Acıyor translate Portuguese
15,169 parallel translation
Ona acıyor musun?
Está com pena dela, não é?
Gerçekten acıyor.
Está realmente a doer.
Bu acıyor be!
Isso dói, porra!
Neren acıyor?
O que lhe dói?
Acıyor.
- Tenho dores.
- Acıyor.
- Veja. - Isso dói.
Bacağın mı acıyor?
A perna dói?
Bacağım acıyor.
A perna dói.
- Anne, çok acıyor.
- Mamã, dói!
- Anne çok acıyor.
Não. - Mamã, dói!
- Acıyor anne.
- Dói, mamã!
- Onu hastaneye götürmeliyiz. - Acıyor.
- Acho que temos de a levar ao hospital.
- Acıyor.
- Está bem. - Dói.
- Baba, acıyor!
- Papá, isto dói!
- Acıyor anne.
- Dói, mamã.
Annen öldü, değil mi? Baba, bana yardım et. Acıtıyor.
Bem, a tua mãe morreu, não morreu? Ajuda-me, pai.
- Acıtıyor mu?
- Está a doer?
Bence Owen, zihnini böyle toparlıyor, Disney'in basit ve açık ayrımları da buna uygun düşüyor.
Para o Owen, trata-se de manter a nitidez e enquadrar tudo na clareza e simplicidade da Disney.
- İstemiyorum. Acıtıyor.
- Não quero, magoa.
Acıtıyor!
Isso pica!
Bu acıtıyor.
Isso dói.
- Bu bir şeyi açıyor mu?
- Abre alguma coisa?
Portal açılıyor.
O portal está a abrir-se.
Cachet Bu Hafta Halka Açılıyor
Cachet Vai a Público Esta Semana
Bu sevimli ve unutulmuş hayvanlar, şiddet görmüş bakımsız kalmış, acı ve korku içinde yaşıyor.
São os animais esquecidos... animais amorosos que são agredidos... e negligenciados... sofrem sozinhos e vivem com medo.
Felaket ağır, belimi çok acıtıyor.
É pesado para caraças e está a magoar-me as costas.
Toynaklar başıma çok iş açıyor.
Na verdade, tenho muita dificuldade com os cascos.
- Acım daha da usandırıcı bir hâl alıyor.
A minha dor torna-se mais desgastante.
- Tanrım, iyi misin? - Başım acıyor.
- Estás bem?
Sanırım bu Scopuli mürettebatına neler olduğunu açıklıyor.
Acho que isto explica o que aconteceu à tripulação da Scopuli.
- Suyu açıp aşağıya damlatıyor mu bakarız.
Podemos pôr a água a correr e vemos se pinga lá em baixo.
- Açıklamaya çalışıyor canım.
É o que ela está a tentar explicar, querida.
Bana pek açılmıyor. Ama iyi görünüyor.
Ele não se abre comigo, mas parece bem.
Hepsi bir düşünce. Bazen, düşünce düşünceyi açıyor.
Isto são tudo pensamentos, e por vezes pensamentos tornam-se outros pensamentos.
Attığın her adımla o insanlarla ekonomik açıdan nasıl benzerlik gösterdiğin anlaşılıyor.
Para tudo o que tu fazes na vida, posso prever o impacto económico que vai ter sobre estas pessoas.
Acıtıyor!
Está a doer!
Bu dünyada gözlerimizi kapatıyor, diğerinde açıyoruz.
Fechamos os olhos neste mundo e abrimo-los no próximo.
Kendi açımdan, Neil'in muhtemelen iyi seçilmiş ve el değmemiş spor salonunda bunu yakıyor olacağım.
Posso dizer que estarei a detonar na bem decorada e completamente inútil academia que Neil provavelmente possui em algum lugar.
Bir anahtar düşün ki en derinlerde gizleneni açığa çıkarıyor.
Imagina uma chave de destrava tudo o que está mais escondido.
Tahminen, daha önce yaptığınız ne varsa kapılarını patlatarak açıyor.
Supostamente, isto explode as portas de... qualquer coisa que já tenham feito antes.
Bir bakmışsın biri silahına sarılmış, rqastgele ateş açıyor. "
Quando deres por isso, tiros pelo ar. "
- Nereye açılıyor peki? - 3.
- Leva para onde?
Sokakla Thomson'ın arasına açılıyor.
- Até à 3ª com a Thompson.
Silah yuvalarını açıyor!
Estão a abrir as portas dos canhões!
- Ancak satış rakamları, rakiplerimize yol açıyor.
Mas as vendas favorecem muito os nossos três concorrentes.
Ne kadar acıtıyor, bilmiyorsunuz.
Dói tanto que nem imaginam.
- Açılmıyor.
- Não abre.
Gün geçtikçe acım daha da usandırıcı bir hâl alıyor.
As minhas dores tornam-se mais incómodas a cada dia que passa.
Seni böylesine hasta görmek içimi acıtıyor kardeşim.
Aflige-me ver-te tão doente, irmão.
- Kapı açılıyor!
- Está a abrir!
Evet, acıyor.
Sim, está a doer.