English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ A ] / Anıta

Anıta translate Portuguese

246 parallel translation
Senin sapıkça bir yanın var gibi yani beni İrlanda'da kıtlıktan ölenlerin anısına yapılmış bir anıta getiriyorsun ve elimizde biftekli sandviçler var.
Acho que és um bocado pervertida. Levas-me a um funeral Irlandês, onde comem sandes de bife. É doentio.
Gerçekten Taş anıta uğrayacak vaktimiz var mı?
Teremos tempo para ver o Stonehenge?
Liderler şu anda, nükleer enerjinin hem Sovyetlerin hem de Amerikalıların bir antlaşmayla ortadan kaldırmaya çalıştığı kitle imha silahlarında ve barışçıl amaçlar doğrultusunda kullanılabilmesine olanak sağlayan atom parçalama işlemini ilk kez başaran Enrico Fermi ve bir grup bilim adamı adına dikilen anıta çelenk koyuyorlar.
Os dois líderes colocam uma coroa de flores junto ao memorial próximo do local onde Enrico Fermi e a equipa de cientistas descobriram o átomo abrindo a via para o uso de energia para fins pacíficos e para a criação de armas horrendas de destruição em massa que o tratado americano-soviético agora pretende eliminar.
Bir şey hissettiğimi hiç hatırlamıyorum ta ki bedeni ellerimden kayana kadar ve o an bittiğini anladım.
Não me lembro de sentir nada. Até o corpo dele ficar mole... e eu perceber que tinha acabado.
Bakayım, New York'ta müvekkilin Richard davası vardı, sonra Braverman'i temsil ettin, sonra, anımsadığıma göre, Flanagan, ve nihayet Kowtowski'yi.
Deixe-me ver, havia o Estado de Nova Iorque contra o seu cliente Richards, e depois representou o Braverman, e, de seguida, se bem me lembro, o Flanagan, e, finalmente, o Kowtowski.
Washington'da görevliydim, ancak... Hastalandım ve şu an izindeyim ve iznimi New York'ta geçireceğim.
Estava destacado em Washington, mas adoeci e agora estou de licença e vou gozá-la em Nova Iorque.
Tam bir problem kaynağı, anında ortalığı karıştırır ve söz verip evlenmeme davalarıyla sana bir servete mal olur.
- Ele é uma peste! Compromete-se com toda a gente e cus - ta-nos uma fortuna em indemnizações!
O para için San Carlos'ta Kızılderilileri açlığa terk ettin. Şimdi de paraya sen göz koydun. Bu arada Grimes her an bize yetişebilir.
Matou os índios de fome em San Carlos por esse dinheiro... e agora quer recuperá-lo... enquanto Grimes ganha o tempo que precisa.
O kocaman, bomboş... başarısızlık anıtında, bir başımıza yaşadık. Ta ki bana tahammül edemez oluncaya kadar.
Ficamos morando lá sozinhos... naquele fiasco enorme e vazio... até ele não agüentar mais olhar pra mim.
Bu iş bana bir faytonu anımsatıyor.
- E tá pior agora.
Şu an benim için her şey çok iyi.
Pra mim, tá tudo bem.
Ailem şu an New York'ta. Evet.
Não, a família está em Nova Iorque.
Şu an Los Angeles'ta saat tam 7. Ve şu anda, evinde televizyon olan tam bir milyon hane,... 3. kanalı açıyor ve bu bizim kanalımız!
São exactamente 7 horas aqui em Los Angeles, e agora mesmo mais de um milhão de lares que têm televisores nesta cidade, estão a mudá-lospara o canal 3.
Saruman hayvanlara asla yeterince önem vermemiştir.
Saruman nunva prestou mu ¡ ta atenção aos an ¡ ma ¡ s.
Şimdi eğer New York ta olsaydım belki de şu an alışverişteydim.
Se estivesse em Nova York, provavelmente estaria no shopping.
