English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ A ] / Ansızın

Ansızın translate Portuguese

481 parallel translation
Ve sonra ertesi gece karınız öldürüldüğünde, ve sizin şu müthiş tanığınız gündeme geldiğinde, ansızın içime doğdu.
Na noite a seguir, quando a sua mulher foi morta, o senhor tinha o álibi perfeito.
Ve ansızın, canavar baktı güzelin yüzüne.
" E Lo, o monstro contemplou o rosto da bela. E impediu a sua mão de matar.
Açık bir havada gemi yolculuğumuza başlamıştık ki, ansızın korkunç bir fırtına çıka-geldi.
Estávamos a navegar com bom tempo. Quando de repente se levantou uma terrível tempestade!
Burası karanlıktı, Bayan Reed de ansızın gelince korktum.
Estava escuro, a Sra. Reed apareceu de repente e assustou-me.
- Bununla ansızın karşılaşmak...
Podemos dar uma desculpa. Dizer que estás doente ou algo assim.
Ansızın ne yapmakta olduğumun farkına varmıştım. Kay'den vazgeçiyordum.
Quem entrega esta mulher para se casar com este homem?
Ansızın güneş gitti.
De repente o sol desapareceu.
Şey, ansızın yaklaşık 25 belki 50 kişi. Heyneyse, onlar Stand Waitie'nin adamlarıydı. Kayalıkların arkasından vahşi kediler gibi bağırarak ve ateş ederek saldırdılar.
Eramos 10, e repentinamente, 25 ou mesmo 50 soldados inemigos carregavam sobre nós, surgindo da rectaguarda das rochas.
Her şey mükemmeldi taa ki... ansızın kızın benim için deli olduğunu hissettiğim ana kadar.
Era realmente maravilhoso, e depois... de repente compreendi que aquela rapariga estava literalmente louca por mim.
Ansızın. Anladım.
- Ladrões, jogadores, pistoleiros.
Ansızın bırakmak.
Não é possível.
Boğaziçi'ni geçip bir gece... ansızın, kısa, keskin bir hücum.
Através do Bósforo, à noite. Um ataque rápido, certeiro.
Ansızın şunları dediğimi duydum :
E de repente eu me ouvi dizer :
Kızın peşinden ayrılmıyordu, o kadar strese girmişti ki ansızın zona hastalığına yakalandı.
E começou a segui-la em redor, e ela o pôs tão nervoso... que ele tirou a peitaça fora das telhas.
Bir de baktım, ansızın bir beyaz buffalo sürüsü, gökyüzünde çılgın gibi koşturuyordu!
E então olhei para cima novamente, e, de repente... há uma manada de búfalos brancos, em debandada através do céu!
Bir gün, bir sürü çocukla beraberdiler... Ansızın fırlayıp geldi ve olanca kuvvetiyle beni dudaklarımdan öptü.
Um dia, ele estava de pé com um monte de outros rapazes... e de repente ele atirou-se a mim, e beijou-me com força... direito na boca.
Başıma ansızın bir şeyler gelmesinden hoşlanmam, hepsi bu.
Eu não gosto de coisas inesperadas, só isso.
Ansızın bir şeyler anımsıyorum.
Estou a recordar-me de certas coisas.
Bu bir hafta sürdükten sonra, ansızın suyu kapatıyorum.
Mais ou menos uma semana depois, de repente, eu fecho a água.
Ansızın bir şey anımsadım.
De repente, as coisas vieram-me à memória.
Ansızın öldüğünde adeta dinleniyor gibiydi.
Era como estivesse a descansar, quando a morte o surpreendeu.
Oh, ansızın değil. bir kaç haftadır ondan söz etmeyi amaçlıyordum.
- Queria falar-te nisto há muito.
Ansızın hissettim ki, Minnie'ye ulaşmak... istiyorum
De repente sinto que gostaria de resolver as coisas com a Minnie.
Ansızın, değil mi?
Muito repentino, não é?
Ansızın çok yoruldum.
Fiquei tão cansada, de repente.
Bu başkasının bedeni, kendimi ansızın içinde buldum.
Este é o corpo de outra pessoa, onde me encontrei, de repente.
Bu akşam ansızın ortaya çıktılar.
Chegaram hoje à noite como um tremor de terra.
Genellikle yumuşak başlı ve cömert ama yeterince takdir edilmediğini düşününce korkunç oluyor., bir uçtan ötekine geçiyor ansızın saldırıyor.
