Avrupa translate Portuguese
5,160 parallel translation
Çocuklarımızın fotoğrafçı olmasını ve sırtında çantayla Avrupa'yı seyahat etmesini istiyorum.
Eu quero que os nossos filhos sejam fotógrafos e viajem de mochila às costas pela Europa.
İşte buradayız şu etkileyici yüzük yeniden parmağında oğlumu Avrupa'ya kaçırmak için hazır.
Aqui estamos... Este anel impressionante mais uma vez no teu dedo, pronta para levar o meu filho para a Europa.
Avrupa'nın yarısını gücendiren şarkı?
- Sim. - Está bem. - A canção que ofendeu meia Europa?
Avrupa'nın yarısını gücendirmedi.
Não ofendeu meia Europa.
Batı Avrupa'da. Domuz çiftçisi ile birlikte.
A viver com um criador de porcos.
Avrupa Birliği Zirvesi'ndeki polis gücünü koordine eden grubun içinde.
Encontra-se no grupo que coordena, os esforços da polícia no Conselho Europeu.
Avrupa Birliği Zirvesi'ndeki polis güçlerinin koordinesine yardım ediyorum.
Estou a ajudar a coordenar o policiamento do Conselho Europeu.
Peki uçağın Avrupa'ya gitmesine nasıl mani olacağız?
Então como impedimos o avião de ir para a Europa?
Tüm Avrupa'yı geçip denizleri aştım.
Fugiu da Europa e sobreviveu no mar.
Avrupa'da arkadaşları ile sırtında çantayla geziyor olmalıydı.
Ela deveria estar a viajar com os amigos pela Europa.
Erika asla uyuşturucukullanmazdı. Ve Avrupa'daki banka hesabında epey yüklü miktardaparası vardı.
A Erika jamais usaria drogas e ela tinha bastante dinheiro na conta bancária dela para a Europa.
Yüksek notlar alan, hiçbir belalı geçmişi olmayan Avrupa'da tatile çıkan kız boktan bir otelde fahişe çıkıyor.
Aluna de nota 10, sem histórico de problemas, em férias de sonho pela Europa, torna-se uma prostituta num hotel de quinta categoria.
Ailesi ile beraber bırakmış Avrupa'da olması gerektiği için.
Ela deixou-o com os pais, já que deveria estar na Europa.
Avrupa'yla uzun mesafe görüşmesi yapıyordum...
Estava numa chamada para a Europa e eu...
Canım, kimse sana söylemediği için çok üzgünüm ama Avrupa piyasası şu günlerde çok güçlü.
Querida, lamento que não tenhas sido avisada, mas o mercado europeu é muito forte neste momento.
Declan'ı ve bebeği kaybedince geçtiğimiz ayların senin için çok zor geçtiğini biliyorum. Ama erken mezun olup Avrupa'ya gidersen iyi gelir diye düşünmüştüm.
Os últimos meses foram muito difíceis para ti, após teres perdido o Declan e o bebé, mas esperava que a conclusão do liceu e a ida para a Europa fossem reparadores.
Avrupa mucizelerle dolu.
A Europa fez milagres por mim.
10 senedir Avrupa'daki her müzayede ve galeride bunu arıyormuş.
Há dez anos que ele procura, em cada leilão e em cada galeria pela Europa.
NATO, operasyonel yönden tehlikeye düştü ve tüm Avrupa El Zuhari'nin saldırılarına açık durumda.
Matámos o seu filho na Colômbia. As operações da NATO estão comprometidas, e toda a Europa está exposta a um ataque do Al-Zuhari.
Evet. Avrupa'daki NATO üslerinin tüm detaylarını indirdim.
Baixei ficheiros de todas as bases da NATO na Europa :
Ancak sonra, Doğu Avrupa'da çalışırken oyununu yükselttin.
Mas quando estavas na Europa Oriental, elevaste o teu jogo.
Sinekkuşu Avrupa'da bulunan bütün kamera ağlarına bağlanıyor.
O "Beija-Flor" tem acesso a rede de circuito interno da Europa.
O füzelerin Avrupa'daki hangi limandan yurtdışına çıkarıldığı hakkında.
Uma pista sobre de qual porto da Europa aqueles mísseis vão ser contrabandeados.
Avrupa'da mı?
É na Europa? Na Ásia?