Ve çoğalırlar, ta ki içlerindeki bir saat randevu anının geldiğini haber verene kadar, sonra fışkırırlar.
Civilizações de formigas gigantes que vivem em colónias remotas, onde se reproduzem até o relógio interno tocar num preciso momento, e, depois, aparecem.
Mesela Onur Nişanlarının verilmesini önlemek için hüküm verilmesi gerektiği 5 Aralık'ta yayınlandı şu an ismini hatırlayamadığım sarhoş bir subay tarafından.
Um poderia ser o decreto de supressão de honras... que redigiu após 5 de dezembro, quando um oficial bêbado... embriagado, cujo nome não lembro.
Mutlulukla geçen 40 yılın ve iki çocuğun ardından Chaim ve Selma Engel şu an Connecticut'ta yaşıyorlar.
Felizes, e casados por mais de 40 anos, e pais de dois rapazes, Chaim e Selma Engel vivem agora no Connecticut.
Senin hayatını An Lac'ta kurtaracak kadar aptalmışım!
E eu ser tão estúpido que salvar a merda da tua vida em An Lac.
Şu an fluoroscope'ta.
Está agora no fluoroscopo.
Anıt'ta adınız var.
O seu nome está no memorial.
Kim olduğunu biliyorlar, bir an olsun durup ta kimseyi düşünmedin değil mi?
Eles sabem quem você é. Você não parou de pensar nos outros, não é?
Eski kız arkadaşım Jessica şu an New York'ta biz bunu konuşurken o da evimden taşınmakta.
A minha ex-namorada, Jessica, está em Nova Iorque a mudar-se do meu apartamento neste momento.
Şu an Forks'ta değilim ama her şey yolunda.
Não estou em Forks, mas está tudo bem.
Lanet TV de bile onun sesi var, ya-ta-ta-ta, her an benimle!
Ligo a televisão e ouço a voz dele, bla-bla-bla, o tempo todo!
Walter şu an London Times'ta muhabir olarak çalışıyor.
é correspondente do London Times.
Deuce, şu an Los Angeles'ta 50.000 kişi gücünde, Bobby.
Os Deuce têm 50.000 membros em Los Angeles, Bobby.
Ta ki yapımcı John Houseman, Stefan Zweig'ın romanı olan.. ... "Letter From An Unknown Woman" ın film uyarlamasında ona bir şans verene dek.
Diga "Stefan" como a noite passada.
Tabii bu görüşmeyi gizli tutacağımıza güveniyorum. Ta ki iki tarafın da çıkarlarına en uygun olan an gelene dek.
Compreendo que isto tenha de ser confidencial até chegarmos a um acordo.
Sağlıklı, mutlu ve şu an New York'ta.
Está saudável, está feliz e está aqui a filmar o Outbreak 2 :
Sanırım şu an Pizza Hut'ta.
Trabalha no Pizza Hut.
Gönder! Las Vegas'ta bu çok özel spor anı için toplanmıştık.
Estávamos reunidos em Las Vegas para este momento especial.
Birkaç saat içinde, muhtemelen onu likör ve LSD'yle doldurup Vegas'ta bir otel odasına sürükleyen ve sonra o küçük vücudundaki tüm deliklere zonklayan sünnetsiz organını sertçe sokan vahşi bir Samoan tarafından baştan çıkarıldığını anlayabilecek kadar kafası yerine gelir ve o silik anılara büyük bir Hristiyan nefreti duymaya başlar.
