English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ A ] / Aguas

Aguas translate Portuguese

2,951 parallel translation
Eski karımın suyu boşalmış.
As águas da minha ex mulher acabaram de rebentar.
ve egoyu daha görünür hale değiştirmez mi sadece onu takip edenler icin suları mı bulandırıyor?
E não mais uma visível alter ego... apenas as águas barrentas para todos o perseguir?
Dün gece arı kovanına çomak soktum ve şunu bilmeni istiyorum eğer başın herhangi bir belaya girerse, beni arayabilirsin.
Ontem à noite, agitei as águas e preciso que saibas que, se te meteres em apuros, podes ligar-me.
Afghanistan'a gitmek için bir çıkış kapısı var ve bu kapı orada.
Águas no Afeganistão uma porta para sair, é ali.
Suyum geldi.
Rebentaram as águas.
Ezra ortalığı sakinleştirdi ve durumu düzeltti.
O Ezra acalmou as águas e controlou perfeitamente a situação.
Ama yeraltı suyuyla temas ediyorsanız ki bu kesinlikle ihtimaller dâhilinde görünüyor sisteminizi tamamıyla yenilemeniz gerekecek. Yenilemek mi?
Mas se está a verter para as águas subterrâneas, que parece ser esse o caso, necessita de substituir todo o sistema.
Şimdi, sallantılı bir ilişki istememeni anlıyorum.
Eu entendo perfeitamente o conceito de não agitar águas calmas.
Yemaya hayat okyanusunun sularıyla seni koruyup iyileştirsin.
Que Iemanjá te proteja e te cure com as águas do mar da vida.
Kalpleriniz, durgun sulara düşmüş melekler ve kötü ruhlarla dolu.
Os vossos corações são águas estagnadas, cheias de djinns e de espíritos diabólicos.
Köprünün altından çok sular aktı.
São águas passadas.
Aslanlar derin ve açık sudan tiksinirler.
Os leões detestam águas abertas e profundas.
İyice yoldan çıkan sürü ona çok cazip geliyor,... ve derin su artık onun uzmanlık alanı.
A manada confusa é demasiado atraente e as águas profundas são agora a sua especialidade.
Boş ver unut onu.
Águas passadas...
O gece olanlar oldu.
Acerca da outra noite... Águas passadas.
- Çok iyi bir savaşçı yetiştirirsek bize moral kazandırır ve ortamı canlandırır.
Se recrutarmos um grande guerreiro elevamos o moral. Agitamos as águas.
Hawaii'de, herkes için bir şeyler var. Neler varmış bakalım... Helikopterle aktif bir yanardağ gezisi, veya kristal berraklığında sularda yunuslarla beraber yüzmek.
Porque o Havai tem qualquer coisa para cada Scavo, seja sobrevoar um vulcão a fumegar de helicóptero ou nadar nas águas cristalinas com os golfinhos.
Kristal berraklığındaki suları, başka kim seviyor?
Sabem quem mais adora nadar naquelas águas cristalinas?
O sular çok tehlikeli olabilir.
Aquelas águas são traiçoeiras.
Yanlış sularda yüzüyorsun, evlat.
Estás a meter-te em águas profundas, rapaz.
Köpekbalıklarının cirit attığı denizde 5 km boyunca bir adamı dişleriyle can yeleğinden çekerek yüzdü - Köpekbalığı falan yoktu.
Nadou 5 km em águas infestadas de tubarões, puxando um camarada pelo colete com os dentes.
Bu hain sularda balık tutmak neredeyse intahardır.
Pescar nestas águas perigosas é quase suicídio.
Ancak en acemi memeliler, bu masum kanocu gibi dünyanın bu ölümcül su yollarına gelirler.
Apenas os mamíferos mais desastrados como este canoísta, se atrevem a atravessar águas tão perigosas.
Dr Park, unutma hakkında bitkiler ve beni dinle lütfen çok dikkatli - bir toplama havuzu var merkezine yakın bölmesinin.
Dra. Park, esqueça as plantas e por favor ouça-me com muita atenção... Há um tanque de recolha de águas perto do centro do compartimento.
Yani?
Vês algumas águas de pesca por aqui?
