Ağaçlar translate Portuguese
3,700 parallel translation
Doğayı koruma derneği başkanı olarak buraların en eski ağaçları hakkında sizinle konuşmam iyi olur diye düşünmüştüm.
Sendo dirigente da Associação Ambiental imaginei que seria a pessoa indicada para fazer umas perguntas sobre as árvores mais antigas desta comunidade.
Bu kasabayı kurmak için ağaçların yarısını kestiklerini duydum.
Soube que abateram metade da floresta para construir esta cidade.
Neden ağaçlar çatının üzerinde büyümüş.
Por que há árvores a crescer no telhado?
Bunlara ruh ağaçları diyorlar.
Chamam-se árvores dos espíritos.
Yerliler ağaçları ruhların evi olduğunu düşünür ve bazen hediye bırakırlarmış.
Se os locais crêem que a floresta abriga um espírito, por vezes, deixam oferendas.
Onlar ortalıkta yokken, ağaçların arasına ağ öreceğiz.
Esperamos até que não estejam a ver e tecemos uma teia entre estas árvores.
Efsaneye göre, 1500'lerin başlarında, Cumberland bölgesindeki Borrowdale'de şiddetli bir fırtına, ağaçların kökünden sökülmesine ve bilinmeyen siyah bir materyalin keşfedilmesine yol açmıştı.
Reza a lenda, que nos inícios de 1500, uma violenta tempestade na área de Borrowdale, em Cumberland, arranca algumas árvores.
Bu daha iki günlük bir çalışma ve bulacağım kirli çamaşırları kağıda dökmek için kesilecek ağaçlar konusunda biraz endişeliyim.
Consegui isto tudo em dois dias. E preocupo-me com as árvores que vão ser cortadas para imprimir o resto da porcaria que vou encontrar.
Pencerenin dışında, ağaçların ardında.
Lá fora, atrás daquela árvore.
Ağaçlar, çimenler filan.
O ar é tão puro, e as árvores e a relva.
Kıyıda Cinchona Ağaçları gördüm.
Já vi árvores Cinchona em terra.
Yukardaki ağaçların arasında bizi gözetleyenler var.
Estão homens escondidos naquelas árvores, à nossa frente. Quem é?
Biz buraya nehre petrol dökmeye veya ağaçları kesmeye gelmedik.
Não viemos pelo petróleo, nem devastar a floresta.
.. kuru olan, balta girmemiş ormanların çam ağaçları.
Deixado secar ao ar livre por, pelo menos, dois anos.
Ağaçların arasında bir vampir vardı.
Havia um vampiro na floresta.
Ağaçlar inanılmaz.
As árvores são incríveis.
Hadi ama burada da ağaçlar var.
Vá lá, nós... - Nós temos árvores.
Romanya'da ya da öyle bir yerde ağaçların en tepesinin kuzey kısmında yetişir.
Literalmente cresce no lado norte das árvores logo abaixo da linha de raízes - na Roménia ou assim.
Eğer McCoylar peşime düşerse Perry Cline'nın ağaçları gibi keserim onları...
Os McCoys podem vir atrás de mim, que derrubá-los-ei como as árvores do Perry Cline.
" Geierların doğuştan ağaçların üzerinde gitme yetenekleri vardır.
"Geiers tem a habilidade inata de se moverem através das árvores,"
Palmiye ağaçları vardı millet.
E havia palmeiras.
Ağaçların arasından gizlice yaklaşır, montumu çıkarıp silahımı çekerdim.
Esconder-me-ia entre as árvores, tirava o casaco... e sacava da arma.
Ağaçların altına park ederdim, böylece çabucak gidebilirdim.
Estacionava por baixo das árvores para poder partir rapidamente.
Güzel yeşil ağaçlar mı gördün?
Montanhas com árvores bonitas?
Ne yapıyorsun peki, ağaçların etrafında yürüyüp kendi kendine oyunlar mı oynuyorsun?
