Avın translate Portuguese
1,744 parallel translation
Chuck için başlattığın bu cadı avını kesmezsen videoyu herkes görür.
- Acredita que sou. Se não parares com esta perseguição ao Chuck Bartowski, isto torna-se público.
Gizlenip avının saldırı menziline girmesini bekleyeceği bir yer arıyor.
Está à procura de um local onde se possa esconder e esperar que as presas se cheguem à distância de um golpe.
Avını yakalayan bir çıngıraklı yılan görmek çok, çok zor bir şeydir.
Ver uma cascavel a apanhar a sua presa é uma coisa muito, muito difícil de observar.
Pitonun dişleri kesemez ya da yırtamaz. Avını ya bütün olarak yutacak ya da hiç yutmayacak.
Os dentes de uma pitão não podem cortar ou rasgar, tem de engolir a presa inteira.
Bu da, eğer okyanusta yaşayan ve hızlı yüzen bir avınız varsa, çok önemli bir özelliktir.
E essa é uma qualidade muito importante quando se caça presas rápidas no oceano.
Onu veya avını rahatsız etmeden kaydetmek için kameraman Mark MacEwen kamerasını hırsız alarmından aldığı hareket dedektörleriyle kurdu.
Para filmar a acção sem o perturbar ou à sua presa, o operador de câmara, Mark MacEwen, instalou detectores de movimento na sua câmara a partir de um alarme contra roubo.
Avını bulabilmek için kan sineklerini kullanır.
Usa moscas de sangue para encontrar as suas presas.
Hiç yaban domuzu avına katılmadın ki. 8 yaşındaydım.
- Nunca foste a uma caçada ao Javali. Tinha só 8 anos.
Ve son hayatta kalan avını gece izleyendir.
E o último sobrevivente Espreita sua presa à noite
İnsan avının tam ortasındayız. Ama bu kaçakları yakalamak için sadece sen ve birkaç ajanın çalışıyor.
Estamos a meio de uma caça ao homem e és só tu e alguns agentes lá fora a perseguir estes condenados.
Bu, avın başladığı yer.
É aqui que a caçada começa.
Bir yerlere kaçmak için gerekli... avın ve arazin keyfini çıkarmalı.
Precisava de um lugar para fugir... para caçar e disfrutar da terra.
Ben sana müvekkiline yardım etmek için bilgi verdim, arkadaşım ve meslektaşıma karşı cadı avına çıkasın diye değil.
Vim ter contigo com informações para ajudar o teu cliente. Não para inventares uma caça às bruxas contra o meu amigo e colega.
Size avınızda başarılar.
Boa sorte na caçada.
Dehşete düşmüş avını kolaylıkla yakalıyor.
Atingindo os 97 quilómetros por hora, facilmente apanha a presa assustada.
Halen Sandhill'de bıldırcın avına çıkıyor musun?
Ainda estás a punir codornizes no Sandhill?
Eğer ard arda ölümler olduysa bir yol izliyor olmalı. Böylece yeni avını bulabiliriz.
Se há muitas mortes, talvez eu consiga encontrar um padrão para que possas parar esta beijoqueira assassina.
Bir kaçak avının tam ortasındayım Doktor.
Estou no meio de uma caçada humana, doutor.
Balık avına başlayın!
Isco para atrair o peixe.
Balık avına çıkmışsın.
Andas a ver se apanhas alguma coisa.
Belki de var olan veya gelecekte yapılacak bio savaş anlaşmalarını kapsamayacak ölümcül materyal avındalar?
Talvez atrás de material letal... que não estivesse previsto em nenhum atual ou futuro tratado de guerra bacteriológica?
Avını kendine böyle çekiyor, ışıkla.
É assim que ele atrai as suas presas, com luz.
Evet. Ama güzel bir domuz avının yerini tutmaz.
Mas não batem uma boa caçada ao javali.
Avın yanından uzaklaşmaları zaman alacaktır.
Não parece que vão se mover dali.
24 saatlik süreyle peşinizdeki sürek avını kaldırırım.
Suspendo a busca à sua pessoa durante 24 horas.
Sanırım "avını izleyen avcı" terimiyle bir sorunun var.
Pense Você sabe, você tem um verdadeiro hang-up Com o termo "Ouro".
Hayır, sadece senin hergün müzeme gelmene bir anlam veremiyordum iki hafta boyunca, bu beni "avını izleyen avcı" daki av seni de peşimdeki avcı yapar.