Daqui a umas horas, ela já deve estar lúcida para desatar num ataque de fúria religioso, ao lembrar-se vagamente de ter sido seduzida por um cruel fulano das Samoas, que lhe deu bebidas alcoólicas e LSD, a arrastou para um hotel de Las Vegas, e selvaticamente penetrou cada um dos orifícios do seu corpinho com o seu latejante membro não circuncidado.
sütyeni çözmek için acıklı bir arayış, salyalı öpücükler, kebabının üstünde çok fazla kırmızı biber olduğundan... zavallı bir kızın ağzına gegiriş. Sonra ya bir kaç saniye ya da aşırı sarhoşluğundan... daha kısa sürecek olan en önemli an.
o patético tatear para achar onde pode soltar meu sutiã os beijos babados, o seu bafo invadindo a garota porque você colocou muito molho no seu sanduíche... e o momento mais importante, acaba em pouquíssimos segundos... ou não... porque você'tá totalmente bêbado.
Şu an, Chulak'ta çok olmasa da kaos var.
Agora, há algum caos em Chulak.
Halkım, bu Ha'taaka şu an aramızda, burada Chulak'ta.
Meu povo, este Ha'taaka está entre nós, aqui em Chulak.
Şu an güneybatıdaki her polis memuru seni aramakta ama hiç kimse Happy Teksas'ta pasta yiyen cüce elbiseleri hazırlayan homoseksüel çifti aramıyor.
Para já não há agente na zona que não ande à tua procura, mas quem procura um par de bichas que organiza concursos de beleza e faz fatos para anões em Happy, Texas?
Kalbimi senin sevginle doldur ve Tevrat'ta yazanlara göre adını zikredeyim her anımda.
Que abra o meu coração ao teu amor, e me permita santificar o teu nome através da Torah.
Onun anısı ruhumun ta içinde yanıyor.
A lembrança dela está em minha alma.
Pek çoğumuz kariyerleri boyunca Mars'ta hayat olup olmadığını araştıracağımız bu büyülü anı beklemişti.
Esperáramos toda a nossa carreira por aquele momento, quando averiguaríamos se havia vida em Marte.
Şu an Texas'ta olsan ne yapıyor olurdun?
Então, o que estarias agora a fazer lá no Texas?
Merhaba. Meşgulüm şu an, seni sonra ararım.
Estou ocupada, telefono-te mais tarde... ta. xau!
Victoria Park'ta çaldığımız an on ana kadar çaldığımız en yüksek seyirci sayısıydı ki bu da iyi bir şeydi, çünkü pek çok kenar mahalle çocuğu punka geçiyordu.
Quando tocamos em Victoria Park, foi o maior público que tínhamos tido até o momento. Esteve muito bem porque os skins se interessavam pelo punk.
Ama şu an paraya dokunmama izin vermiyor, anlarsın ya? Tek kuruşuna bile, ta ki ölene kadar.
Mas não me deixa tocar no dinheiro, nem num tostão, enquanto não morrer.
1917 yılında Boston ve New York'ta yayınlanan Clarence Ussher'ın hakiki anı defteri.
É o diário de Clarence Ussher publicado em Boston em 1917.
Ajan Bristow şu an Rabat'ta. Listeyi almaya çalışıyor.
A Agente Bristow está agora em Rabat a tentar recuperar a lista.
Vegas'ta üç dükkanı var. Ve şu an yıllık izninde.
Tem três restaurantes na zona de Vegas e está de férias.
Başvurunuzu etraflıca inceledim maalesef şu an Fiat'ta eleman açığımız yok.
Reflecti sobre o seu pedido de emprego, mas, infelizmente não temos lugares disponíveis na FIAT de momento.
Planın başarısız oldu. - Şu an Lo'Lah'ta olabilirdik - Onu dinleyin.
Mesmo se conseguirmos sair de Katratzi... as armas da base nos destruiriam.
Onların beslendikleri şeyler güzel duygular ve mutlu anılardır. Ta ki geriye insanın en korkunç deneyimleri kalana kadar.
Alimentam-se de cada bom sentimento, cada recordação feliz até que uma pessoa é deixada apenas com as suas más experiências.
- New York'ta şu an hiç iş yok Phil.
Não há empregos em Nova Iorque, Phil.
anita 157

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]