English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ A ] / Alibis

Alibis translate Portuguese

255 parallel translation
- Tabii ki. Bu sefer sağlam mazeretleri var.
Desta vez, todos têm alibis à prova de bala.
sonuçta Monsieur and Madame Ballon... ve diğer ev çalışanları... mükemmel kanıtlar ortaya koydular.
E por fim, temos este depoimento do Sr. Ballon e da esposa e do pessoal doméstico, todos eles com alibis perfeitos.
# Üçüncü beyin, bize açıklama getirir... #... ilk iki beynin bilinçdışı işlerinin... #... nedenlerini, gerekçelerini, bahanelerini ortaya koyar.
O terceiro fornece-nos uma linguagem explicativa que nos proporciona razões, desculpas, alibis, para o funcionamento inconsciente dos primeiros dois.
# Ama bireyin genellikle tek yaptığı şey... #... hiyerarşik mevkileri korumaktan ibarettir.
Embora geralmente não faça mais... do que manter posições hierárquicas... que se escondem por detrás de alibis linguísticos.
- İkisinin de sağlam şahitleri var.
- Ambos têm alibis sólidos.
- Sorgulamalarına başlamalısın.
- Deviam começar a arranjar alibis.
- İkisinin de sebebi ve mazereti var.
- Ambas têm motivo, ambas com alibis.
Diğerlerinin tanığı var mı?
Que tal os álibis?
Kanıtlarımız yetersizdi.
Ele tinha álibis.
İşleneceğini bile bilmediğin cinayetler için görgü tanığı ayarlıyorsun.
Arranja álibis para homicídios que nem sabe que vão acontecer.
Suç mahalinde olmadığımı ispat için yapılan bir şey daha.
Outro de meus álibis.
Mazeretlerinizi hazırlayın.
É melhor prepararem os vossos álibis,
Üç : Silahın üzerinde onunkiler dışında parmak izi yok. Ve dört :
Três - as unicas impressões digitais na arma do crime eram as dela, e quatro - o pessoal doméstico dos Ballon tem alibis perfeitos.
Varşova'daki onca generalden sadece üçünün mazereti yoktu.
De todos os generais de Varsóvia, só três não tinham álibis para aquela noite.
Saygısızlaşıyorlar. Paçalarından mazeret ve bahane akıyor.
Começam a ficar abusados e cheios de álibis e desculpas.
Herkesin yapması gereken şey mazeret ve gerekçeler üretmekten vazgeçip başarının ya da başarısızlığını sorumluluğunu kabul etmesi.
É o que todos devem fazer. Parar de inventar álibis e desculpas... e aceitar a responsabilidade pelo sucesso ou pelo fracasso.
Olay mahalinde olmadığımızı ispatlamamız gerek.
Precisamos de álibis.
Onlar bana suç üstünde lazım, olay yerinde olmama gerekçesi olmadan.
Sim, preciso de os apanar em flagrante. Sem álibis.
Suç işlenirken neredeydin gibi...
Veja os álibis, por exemplo.
# Lisan tarafından allanıp pullanan... #... sözel bahanelerin ardına saklanarak.
Alibis fornecidos pela linguagem, que lhe servem de desculpa.
Ve nihayet Madam ve Monsieur Ballon ve diğer çalışanların... hepsinin başka yerde olduklarına dair kanıt var.
E por fim, temos este depoimento do Sr. Ballon e da mulher e de todos os membros do pessoal, todos com álibis perfeitos.
Öncelikle iş arkadaşlarından şüphelendim, fakat hepsinin sağlam mazeretleri vardı.
A princípio suspeitei dos colegas, mas todos tinham álibis convincentes.
- Görgü tanıkları her şey demek değildir.
- Os álibis não são tudo...
Hiçbirinin sabıka kaydı bile yok. Hepsinin de sağlam kanıtları var.
Nenhuma delas tinha antecedentes, todas tinham álibis consistentes.
