Şımarık translate French
899 parallel translation
Şımarık kümes hayvanları!
Quels couacs! Occupe-toi de tes affaires!
Zengin babanın şımarık veledi.
Une fille à papa gâtée.
Aptal ve şımarık veledin teki olduğumu düşünüyorsun.
Vous trouvez que je suis une folle gâtée.
Benim şımarık, bencil, pohpohlanmış ve yapmacık biri olduğumu söylüyor.
Il dit que je suis une enfant gâtée, égoïste et de mauvaise foi.
- Ben şımarık bir koro elemanıyım sadece.
- Moi, je ne suis qu'un figurant!
Connie Allenbury'den bahsediyoruz... uluslararası çapkın beyinsiz şımarık zengin kızı!
Une fille de riche, gâtée et sans cervelle!
Benim Park Bulvarı veletleri diye adlandırdığım... çok talihsiz bir gruba mensupsunuz. Rahat ve lüks içinde büyümüş... kendi başına buyruk şımarık bir çocuk... ve o yanlış yönlendirilmiş enerjisi o kadar çocukça ki... izin günündeki bir uşağın yorumunu bile hak etmiyor.
Vous êtes ce que j'appellerais une morveuse de Park Avenue, une enfant gâtée qui a grandi dans le luxe et la facilité, et qui poursuit des buts tellement puérils qu'ils ne méritent même pas les commentaires d'un majordome.
Bayan Cornelia, dünyada şımarık bir dolu çocuk var. Ben de zamanında onlardan biriydim.
Il y a beaucoup d'enfants gâtés au monde, j'en étais un moi-même.
Şımarık bir çocuk. Bu yeter.
Il a mal agi.
Çünkü öyle hareket ediyorsun. Şımarık bir çocuk gibi.
Vous vous conduisez en enfant gâtée.
O eline verilen şeyi son parçasına kadar ayıran şımarık bir çocuk gibidir. Fakat eline bir başka oyuncak verildiğinde elindekine olan ilgisini kaybeder.
C'est un enfant gâté qui démonte ses jouets, mais s'en désintéresse dès qu'il en a un autre.
Bahçe kapısında şımarık bir kız bana dil çıkarırdı.
Je passais devant, gamin, pour aller nager.
Şımarık bir çocuksun ve şamarlanman lazım.
Tu es une enfant gâtée qui mérite une fessée.
Ama sonra bu şehrin göreceği en şımarık çocuklara sahip olacaklar.
Et leurs enfants seront horriblement gâtés!
Sadece bir tane ama bir vagon dolusu çocuğa yetecek kadar şımarık!
Un seul! Mais gâté comme dix!
Şımarık olan.
L'enfant gâté.
Eğer bunu yapmazsam, bu şımarıklık olurdu, ve benimle birlikte diğer hayatları da riske atmak olurdu.
Si je ne le fais pas, c'est que je me berce d'illusions, et risque la vie des autres et la mienne.
Sadece çok şımarık ve güzeldi.
Simplement... elle était trop enfant gâtée. Trop belle.
Ne yardan ne de serden geçen şımarık bir kız.
Une enquiquineuse mal élevée.
Daha 17 yaşında ve çok şımarık.
Elle est gâtée pourrie à 17 ans.
Senin gibi şımarık birine aşık olabileceğimi mi düşünüyorsun?
Aimer une petite traînée comme toi?
Vivian şımarık, titiz zeki ve merhametsizdir.
Vivian est gâtée, exigeante... intelligente et sans scrupules.
" Diğer taraftan çok genç ve hiç şımarık değildi.
" Mais alors elle était jeune et fraîche.
Niçin şımarık bir bebek gibi davranmayı kesmiyorsun?
- Arrête ce numéro!
O şımarık bir çocuk, ve ordu onun tek şansı!
C'est un enfant gâté, et l'armée constitue sa seule chance!
Ve bana şımarık velet dedi!
Il m'a traitée d'enfant gâtée!
Şımarık şımarık hareketler! Üstelik bir de beni maymuna benzetti!
elle fait des chichis, elle me traite de singe!
O tipleri bilirsiniz efendim küstah, şımarık, alaycı ve tümüyle yozlaşmış.
Vous savez, le type arrogant, gâté, cynique et complètement décadent.
Şımarık veletler.
Saletés de gamins.
Ben şımarık bir çocuk gibi davrandım.
J'ai agi en enfant gâtée.
Zafer şımarık yılan balığının oldu.
Le chasseur est parfois pris à son propre piège!
O inatçı, şımarık ve sert biri. - Böyle olmasına izin veriyorsunuz.
Il est gâté et méchant et vous le laissez tous faire.
Küçük şımarık!
Sale petite garce!
Şımarık bir çocuk gibi inatçı. Çok sert mizaçlı ve çabuk sinirleniyor.
Elle est têtue comme un enfant et ses colères sont terribles.
Siz güvensiz, şımarık ve erkeklerin çekici bulduğu bir kadınsınız. Ama sizi mi, paranızı mı çekici bulduklarına emin değilsiniz.
Vous êtes une fille gâtée, habituée aux hommages... mais vous ne savez... si vous le devez à vous-même ou à votre argent!
Şu Brockie çok şımarık bir çocuk.
Brockie est un enfant gâté.
Çok şımarık, iyileşme var. " diye yazıyor.
Mabel : espiègle, amélioration dans l'ensemble. "
Bu sırada, Jeannie giderek annesinin benzedi, kibirli, gelgit akıllı ve şımarık oldu.
Et Jeannie grandissait, toute l'image de sa mère, vaine, capricieuse, gâtée.
Sen şımarık, kendini beğenmiş, inatçı ve tembelsin. Tıpkı bir yaratık gibi...
Tu es gâtée, volontaire, arrogante et paresseuse... un affreux petit monstre.
Kendini beğenmiş, şımarık, bencil ve düzenbaz.
Elle est vaniteuse, gâtée, égoïste et trompeuse.
Sanırım, zarif şımarık yüzünle düşünebilirsin.
Bien sûr que tu le peux maintenant ton beau visage est défiguré.
Senin karın nasıl biri bilmem, ama benimki... Onların biraz şımarık biraz arsız, biraz huysuz olmalarından hoşlanıyorum.
mais la mienne... un peu... coquines.
Okulu bitirmesine rağmen henüz eğitimini tamamlamamış gibi şımarık bir kız.
Elle parle comme au Grand Siècle.
- Bir an için, şımarık bir velede benzedin.
Un sale gosse gâté!
Sırf Crassus, yanında iki şımarık, boya küpü tazeyle... Capua'da mola vermeye karar verdiği için!
Tout cela parce que Crassus a décidé de faire escale à Capoue... avec deux nymphes capricieuses et trop maquillées!
Anlık bir şımarıklık değil bu!
Il ne s'agit pas du tout d'un coup de tête.
Yeterince tanıdım ve şımarık bir çocuğu görür görmez anlarım. Doğru söyledi.
- Je sais reconnaître une enfant gâtée.
Şımarık çocuklar gibisin.
Tu es comme un gosse.
İtaatkar bir eş gibi davranmaya başlayacak mısın yoksa sana şımarık bir çocukmuşsun gibi davranmaya devam etmek mi zorundayım?
Ou vas-tu t'obstiner comme une enfant?
- Şımarık bir velet işte.
- Ce n'est qu'une enfant gâtée.
Ve tabii ki şımarık.
Bien sûr.