Attım translate Portuguese
8,651 parallel translation
- Evet, yıllar önce onu içeri ben attım.
Coloquei-o em Halawa, há alguns anos atrás.
Kendim dikiş attım.
Eu própria a suturei.
Yardım etmek için temkinliliğimi riske attım.
Eu arrisquei a minha sobriedade para te ajudar.
Yüzüne yumruk attım.
Eu dei-te um murro na cara.
Yeni mekan için çoktan imzayı attım.
Já assinei o contrato para o novo escritório.
Adamın birini pencereden attım.
Atirei um gajo pela janela.
Ben de Anna'yı aradım ve bakıcılık yapmasını istedim, o da kabul etti. Ona her şeyin yolunda olup olmadığına dair mesaj attım ama Anna'dan cevap gelmemesi çok garip çünkü mesajlara anında cevap veren biridir.
Então chamei a minha amiga Anna para ver se ela poderia ficar de ama por mim e ela disse que poderia e eu tenho mandado mensagens para ver como se estava a sair mas a Anna não me tem respondido, o que é estranho,
Keki çöpe attım.
Deitei o bolo fora.
Sana, 100 tane dikiş attım.
Coloquei 100 pontos em si.
Çöpe attım.
Mandei-a para o lixo.
Onlara ihanet ettim, tehlikeye attım.
Eu traí-os e coloquei-os em perigo.
Bana mesaj attı, ben de ona attım. Mesajımı yanıtlamadı.
Mandou uma mensagem, respondi, mas então parou de escrever.
Sizi o kozalardan çıkarmak için her şeyimi riske attım.
Arrisquei tudo, para vos libertar daqueles casulos.
Haklısınız, biraz hap attım.
Está certa, ele tinha droga.
Sana göz attım.
Tu sabes...
Ben de arabadan çıktım, eve doğru gittim, şöyle bir göz attım.
Portanto, saí do carro, fui até ao quarto e espreitei.
Evet, Adalet Bakanlığının üzerine bu kanıtı attım, ama onlar... Onlar sadece oturuyorlar.
Estou, deixei as provas no Departamento de Justiça, mas eles não mexeram uma palha.
Marjorie'nin elemana Facebook'tan göz attım. Adam yakışıklı olsun diye yaratılmış ve başarılı bir dişçi.
Vi o homem da Marjorie no Facebook, e ele é bonito e um dentista bem sucedido.
- Attım onları.
- Joguei fora.
Karının çeyizini kurtarmak için hayatımı riske attım.
Arrisquei a vida pela vossa vaidade de salvar o dote de vossa esposa.
Kendimi, merhamet için insaniyetli işverenlerimizin önüne attım. Onun kim olduğunu söylemek zorundaydım.
Tive que implorar por misericórdia... aos nossos bondosos patrões.
Bahsettiğim dikişi attım ve tıbbi romanlarda dedikleri gibi ihtiyatlı bir şekilde iyimserim.
Pus o ponto de que falei e, como dizem nos romances médicos, estou cautelosamente otimista.
Attım.
Foram-se.
Çöpe bir şey attım, ve ona yine ihtiyacım var.
Pus uma coisa no caixote e quero-a de volta.
Attığın her adım seni bir yıl geriye götürüyor.
Os degraus levam-te de um ano da tua vida para o seguinte.
Ne aradı, ne mesaj attı. "Tekrar buluşalım mı?" bile demedi.
Depois ele não me ligou, nem enviou uma mensagem, não me convidou para um segundo encontro.
Seni servisinden attı mı yani?
Ela simplesmente tirou-te do caso?
Bunu yaparsak ona iftira attığımızı söyleyebilirler.
Não podemos fazer isso sem arriscar sermos acusados de difamação.
Hey, gerçekten adamın birini üçüncü kattan aşağıya attı mı?
Ouve, ele atirou mesmo um tipo pela janela do terceiro andar?