# Engin suların ardındaki topraklara ulaş # # Günahlarını med cezirde yıka #
Vamos atravessar o rio Lava-te de pecado nas águas
Ruslar, Amerikalılar, Çinliler hepsi de bu sularda sinsi sinsi saklambaç oynuyorlar.
Os Russos, os Americanos, os Chineses, andam todos sorrateiramente a jogar às escondidas naquelas águas.
Kes at denize gitsin.
Tens que devolvê-lo às águas ou matá-lo
Ve bu sularda seyredebilmek için, en başarılı, meşhur sözcülerden birisine danışmaktan daha iyi ne olabilir?
E para navegar nestas águas, quem melhor que o mais bem-sucedido porta-voz das celebridades
İşemem gerek.
Tenho de ir verter águas.
Kükürtlü su, deriyi yeniler, ruhu sakinleştirir.
As águas sulfurosas rejuvenescem a carne e acalmam o espírito.
Biraz toparlanmalıyım, tamam mı?
Só preciso de agitar as águas, percebes?
Napoli'nin sularında belki bir veya birkaç güne ne dersin?
Mas que tal um dia ou mais perto das águas de Nápoles?
Li Yuanhong ile bağlantıya geçmelimiyiz?
Devemos contactar o Li Yuanhong e testar as águas?
Her su kaynağı da, farklı karışımlarda diyatom içerir.
E todas as águas têm uma mistura diferente de Diatomáceas.
Senin de yardımınla bu haneyi daha sakin sulara çekmek istiyorum.
Vou levar esta casa para águas mais calmas, contigo a ajudar-me.
Çünkü suya dalacağım.
Porque vou mergulhar nessas águas.
Bunlar geçmişte kaldı.
São águas passadas.
Yine para, faaliyeti başlatan tek şey olduğu için ziraat suyunu yönlendirme, enerji üretimi ve benzeri konularda devrim yapmak için gerekli büyük çaptaki değişimlerin altından maddi olarak kalkabilecek herhangi bir ülke olmasını bekleyebilir miyiz?
E uma vez mais, visto que o dinheiro é o único incentivo à acção, como podemos esperar que algum país neste planeta seja capaz de pagar as enormes mudanças necessárias para revolucionar a agricultura, o tratamento de águas, a produção de energia e por aí fora?
Eleman, bir bira, üç su.
Rapaz, uma cerveja, e três águas.
Çıktığından beri suçla ilgisi olmamış.
Não há ondas nestas águas do crime desde que saiu.
Sığ suları severler.
Elas gostam de águas rasas.
Ömer, suyum geldi Ömer!
As minhas águas rebentaram, Omer!
Annemi alelacele doğuma almışlar suyu geldiği için ve o an fark etmişler ki, kordon dolanmış bana.
Levaram a minha mãe para a sala de partos porque as águas rebentaram. E perceberam que eu estava enrolada no cordão umbilical.
Filoyu derin sulara çıkarıp üstesinden geleceğiz.
Vamos levar a frota para águas profundas e afastar-nos.
Bu suları herkesten iyi tanır.
Ele conhece estas águas melhor do que ninguém.
Yeni bir yeraltı suyu kaynağı.
Nova fonte de águas subterrâneas.
Ne? Su zehirlidir. Bu yaratıklar amfibidir.
- Estas águas são tóxicas, essas criaturas são anfíbias.
Atlarina su üzerinde yürümeyi ögrettikleri gün Dothrakilerden korkarim.
Eu temerei os Dothraki no dia que ensinarem os cavalos a correrem sobre as águas.
Nehrin, gres yağı ve arıtılmamış pis su atıkları gibi yağ eldesi sırasında ortaya çıkan atıklarca ve bazen de kazara toksik kimyasalların direkt oalark Athabasca nehrine dökülmesi sebebiyle nehirde kirlilik baş göstermiştir.
O rio está contaminado devido às descargas das areias betuminosas, de coisas como óleo, gordura e águas residuais que lançam ao rio Athabasca. Por vezes, também há acidentes, derrames de químicos tóxicos que seguem diretamente para o rio.
Memba suyundaki Narcissus gibi.
Como Narciso. Nas águas da nascente.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]