O que tu fazes? Andas na floresta e masturbaste?
Etrafta geziniyoruz sıçtığımın ağaçlarının ortasında. Nereye gidiyoruz?
Estamos a andar no meio da mata, aonde diabos vamos?
Güney Amerika'ya yağmur ormanlardan çalınan ağaçları mı kaçırdıklarını düşünüyordun?
Pensou que eles estavam a contrabandear madeira na América do Sul?
Komşular sadece dekor. Onlar ağaçlar.
Eles fazem parte do cenário, são árvores.
Genellikle çürüme veya yaşlanma ile ağaçların içinde oluşan oyuklarda yetişiyor. Peki.
Cresce sobretudo dentro de árvores roídas pelo caruncho ou pelo tempo.
Ve 30 metre boyunda dokuz katlı bir ofis binası gibi yüksek olanlar,... yağmur ormanlarının en uzun ağaçları ile rekabet edebilirler.
E a 30 metros de altura tão alto quanto um prédio de nove andares competem com as árvores mais altas da floresta.
Çevremizde ağaçlar olmalı.
E estaremos rodeados de árvores.
Önce ağaçlar ölecek, sonra hayvanlar, sonra da balıklar.
Primeiro vão morrer as árvores, depois os animais, depois os peixes.
Ağaçlar saldırıya geçtiğinde beni uyandır küçük adam.
Acorda-me quando as árvores nos atacarem, homenzinho.
Hâlâ ağaçları görüyor musun?
Tem visto as árvores?
Ağaçlar gerçek değil.
As árvores não são reais.
Omlet yaptım ve annemin ağaçlarından topladığım portakalları sıktım.
Suco das laranjas da árvore da casa da minha mãe...
Çünkü ağaçların, kayaların bile sinyalleri var.
Eu não estava bem concentrado, porque até as árvores têm sinais, e as pedras também.
" Fısıldayan ağaçlar :
" Whispering Pines :
- Muhteşem "Fısıldayan Ağaçlar" gezisiyle başlıyor.
Bem, ele começa com um passeio ao formoso centro de Whispering Pines.
Arkadaki ağaçların orada keşif gezisi yapıyordum.
Só a explorar o bosque nos fundos. Lá atrás a explorar o bosque.
Fakat iki buçuk metrelik kanat genişliği demek ağaçların arasına inmekte zorlanmak demektir.
Com dois metros e meio de envergadura para lidar, aterrar entre as árvores é um desafio.
Bütün kaynakları işledik, çeliği şekillendirdik, ağaçları kestik, baltaladık.
Trabalhamos materiais, fundimos aço, cortamos e laminamos.
Ağaçların gerisinde bir kule gördüm sanki.
Acho que vi uma torre depois das árvores.
Çocuklardan 50'si kadınla birlikte dağlı kuzey bölgeye gidip hayvan ve meyve ağaçları yetirtirmeyi öğrenmiş.
Cinquenta dos filhos foram com ela para os planaltos do norte onde aprenderam a tratar de animais e a cultivar árvores frutíferas.
Ağaçları saymaktan daha iyi bir şey olur bizim için.
Teremos algo para fazer para além de contar as árvores.
Arılar ve ağaçlar
Abelhas e árvores.
Ağaçların içlerine giriyoruz biliyorum. Riskler ve fırsatlar vardır.
Sabemos que é difícil Há riscos e oportunidades.
Kuzeyde elma ağaçları erkenden çiçeklenmeye başlar. Biz kuzeydeki çiftçilere polen satışı yapıyoruz.
Assim que as macieiras começaam a florir aqui no Norte, vendemos o pólen aos agricultores locais.
Bunlar dev Sekoya ağaçları.
Estas são sequóias gigantes.
Yüzlerce milyon yıl, dinazorların zamanı boyunca ağaçlar karaya hükmettiler.
Por centenas de milhões de anos, através do tempo dos dinossauros, as florestas dominavam a terra.
Ve ağaçlar...
E as árvores...