Bara gidiyorum servis yapmıyorlar. Berbere gidiyorum saçımı kesmiyor. Ve sevgilim kendi evimde yataktan attı beni.
O meu barman não me serve, o barbeiro não me corta o cabelo e a minha mulher pôs-me a dormir no sofá de cama.
Sanırım bulaşıkçıyı attırabilirim.
Acho que consigo fazer um lavador de pratos ser despedido.
Ben zenginken, Wolfgang Puck'ı Wolfgang Puck'tan attırdım.
Quando eu era rica, consegui fazer com que o Wolfgang Puck fosse despedido do Wolfgang Puck.
Attığım her adım son adımım olabilir.
Cada passo que dou pode ser o meu último.
Louise uğramıştı. Beni sır saklamakla suçladı ve bilgisayarıma attığı bakışı görünce o an anladım.
A Louise passou lá por casa e acusou-me de guardar segredos.
Çığlık attığını duydum ve arkamı döndüğümde karım...
Apenas, a ouvi gritar, e quando me virei, ela...
Eğer İsyan ATT modemi üzerinden bağlanan, UNIX işletim sistemli bilgisayar sağlarsa sanırım düşük bir fiyat ayarlayabilirim.
Se a Mutiny pudesse funcionar em computadores com UNIX, como a nova caixa da ATT, isso poderia justificar o desconto.
İsyan'ı ATT üzerinden çalışıyormuş gibi gösterip... Önce fiyatımızı kapatırız. Sonra da yavaş yavaş çoklu ortama geçiş yaparız.
Dar a ideia de que a Mutiny opera na ATT, garantirem já a tarifa mais baixa, e passarem para a multiplataforma quando for conveniente.
Tıpkı ATT gibi görünen bir Commodore programı yazalım.
Faz um programa de Commodore que o torne igual ao ATT.
Kız için Reddington'a kazık attın, sesimi çıkarmadım.
Entregaste o Reddington pela rapariga e eu ignorei.
Tüm Uzun Ömür Girişimi'ni tehlikeye attın beni ve uğruna çalıştığım her şeyi riske atmandan bahsetmiyorum bile.
Puseste em perigo toda a Iniciativa, para não falar em mim e em tudo para o qual trabalhei.
Ama kariyerimi ve hayatımı senin için tehlikeye attığımı biliyorum.
Não sei. Mas sei que arrisquei a minha carreira e a minha vida por ti.
Rio'da yaşayan her bir şeyi tehlikeye attığınızın farkında mısınız?
Sabe que estaria a arriscar a saúde de todas as criaturas vivas no Rio.
Delilah sana mesaj attı mı?
A Delilah tem mandado mensagens?
Önemli ilk adımı attın.
Deu um primeiro passo importante.
Jim Rennie yumurtayı yok ettiği zaman güç kaynağımızı tehlikeye attı.
Quando o Jim Rennie destruiu o Ovo, comprometeu a nossa fonte.
Bugün büyük bir adım attı ama hâlâ alacak yolu var.
Ele deu um grande passo hoje, mas ainda há progressos para fazer.
Direnişin eylemleri hayatlarımızı tehlike attı.
As acções desta resistência ameaçaram a nossa sobrevivência.
Her şeyin ilmekçiliğine olan yüksek iznimi, bunu laboratuvardan alarak neden tehlikeye attığımı sor.
Diz-me porque eu ia arriscar o meu nível de acesso a todas as coisas stitchers retirando isto do laboratório?
Bunu hatırlarım! Tamam, madem suçsuzsunuz cesedinden kurtulmak için onca yolu tepip kızı kratere attınız?
Certo, explique-me uma coisa... se são inocentes, porque é que foram à cratera para se livrarem do cadáver?
Her zaman attığımız ilk adım gibi... -... kurban için bir zaman aralığı oluşturacağız.
Construímos uma linha de tempo para a nossa vítima, o mesmo primeiro passo que damos sempre.
Tanrım, bize mesaj attı.
- Meu Deus, ele respondeu-nos.