English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ A ] / Atm

Atm translate Portuguese

5,745 parallel translation
O da böyleydi. Redmond da aynı.. ... boş bakışı atmıştı, ona bunu sorduğumda.
O Redmond fez-me o mesmo olhar quando lhe perguntei.
Nabzını kontrol ettim ama atmıyordu.
Verifiquei o pulso dele, mas não tinha pulsação.
- ATM'niz var mı?
Tem multibanco?
Bunun ne olduğunu düşünüyorsun, ATM mi?
O que acha que é isso? A caixa multibanco?
ben ona walsh'ın hakkettiğini söyledim buzları eritmek için adım atmışsın, Janko.
Disse-lhe que a Walsh é que deveria ser condecorada. É uma óptima atitude, Janko.
neden yazı tura atmıyoruz?
Porque é que não atiramos uma moeda ao ar?
Neden tehlikeye atmışım?
- Quando fiz eu isso?
- Lincoln'ın telefonunu atmışsın. - Seninle nasıl iletişim kurabilirdim?
Ia parar sempre ao voice-mail, de que outra maneira eu ligava?
Telefonunu atmış.
Ela desistiu do telefone.
Bilmeni isterim ki bu sabahki patlaman 4 yıllık diplomasiyi tehkileye atmış olabilirdi.
Saiba que a sua explosão de hoje, pode ter comprometido quatro anos de diplomacia.
Koltuk değneklerini atmışsın.
- Largaste por fim as muletas.
- Atmıyor.
Nada.
Maribel del Mar. Kazablanka Limanı'na demir atmış.
Maribel del Mar, ancorado no porto de Casablanca.
O mesajı kimin atmış olabileceğine dair bir fikrin var mı, Garcia?
Pode estar em qualquer parte. Fazes ideia de quem enviou essa mensagem, Garcia?
Esirler bırakmış kendini gövdesinden, o içine atmış.
Os prisioneiros atiravam-se para as profundezas.
Anası kayınvalidesini evden atmış. Kadın sokakta kalmış.
A mãe correu com a sogra para a rua.
Önceki hayatında da... -... atmışsın.
E numa vida anterior...
Atmışsın kelebekmişsin, bana ne lan.
Foi um cavalo, uma borboleta!
Çocuğa mesaj atmış. Çocuk buna cevap vermemiş.
Mandou-lhe uma mensagem, mas ele não respondeu.
Bana üç oğlan doğuracaksın diye bir de dayak atmış. Ya.
E vai bater-lhe porque quer três filhos com ela.
Bu Cemal üzüntüden atmış kendini yollara. Başkasıyla yıldırım nikahı kıymaya gidermiş.
O Cemal estava tão triste que partiu para um casamento às pressas.
Belki mağazalardan birindedir ya da telefonu atmıştır.
Ele pode estar numa das lojas, ou abandonou o telefone na lata de lixo.
Ama Banks Van Hess diye bir adam Abel'a çok sayıda mesaj atmış.
Mas um tal de Banks Van Hess, mandou várias mensagens para o Abel.
Meelo tüm yemeğimizi fırlatıp atmış.
Meelo deitou fora toda a nossa comida!
Seni riske atmış olurum.
E pode colocar-te em risco.
Kesinlikle tepesi atmış birinin işine benziyor.
Sem dúvida, é o trabalho de alguém irritado.
Kapıya neden tekme atmıyorsun?
Porque não estás a derrubar a porta?
Onu evimizin arkasındaki gölete atmıştım.
Dei-lhe um pontapé e caiu no lago atrás da casa.
Kızının durumunu söylersen herkesin hayatını ve operasyonun gidişatını tehlikeye atmış olursun.
Se lhe contares sobre a filha, poderás colocar todas as vidas em perigo, e comprometes a missão inteira.
Hani mesaj atmış. 'Frank James lanetin teki.
É a Hani. "Frank James é um idiota."
Devlerin saldırmak üzere olduğunu görmüşler. Ama annen seni korumak için kendini o yaratıkların önüne atmış.
Viram que os ogres estavam prestes a atacar, mas a tua mãe... barrou o caminho aos monstros para te proteger.
Bu, bir bankamatiğe gitmekten biraz daha karışık bir durum.
É um pouco mais complicado do que usar uma ATM.
Çamaşır emanetçisi... sağlam yere kapak atmışsın ha Wilbur?
Encarregado da lavandaria é um posto muito bom, Wilbur?
Simon halka açıklama yaparsa kendisini daha da tehlikeye atmış olur.
- Claro que sim. Se o Simon for a público, vai colocar-se em perigo.
Faturayı çöpe atmışım da.
- Eu atirei fora um recibo.
Ortiz ATM kartını kullanmış.
O Ortiz usou o seu cartão de crédito.
Kesinlikle içine atmış, ama...
Ela é, sem dúvida, reprimida mas...
Birisi benim iç çamaşırı çekmecelerime pençesini atmışsa, ilk adımla seslenmeli. Adaylarla, "İsa'ya gel" durumlarının 18 ini sonuna kadar yaşadım,... içlerinde en iyi idare eden sen oldun. Alicia.
Alguém que já remexeu na minha gaveta de roupa interior, devia chamar-me pelo meu primeiro nome.
Neden kendin göz atmıyorsun?
- Não. Porque não começa?
- Hiçbirimiz görmeye can atmıyoruz.
Ninguém está animado com isto.
Son resimleri Cuma yollarız, onaylarsanız da ay sonunda temel atmış oluruz.
Vamos enviar os JPEGS finais na sexta e se aprovar, podemos começar a abrir terreno no fim do mês.
O an tepem atmıştı, özür dilerim.
Queria pedir-te desculpa por há pouco me ter passado.
Ivy'nin gün ışı yüzüğünü kapının altından atmıştım.
Eu joguei o anel do dia da Ivy fora. Não!
Ve bence eğer büyükanne size çalışıyorsa ren geyiği tarafından ezilmemiştir. Kendini kızağın önüne atmıştır.
Começo a pensar que se a Avó trabalha para vocês, ela não foi atropelada por uma rena, ela atirou-se para baixo do trenó.
Buranın fotoğrafını twitter'a atmışsın ve "asla ayrılmıyorum" diye etiketlemişsin. - Doğru.
Twitaste uma foto daqui com "# ficarei cá para sempre".
- Bu ikisi için çok gol atmış olmalı.
Deve ter feito muitos touchdowns por aqueles dois.
- Gol atmış mı dedin?
- Acabaste de dizer touchdown?
İlk karşılaştığımızda bana yumruk atmıştı.
Quando nos conhecemos, atingiu-me na cara.
Gemileri batmadan hemen önce bunu atmış olmalı.
Ela deve ter atirado ao mar antes do navio deles se afundar.
Öyle yaparsak daha çok kişiyi tehlikeye atmış oluruz.
Isso colocaria ainda mais vidas em perigo.
... eğer bana bu kadar kısa bir bakış atmış olsaydın.
Eu não pareço um criminoso. ... se o tivesses assim tão curto quando nos conhecemos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]