Anılar translate Portuguese
5,241 parallel translation
Burada neyin yanlış gittiğini öğrenebilmek için tüm anılarını yeniden canlandıracağım ve tekrar sileceğim.
E descobre o que está errado aqui. Tenho que restaurar todas as tuas memórias e depois, apagá-las.
Anılarım ve hissettiğim şey ne olacak?
E todas as minhas memórias, tudo o que sinto?
Daha önce hiç okyanus görmedim anılarımda bile.
Nunca naveguei. Nem nas minhas memórias.
Bununla, ana bilgisayara girip oradaki tüm robotların anılarını geri verebilirsin.
- Agora isto... Tem que enfiar isto no computador central, irá restaurar as memórias de cada um dos artificias no refúgio.
Anıların yanıp kül olduğu bir yer.
Onde as memórias queimam.
Eski anılar, değil mi?
As lembranças...
Yaşarken fark etmiyoruz ama o anılar var ya bütün mesele onlar değil mi?
Acho que na altura não entendemos mas essas memórias são acontecimentos, não são?
Tüm kötü anıları bir kenara bırakırız ve güzel olan her şeyi devam ettiririz.
Podemos livrar-nos de tudo o que é mau. E manter apenas o que é bom.
Bu noktadan sonrası bölük pörçük anılar.
Daqui para a frente, só tenho recordações difusas.
İlk anılarımdan biri burada onunla çilek toplamaktı.
Uma das minhas primeiras memórias é apanhar morangos aqui com ela.
... olağanüstü insanlarla karşılaşmayacağımız... ve unutulmaz anılarımız olmayacağı anlamına gelmiyor.
... que não conheçamos gente excepcional... e que não criemos memórias inolvidáveis.
Tatiana'nın beynini yemek yalnızca anılarını bana geçirmedi aynı zamanda beni kleptoman yaptı ve Romence öğrenmemi sağladı.
Comer o cérebro da Tatiana não deu-me apenas algumas das suas memórias, deu-me a cleptomania e a habilidade para falar romeno.
Proteus, tam eski hayatının anılarını hatırlamaya başlamışken... onu öldürdün.
O Proteus começava a recuperar a memória da sua vida, quando o mataste.
Kalbimde yaşatacağım bu anıları.
* Também os irei manter * Frescos na minha mente
Zaman akıp gitsin ama... Anılar güzelliğini hiç yitirmesin.
* Para que possam continuar belos * Mesmo no amanhã.
Yoksa şu anda kötü anıların mı gözünde canlanıyor kardeşim?
Ou qualquer uma das outras pobres almas que morreram às tuas mãos?
Ama Marc bunları düşünürken, genellikle aynı anılar aklına gelirdi.
Mas quando pensava neles, vinham-lhe à memória as mesmas recordações.
Ama asıl gerçek sizin birbirinizden kaçtığınız ve hiçbir ortak noktanız olmadığını anlamanız için tek gerekenin bir içecek olması ve tek sahip olacağınız şey, bu bok çukurunda geçirdiğiniz zamanın anıları olacak.
Mas a verdade é... estão a evitar-se umas às outras, porque só foi preciso aquele único copo para se aperceberem de que não têm nada em comum... e tudo o que têm é uma recordação do tempo que passaram na porra deste buraco de merda.
Bol anıları olan güzel kızlara var.
Gosto de miúdas com histórias.
Annemin çoğu eşyası güzel anıları canlandırıyor.
Todas as coisas da Ma trazem boas lembranças.
- Hayır, anılarını paylaşmak için burada.
Não, ele está aqui para partilhar as suas memórias connosco.
Canlı bir bilinci anılarının arasına sokarak.
Inserindo uma consciência viva dentro dessas memórias.
Demektir ki anılar da içeride.
E isso significa, que também estão as memórias.
Anılarına girince ne yapmamı istiyorsunuz?
O que queres que eu faça quando estiver dentro das memorias dele?
Brandt'in anılarına inip diğer iki bombanın yerini öğrenmek için sen lazımsın.
Precisamos que entres na memória do Brandt e descobrir onde as outras 2 bombas estão.
Başka birinin anılarında olduğunda zihnin oradaymışsın gibi bir resmini tasarlıyor.
Quando estás dentro da memória de alguém, a tua mente projecta uma imagem de ti própria como se estivesses mesmo lá.
Senin için Brandt'in anılarını hareket ettireceğim ama kör misali olacağı için bana yön göstermen lazım.
Vou conduzir a memória do Brandt para ti, mas vou conduzir às cegas, então vais ter que me guiar.
