir şey değil yani.
Ce n'est pas sans précédent.
Ama baştan anlaşalım, bir şey söylerse benimle paylaşacaksın.
Qu'on soit bien d'accord, si elle vous parle, je veux savoir.
Ölürse endişelenecek bir şey yok.
S'il meurt, on n'a pas à s'inquiéter.
Hannah'nın bulduğu şey buydu.
C'est ce qu'Hannah a découvert.
Önemsiz bir şey. İyiyim.
Ce n'est rien.
Saklayabileceğin bir şey kalmadı artık. Bu kadın hakkında ne biliyorsan söyle.
Vous n'avez plus rien à protéger.
Hayır, öyle bir şey olmadı.
Non, ça n'est pas arrivé.
Kastettiğim şey o değildi.
Ce n'est pas ce que je voulais dire.
Güvenebileceğimi düşündüğüm herkes, her şey, hepsi önemsiz.
Tous ceux sur qui je pensais pouvoir compter, tout, ça n'a plus d'importance.
Hiçbir şey mükemmel değildir, biliyorum.
Je sais que rien n'est parfait.
Sırf şey değil...
Ce n'est pas que je...
Bu yanlış bir şey değil.
Il n'y a pas de mal à ça.
Elinde hiçbir şey yok Wells.
Vous n'avez rien, Wells.
Tamam ama pek bir şey demedi.
D'accord, mais il n'a pas dit grand-chose.
Kendinden pek bir şey beklememeliydin, halk da beklememeliydi.
Vous n'auriez pas dû vous surestimer, et le peuple non plus, d'ailleurs.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]