Não, eu não sou como você mostrando Museus em meu cotidiano... Para, como, duas semanas Faz-me o Ouro... Claramente quando você faz Do Ouro.
Eğer siz küçük bir hayalet avına çıktınız diye burada öldüğümüzü öğrenirsem, seni kendi ellerimle öldürürüm.
Se descobrir que estamos a morrer, enquanto vocês caçam fantasmas, sou eu que lhe dou um tiro.
Şey, küçük tüylü hayvancıklara yaptıkları bu. Yılan gözleriyle hayvanı dondurur, böylece avın direnci kalmaz. Kaçması gerekirken olduğu yerde kalır.
É o que fazem a animaizinhos felpudos, a cobra fixa o animal roubando-lhe a força de vontade e ele fica em vez de fugir, quer ficar, ainda que morra.
Alma, televizyonda, polisin Hanover Sokağı'nın altında evsiz avında olduğu gösteriliyor.
Alma, a TV está a mostrar a Polícia a fazer buscas junto dos sem-abrigo na Rua Hanover.
Çok duygusallaşmış olan Norma Restarick, artık avın olmuştu senin.
Pauvre mademoiselle Restarick. Estava agora tão débil que era a sua vítima.
- Evet, sıradan bir kız olması için av tazınız olması için değil.
Sim, para ser uma menina normal, não o teu cão de caça.
O zaman sen hangi numarasın, av köpeği?
Que número és, então, rafeiro?
Bir sincap dedektörleri harekete geçirdi ve Hank kameraların önünde bir av yakaladı.
Um esquilo activa os detectores de movimento e o Hank mata-o mesmo em frente às câmaras.
Kulağa çılgın bir balık avı gibi geliyor.
Parece que foi uma viagem de pesca muito divertida.
Pekâlâ, çok ama çok ufak bir ihtimal ama çocukların bomba malzemelerini aldıkları alışveriş merkezinde bir av malzemeleri dükkânı var.
Pronto, é um... é um tiro no escuro, mas há uma loja de artigos de desporto no Centro Comercial onde os miúdos compraram os materiais.
Booth. Av tüfeği saçma yaralarının konumlarını gözden geçirdim.
Revi a posição dos ferimentos dos chumbos da espingarda.
Linden caddesinde, Taş Ocağının yanında.
Oh, é na Linden Av. perto da pedreira.
Cadde ve Gelson'ın uydu görüntülerini bulur musun?
Tens imagens de satélite da esquina da 15th Av. e Gelson?
Geyik avı avların en soylusudur.
Disparar sobre veados é a mais nobre das coisas.
Bunun asit bir çöp avı gibi göründüğünü biliyorum ama davanın akıbeti buna bağlı.
Sei que pode parecer uma simples caça ao lixo, mas pode fazer ou resolver o caso.
Onu öldürdükten sonra arkanda bıraktığın köstekli saat o kadar da büyük bir av sayılmazdı, değil mi?
Chamamos a isso, motivo. O embrulho que deixou para trás depois de o ter morto... não foi um grande achado, pois não?
Av dükkanı, lokantanın hemen yanında.
A loja de caça fica mesmo ao lado do pronto-a-comer.
Av gezilerinde hemen yanımda dururdun. Hatırladın mı?
Estavas sentado ao meu lado na viagem para caçada, lembraste?
Senin av eşyalarını getirdim.
Pensei deixar as coisas da caça para ti.
Yaşlı Ana'nın kehanetine sadece bir Yagahl inanmadı. Küçük çocuğun babası. Beyaz Mızrağı taşıyan ve av düdüğünü çalan kişi.
Só um dos Yagahl não acreditou na profecia da Mãe Velha, o pai do rapaz, o que levava a Lança Branca e dava o sinal para o início da caçada.
Dateline'da "Tacizci Avı" nı seyrettiniz mi?
Alguém viu "To Catch a Predator" no "Dateline"?
Rakipler av alanlarını genişletmek için diğerlerinin bölgelerini istila ederler.
Os rivais invadem o território procurando novas zonas de caça.
Av olacağını biliyorsanız Kaderinin milyonların kaderine bağlı olduğunu.
Que seria perseguido. Que o seu destino se prendia ao destino de milhões.
Bu Gina McVey, 28 yaşında, kadın. Trafik kazası geçirmiş.
Gina McVey, 28 anos, do sexo feminino, envolvida num AV.
Bir av bıçağıyla onun bacaklarını falan kesmeyeceğiz, Jeff.
Não lhe vamos cortar as pernas com uma faca de mato, Jeff.