Atarı translate Portuguese
4,705 parallel translation
Yolumuza çıkarsanız sizi siker atarız!
E se vocês se metem no nosso caminho, vamos vos foder!
Bulduğumda e-posta atarım.
Quando encontrar, mando-ta por email.
Talimatları mesaj atarım.
- Mando instruções por SMS.
- Tabii, müsait olursam ben mesaj atarım.
- E eu digo por SMS se posso!
O halde... Biraz çayın içine atarım...
Então eu vou... pô-los no chá.
Cesedini de kimsenin bulamayacağı bir yere atarım.
E vou deixar o teu cadáver algures, onde ninguém irá encontrar.
Eğer bir daha ağzınızı açarsanız, sizi dışarı atarım.
Se voltar a abrir a boca assim, terá que sair desta sala.
Tamam, aramam ama e-posta atarım onlara.
- Vou mandar-lhes um email.
Detayları sana e-postayla atarım.
Envio-te um e-mail com os pormenores.
Yağları keser atarız.
Cortamos as gorduras É isso que fazemos.
Ben istediğimi almak için her şeyi riske atarım.
Eu arriscaria tudo para conseguir o que quero.
Fotoğrafların geri kalanını getirirseniz bir göz atarız. Özel olarak.
Traga consigo as outras fotografias e eu dou-lhes uma vista de olhos.
- Kutunun içine atarım...
- Ponho-a na caixa e... - Olha, eu não posso.
Hataları düzelttiğimde sana e-posta atarım.
Mando um e-mail quando os bugs estiverem resolvidos.
Limanda park hâlinde. Neresi olduğunu mesaj atarım.
Está nas docas, eu envio-te o endereço.
Plan yaptığımız zaman mesaj atarım.
Mandaremos um SMS com tivermos algum plano.
Sana öyle sert yumruk atarım ki tekmelemem için bana yalvarırsın.
Vou-te esmurrar com tanta força, que me irás pedir para te expulsar.
- Mail atarız. Jamaika'dan fotoğraf göndeririz.
- Enviado um email Fotos da Jamaica.
- Doyle'dan haber alınca sana mesaj atarım.
Envio um SMS quando falar com o Doyle.
Aynen öyle. Sana bire bir görüşme ayarlayıp, payını mesaj atarım.
Vou marcar-te uma entrevista para o teu artigo.
Ya buradan canlı çıkarsın ya da seni ben çıkarıp arta kalanlarını göle atarım.
Podes sair daqui viva ou eu mato-te e deito no lago o que sobrar de ti.
Bağırırsan etkisiz hâle getirir arka pencereden atarım seni.
Se gritares, mato-te. e te lanço pela janela.
Çinlileri kızıştırırsak yıllarca yaptığımız işleri bir adımda siler atarız.
Se contrariarmos os chineses, estaremos a arruinar anos de progresso.
İncili çöpe atar ve eline bir silah alırlar.
Largaram a sua Bíblia e pegaram numa arma.
- Üzerine kurdele bağlarız...
- Podemos atar-lhe uma corda...
Askerler sahilde fink atar.
Os soldados invadirão a praia.
İki birayla hemen atar yaptınız.
Foi quanto tempo demorou até te tornares rude.
Değersiz olanları arar bulur ve onları dünyadan siler atar.
Procura os seres desprezíveis e arranca-os da Terra.
Benadryl işini alır, bir tane atar.
Ele toma Benadryl anti emprego. Apenas o toma.
İş vakti gelince bir alerji hapı atar.
Quando sente que vem aí um emprego, ele toma um Benadryl.
Şimdi monofilament ile dikiş atacağım.
Agora vou atar com um monofilamento.
Bu döngüyü kırmaya hazırım.
Estou pronto para atar as pontas.
Sıkıntılı yakın menzil durumlar için aynı zamanda pompalı fişeği de atar.
Como podes ver, também dispara cartuchos de caçadeira, para usar em situações de curto alcance complicadas.
- Bebeğimi niye sandalyeye bağlıyorsunuz?
Por que está a atar o meu bebé à cadeira?
Hayata atılmamın ilk gününde beni öldürtürsen gerçekten tepem fena atar.
Se me matares no primeiro dia do resto da minha vida, vou ficar seriamente irritado.
Gemiden dışarı adım atar atmaz, baktım her yerde lanet Ractonian'lar var.
Assim que saio da nave, há Ractonianos por todo o lado.
Annem bugün ölse yarın bu adam beni parasız pulsuz sokağa atar ve sonraki gün bu canavar adam büyük büyük babamın torununun torununun torunu için yaptığı.. bu evi yıktırıp yerine şu korkunç otellerden diktirir.
Numa terça morre a minha mãe, na quarta ele põe-me na rua sem dinheiro e sem casa e na quinta, o prédio construído pelo meu bisavô para os filhos, os filhos deles e os filhos desses filhos é destruído por este monstro para se tornar num medonho hotel!
Şuna bir göz atar mısın?
Dá, apenas, uma vista de olhos por mim.
Öyle olursa adamın toplarını öğütücüye atar.
Em todo o caso, tem-no preso pelos tomates. Se é que me entende.
"Kahretsin bu da ne?" diyerek eşyaları atar.
"Mas que raio foi aquilo?"
- Çünkü seni tehlikeye atar.
Porque ele vai comprometê-la.
Bizi tehlikeye atar diye bir şey söylemiyorum.
Não vou dizer nada porque isso nos põe a todos em perigo.
Meksika'ya geri dönmek Bayan Falta'nın hayatını tehlikeye atar.
Regressar ao México poria a vida da Miss Falta em risco.
İmzanı atar atmaz 95 bin dolar.
Noventa e cinco mil assim que assinar.
Cardiff öğrenirse ikimizi de sokağa atar.
Se a Cardiff descobre, ficamos os dois no olho da rua.
Çünkü Teksas'ta bir adamın geçim kaynağını tehlikeye atar da çuvallarsan kendine başka bir iş bulamazsın çünkü gömüldüğün yeri kimse bulamaz.
Porque aqui no Texas, quando pões o ganha-pão de alguém em risco, não sobrevives. Não vais arranjar outro emprego, porque ninguém vai descobrir onde estás enterrado.
Şunlara bir el atar mısın Bromley?
Ajudas aqui, Bromley?
Sürekli maymunların kuyruklarını birbirine bağlar "Kaplan gitti" diye bağırırdı ama kaplan her zaman orada olurdu.
Está sempre a atar as caudas dos macacos, e a gritar, "O tigre já se foi", quando, na verdade, o tigre está lá.
Bir dedektif neden olay yerini bilerek ve isteyerek böyle riske atar?
- Por que... uma detective com conhecimento de causa comprometeria a investigação da cena do crime?
Anevrizma atar damardan uzak. Bu yüzden tıkama için uygun değil.
O aneurisma está num segmento arterial distal, menos acessível por embolização.
! Anevrizmayı besleyen atar damarı görebiliyorum.
Posso ver a artéria que alimenta o aneurisma.