Ela é normalmente doce e generosa, mas quando acha que não a apreciamos o suficiente, torna-se terrível e passa de um extremo ao outro com ataques bruscos.
- Eşim geçen Kasım'da ansızın öldüğünde bana biraz para bırakmıştı ama çalışmam gerektiğini hissettim.
Quando o meu marido morreu de repente, em Novembro passado, deixou-me algum dinheiro. Mas senti que precisava de trabalho. De trabalho duro e exigente.
Sahte bir adı devamlı kullanman, ansızın şeytana uyma ve önceden tasarlanmamış bir hareket hikâyenle tutarlı değil.
O uso crónico de um nome falso não é consistente com a tua história de uma tentação súbita e de um impulso não premeditado.
Dün seni almaya gelmek için aradığımda, ayrıldığını anlayınca ansızın neler olup bittiğini kavradım.
Quando vi que tinhas desaparecido, percebi logo o que se passara.
Gisborne ansızın, saldıracak.
O Gisborne vai atacar, e vai ser rápido.
Ansızın çıkıverip guguk diyor
Aparece para Dizer "Cu-cú"
Ansızın çıkıverip guguk diyor
Aparece Para dizer "Cu-cú"
Bu kederden uzaklaştırmak için seni. ansızın sevinçli bir gün tertipledi.
Um pai que, para pôr fim a vossa tristeza, organizou um súbito dia de festa.
Sonra ansızın İskoçya'da bir ipucu ortaya çıktı.
Então, de repente, apareceu uma pista na Escócia.
Ansızın izne ayrılıyor ve sonra ortadan kayboluyor.
De repente, tirou uma licença e, depois, desapareceu.
- Ansızın olan bir şeydi. Emin değilim.
Aconteceu tudo muito depressa, não tenho a certeza.
Ansızın duyabilir.
E se, de repente, ouça-nos?
Önündeki adam ansızın dönerek parti rozetini göstermiş ve evraklarını almış. Kendisi Gestapo'danmış.
Logo o homem da frente voltou-se e mostrou o Parteiabzeichen, cartão do partido, e mostrou-lhe os papéis em como era da Gestapo.
Sürekli kendinize, "Bana bir şey olmayacak, iyi olacağım." diye telkinde bulunuyordunuz. Ansızın kafanıza bir şey dank ettiğinde ise "bir gün bu işten sıyrılıp kurtulamayacağım." diye düşünüyordunuz.
Tentavamos convencer-nos de que não nos ia acontecer nada e, de repente, descobrimos que nem sempre nos safamos.
Bazen bir erkek ansızın bir kızla karşılaşınca romantik bir ortamda... ona karsı hissettiklerini unutabilir...
Às vezes, quando um homem vê uma rapariga, pode esquecer o que sentiu por ela, em circunstâncias mais românticas.
Ansızın Johan ve Marianne olarak kabul edilmiştik.
Tornámo-nos Johan e Marianne.
Johan'ın içeri girip onun yanına, babadan kalma şık kanepeye yerleşmesiyle yüzü aydınlanır ve ansızın "Bu karşılıklı anlayış sorunu" der.
"Compreendemo-nos um ao outro, diz ela, " animando-se quando Johan se senta ao lado dela no seu sofá antigo.
- Nasıl oldu da böyle ansızın...?
- Como é que, de repente...?
"Dün ansızın içimi öylesine bir sevinç kapladı ve tüm bir yıl boyunca içimde ilk kez yaşama karşı o eski tutkuyu hissettim ve günün ne getireceğini bilmek istediğimi..."
"Ontem fui atacada por uma alegria irrefletida. " Pela primeira vez, este ano, senti gosto pela vida. "Sentindo-me curiosa sobre o que o dia poderá trazer."
Ne var ki, kaynaklarımızı boşa harcadık. Ve ansızın kendimizi çaresiz, acılaşmış ve öfkeli bulduk.
Gastámos os nossos recursos, ficando pobres, amargos e irritados.
Ansızın sevişmez olduğumuz dönemi.
Quando não conseguíamos dormir juntos?
Sonra ansızın onlara karşı tüm ilgisini kaybetmiş gibi göründü...
E, de repente, parecia que ela havia perdido o interesse por eles...
Ansızın içime ölüm hissi düştü.
Tive uma súbita sensação de fatalidade.
Ansızın bunu kafana ne soktu?
- Porque te lembraste disso agora?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]