Yeni bir örnek alınca ilk iş anılarını haritalayacağız.
Quando recebemos uma nova amostra, a primeira coisa que fazemos é mapear as suas memorias.
Bu anılar seni mıknatıs gibi çekecek.
Essas memórias vão puxar-te como um iman.
- Brandt'in anıları çökmeye başlıyor.
A memória do Brandt está a entrar em colapso.
Brandt'in anılarında olmaktan çok etkilenmiştim.
Estava muito... Afectada por estar na memória do Brandt.
Beni tekrar Brandt'in anılarına dikin ve öğreneyim.
Levem-me de volta à memória do Brandt e vou encontra-las.
- Cesetlerin beyinlerine sızıp anılarını okuyan gizli bir hükümet dairesi için çalışıyoruz.
Trabalhamos numa agência secreta do governo que entra nos cérebros de cadáveres e lê as suas memórias.
Bir patlamada öldü ve ben onun anılarını okudum.
Ele morreu numa explosão, e eu li as memórias dele.
Ölülerin beynine sızıp anılarını okumuyorsunuz aslında, değil mi?
Vocês não entram mesmo nos cérebros de pessoas mortas e lêem as memórias delas.
Ölülerin anılarını toplarım ben. Bu bambaşka yetenekler gerektirir.
Eu colho memórias dos mortos, isso requer habilidades completamente diferentes.
Bir araştırma bilim adamının ölümünü araştırmamız istendi ve anıları çökmeden önce sadece 48 saatimiz var.
Isso é pena. Pediram-nos para investigar a morte de um cientista, e temos apenas 48 horas antes das memórias dele entrarem em colapso.
- Anılarımızdan bahsediyorduk. - Bu...
Estávamos apenas a relembrar os velhos tempos.
Ama anıları onu terk etmiyordu. Bu yüzden o terk etti.
Mas não conseguiu esquecer, por isso, foi-se embora.
Pekâlâ, o zaman. Anılar için teşekkür ederiz.
Muito bem, obrigado pelas memórias.
Anılarla bağlantılı her şey farklı anıları beraberinde getiriyor.
Tudo se ligou às memórias levando a... outras memórias.
Son huzurlu anıları.
É a sua última memória de paz.
- Bir an olsun kötü davranmadılar.
Nunca nos trataram mal em momento algum.
Tıpkı bir saat gibiydi, nihayet ahenk içinde çalışan sonra beni bu içerisinde olduğumuz rüyadan kaldırdı ve hâlâ evim olarak gördüğüm bu dünyadan ne kadar ayrı olduğumu anımsattı.
Ela parece uma espécie de relógio que finalmente despertou e que me acordou deste sonho que estava a viver, e que me lembrou de quantos anos me separam de um mundo que ainda considero como lar.
Frey ve Freya, tanrılarımız... Onun yanında olun şu an.
Que Frey e Freya, os seus deuses, estejam com ele agora.
Öldüğümüz anda, geri kalan her şey başarılarımızın anımsamasıdır.
Quando morremos, tudo o que fica são as memórias dos nossos feitos.
Bence şu an Rosalie ve Serge'nin yeni ev kurması için iyi bir zaman değil.
Eu não acho que agora é o melhor momento para Rosalie e Serge a criação de um novo lar.
Şu an gözleri üzerimizde değil, böyle toplantılarımızdan huylanmıyorlar.
No momento, não estão a vigiar. Não estão preocupados com reuniões como esta.
Matt'i o şekilde öldüren her kimse, bize göre... Yani şu an en iyi teorimiz, Hoffman ve Fensky'nin bir şeye bulaşmış olabileceği. Pis bir işe bulaştılar ve Matt de o yüzden öldü.
E com o suspeito da morte do Matt por aí à solta, pensámos, bem, é a nossa teoria, que o Hoffman e o Fensky estavam envolvidos em algo, em negócios maus e que talvez isso tenha sido a causa da morte do Matt.
Bu öğleden sonra Franklin Roosevelt'in anıtını ziyaret ederek seksen yıl önce Sosyal Güvenlik Yasasını yürürlüğe sokan adama saygılarımı sunacağım.
"Esta tarde, visitarei o memorial de FDR, " para prestar homenagem ao homem " que anunciou a Segurança Social há 80 anos.
Schiller mührün kırdı. Sonraki atlıların da mühürlerini kırması an meselesidir.
O Schiller partiu o Selo, e é só uma questão de tempo antes que os restantes Cavaleiros o façam, também.