Bu arada kanıtlarımı çürütmeye çalışıyorsun.
Enquanto você constrói um caso para refutar os meus álibis.
Onları kanıtlamaya çalıştığımdan daha fazla değil.
Não estou a tentar refutar os seus álibis, mas sim a tentar prová-los.
Başka tanığın var mı?
Tens outros álibis?
- Grupta ki herkesin bir özrü var.
Todos do grupo têm álibis.
Mazeretleri, paraları, avukatları, güçleri var.
Eles tem álibis, dinheiro, advogados, poder.
- Fakat cidden, Başmüfettiş tüm aile, kadınlar dahil, cinayet vakti için mazeret belirtecektir.
- Bem... Todos os familiares, incluindo as mulheres, têm álibis na hora do crime.
Mazeretler, kinler...
Álibis, ressentimentos...
Çok başarılı.
Tem todos os álibis perfeitos.
Buffy, bize yalan söyledin. Diğerimizin yanında olduğunu söyledin. Bizi kandırdın.
Buffy, mentiste-nos, e usaste-nos como álibis.
- Silah onlardaydı ve şahitleri yoktu.
- Tinham a arma e não tinham álibis.
İyi savunma, mazeretler. Hapsedilmeye karşı yaratıcı seçenekler.
Defesa forte, álibis, alternativas criativas ao encarceramento.
Güzel mazeretlerimiz olduğunu düşünmüyor musun? Mükemmel mazeretleriniz var.
- Não lhe parece que temos bons álibis?
Oturup hikayelerimizi yazmalıyız çünkü bu iş benim üzerime kalmayacak!
Vocês são uns merdas! Ouçam o que vos digo... Vamos combinar álibis.
O zaman North Beach'e gidelim, soluklanıp, hikayelerimizi konuşuruz.
E se formos para a Praia do Norte? Acalmamos e combinamos os álibis.
Mösyö ve Madam Redfern'ün de tartışılmaz görgü tanıkları vardır.
Redfern têm álibis à prova de bala.
İnandırıcı olmayan tanıklarla cinayeti ispatlayamayız.
Álibis fracos não são prova de homicídio.
Tek "A" y bundan almıştık. Özgürlük için spor.
Os nossos A's eram os nossos álibis, os nossos passaportes para a liberdade.
Şimdiye kadar bütün mazeretler kontrol edildi, bu adam dışında, bulamıyoruz.
Os álibis estão confirmados, menos o deste tipo. Não o encontro.
Arsinoé nerede olduğunu kanıtlayamadı.
Arsinoé enredou-se nos álibis.
Olay tanıklara geldiğinde annelerin tanıklığı bu konuda oldukça değersiz.
No que toca a álibis, uma mãe é quase inútil.
Bir sürü buldum. Öğleden sonra ve akşam için çok mazeretim var. Ama gecenin biri için bulamadım.
Já inventei vários álibis de meio da tarde e serão, mas, até agora, nenhum para a 1 : 00.
İki şüphelimizin de nasıl sağlam tanıkları olabilir?
Como é que estas duas suspeitas têm álibis tão sólidos?
Aklıma takılıp beni rahat bırakmayan şey Lilly'nin hayatının son gününde gülümseyerek şarkı söyleyen fotoğrafı mıydı, yoksa Kane ailesinden kimsenin cinayet saatinde başka yerde olduğunu kanıtlayamayacak olması mı?
Não sei se é a foto da Lilly a cantar e a sorrir no dia que morreu, que me assusta, ou o facto de, de repente, nenhum Kane ter álibis válidos :
Üçününde mazeretleri çok sıkıydı.
Todos os álibis dos Kane eram sólidos.
- Hepsinin çok sağlam mazeretleri var.
- Têm todos álibis.
Bu akşam konsolosluğun yakınında bile değildik.
Verifiquem os vossos álibis.
Ben de yarım yamalak cevapları kaldırmayacağım.
E eu não vou permitir álibis inventados à pressa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]