Avrupa Borsasında bir çok iş yapan bir şirket için çalışıyor.
Ela trabalha numa empresa que faz vários negócios na bolsa europeia.
Commerzbank kulesi Avrupa'nın vadeli döviz merkezidir.
A torre Commerzbank é o local das futuras negociações europeias.
Hatta Avrupa'dan çıkmadım.
Nem saí da Europa.
Burada sadece part-time olarak çalışıyorum böylece kilisem için para biriktirip Avrupa'daki ünlü katedralleri gezebileceğiz.
Só trabalho aqui a part-time para juntar dinheiro para minha igreja poder ir à Europa e ver as famosas catedrais..
Bir kaç hafta önce Avrupa'ya gelmişti ve beni görmek istediğini söyledi.
Mas, há umas semanas, ele esteve na Europa e disse que queria ver-me.
Avrupa'da öğrendiğim küçük bir iyileştirme tekniği...
É só uma técnica para curar que aprendi na Europa.
40'larda Avrupa'dan.
- Na Europa, nos anos 40.
Avrupa'ya aşık olmuştum.
Apaixonei-me... por Europa.
Ah, ne yazık ki sen görmeden önce Avrupa'daki evleri satmak zorunda kaldık.
É uma pena termos vendido as nossas casas europeias antes de teres tido a oportunidade de as ver.
Amerika hükümeti, Avrupa Birliği Dokümantasyon Araştırma ve Eğitim Merkezi, S.H.I.E.L.D. Herkes için yeni teknoloji gelişmesini engellemekten sorumlu kurumlardan birkaçı.
O Governo dos Estados Unidos, a União Europeia, a DRTC, a SHIELD, são apenas algumas das instituições culpadas de impedirem o desenvolvimento de novas tecnologias, para toda a gente...
Parkman bir turnuva için Avrupa'ya gitmişti.
Parkman foi a um torneio de ginástica na Europa.
Parkman'ın Avrupa'ya gitmesi bardağı taşıran son damlaydı.
Quando o Parkman foi para a Europa, foi a gota de água.
Parkman Avrupa jimnastik turnuvasına gitmişti.
Parkman foi a um torneio de ginástica na Europa.
Avrupa ve tüm dünya, veliaht prens Eric Renard'ın yasını tutmak üzere bugün Viyana, Avusturya'da toplandı. Cronenberg tahtının ve imparatorluğunun ikinci vârisiydi.
A Europa e o mundo uniram-se hoje... em Viena, Áustria, em luto pelo Príncipe Eric Renard que recebeu a coroa, o segundo na sucessão ao trono e império de Cronenberg.
- Avrupa Birliği zirvesine gidecek misiniz?
- Está a caminho do Conselho Europeu? - Sim.
Avrupa Birliği Zirvesi'nde açılış konuşması yapacak.
É a principal oradora na cimeira da União Europeia.
Avrupa Birliği Zirvesi'ndeki konuşmam için bir taslak hazırladım.
Podes ler o teu discurso para a cimeira mais logo?
Victoria Avrupa Birliği Zirvesi'nde konuşacak.
A Victoria vai falar na cimeira da UE.
Avrupa Birliği Zirvesi.
Ela vai ser oradora?
Avrupa Birliği Zirvesi'nde konuşacak kişi Williams değil miydi?
Não era o Williams que ia discursar na cimeira a UE?
Avrupa Birliği Zirvesi'ndeki işi nasıl aldığını sanıyorsun?
Como achas que conseguiste a vaga na cimeira da UE?
Avrupa'yı kurtaracaksın.
- Tu vais salvar a Europa.
- Avrupa'yı kurtaracaksın.
- Tu vais salvar a Europa.
- Avrupa'yı kurtaracaktı.
- Ela ia salvar a Europa.
- Oliver Avrupa'dan bahsetti.
Oliver falou sobre a Europa.
Avrupa Birliği Zirvesi bu hafta yapılacak.
A cimeira da UE está a realizar-se esta semana.
Eğer konteynerde havayolu enfeksiyonu varsa ve uçak Amsterdam Schiphol havaalanına inerse 24 saat içinde hastalık bütün Avrupa'ya yayılmış olur.
Se o depósito contém patógenos que se espalham ao serem libertados um avião a pousar, por exemplo em Schiphol, Amsterdam, a infecção pode espalhar-se por toda a Europa em 24 horas.