Ağıt translate Portuguese
513 parallel translation
Aşk nağmesi, hala ülkedeki ağıt sesini bastırıyor.
O canto do amor ainda pode opor-se sobre a miséria da terra.
Parayı yerleştiriyorum, bana bir kağıt veriyor ve kağıtta altının ağırlığının ne olduğu mu yazıyor?
Quero dizer que ponho um cêntimo e obtenho um cartão que me diz o qual o peso do ouro?
Duyuruda içeride ağıt olduğu yazıyor. Ölmüş biri için ayin.
Reparei pelo aviso que havia uma missa... uma missa pelos mortos.
Şampanyayla sarhoş olduğun o geceye ne demeli? Çıplak çıplak dama tırmanıp kollarını aya doğru açıp ağıt yakar gibi feryat etmiştin.
E na noite em que te embebedaste com champanhe, trepaste para o telhado e ali ficaste, nua, de braços estendidos para a lua a gritar como doida!
Şu an ihraç ettiğimiz bir mal ile uğraşıyoruz. Kağıt Ağırlığı.
Estamos a fazer pisa-papéis para exportação.
şöyle desek mi Eyfel Kulesi Kağıt Ağırlıkları?
Pesa-papéis da Torre Eiffel...
Kağıt Ağırlığı.
É um pisa-papéis.
Ağıt vermeye başlamayalım.
Não vou ficar me lamentando.
İzin verin, durmuş kalpleri ağıt sesi duymasın yalnızca kaderlerini gerçekleştirmenin. coşkusunu yaşasınlar.
que seus corações não ouçam gritos de lamento, Só de alegria, pois seu destino foi cumprido.
Zamansız ölümünün ardından ağıt yakayım. Lancaster sülalesinden soluk bir kül yığını şimdi.
À terra seu honorável peso enquanto derramo um instante dos meus prestimosos lamentos pelas pálidas cinzas da Casa Lancaster!
Yasak da olsa, senin ruhuna sesleniyorum * ben zavallı Anne'in ağıtını duyasın diye.
Seja-me permitido evocar seu espírito, para que escute os gemidos da pobre Ana!
İlk olarak, nöbetçi erleri Örümcek Ağı Ormanı'na gönderin. Düşman kuvvetlerini o labirente çekip dağıtın ve yaralayabildiğiniz kadarını yaralayın.
Primeiro, colocar sentinelas nas extremidades da Floresta das Teias, dividir as forças inimigas atraindo-as para o seu labirinto e desferir tantos golpes quantos conseguirmos.
Sesleri kulağa sanki binlerce hayalet Choochoolan'ın mezarı başında ağıt yakıyormuş gibi geliyor.
Soam como milhares de almas penadas... a lamentarem sobre o túmulo de Choochoolan.
10 dakika sonra bir futbol yıldızının ağıtıyla karşınızda olacağım,
Volto daqui a 10 minutos com a balada do campeão de futebol,
Floransa'daki "İsa'ya Ağıt."
"A Pietá do Duomo", em Florença.
"Palestrina'da Ağıt".
"A Pietá de Palestrina".
... San Pietro'da bulunan "İsa'ya Ağıt". New York Dünya Sanat Fuarı'nda sergilenmekte. Michelangelo bu eserini 23 yaşındayken vermiştir.
A famosa "Pietá" de São Pedro, agora em exibição na Feira Mundial de Nova Iorque... criada por Miguel Ângelo quando tinha 23 anos.
Rondanini olarak da bilinen ve sanatçının vasiyeti olarak kabul edilen bu İsa'ya Ağıt'a ne kadar da tezat.
Em tremendo contraste com a sua "Pietá"... conhecida como "Rondanini" e considerada o testamento do artista.
San Pietro'daki İsa'ya Ağıt'ın mükemmelliğinden bitirilmemişliğin damgasını taşıyan bu son başarılı eser arasında Michelangelo'nun hayatı adeta bir köprü gibi uzanır.
Da perfeição da "Pietá" de São Pedro... à sua última conquista com a sua marca inacabada... o arco da sua vida estendeu-se.
Bayan Starr..... kağıt ağırlığı odama ait sanıyordum.
Menina Starr julguei que o pisa-papéis pertencesse ao meu quarto.
- Peder Brown için ağıt tutturuyorum.
Tocava um Réquiem para o padre Brown.
Bir kalemden kağıt ağırlığına kadar her şey olabilir.
Pode ser tudo, desde um lápis electrónico a um pisa papéis.
- Buck Rogers için bir ağıt.
- Um requiem para o Buck Rogers.
- Arnold Palmer'ı sunucu yapın Golfçü Sammy Sneed'i sahneye çıkarın ve vurup parçaladığı bütün toplar için ağıt yakın.
Não. Pede ao Arnold Palmer para apresentar. Pede ao Slamming Sammy Sneed para lhe acrescentar emoção e lamentar todas aquelas bolas ás quais cortou a cabeça.
Sanırım büyük bir sanat yapıtı, ya da kağıt ağırlığı da olabilir.
Acho que ou é uma peça de arte ou um pisa-papéis.
O zaman bir kağıt ağırlığı olmalı.
Então deve ser um pisa-papéis...
Ben, sizlerle eşit olan çarınız ve savaşçınız ağıt yakmaya son vermenizi emrediyorum.
Eu, rei e guerreiro, igual entre vós, mando e ordeno que o choro acabe.
Kaçıncı ağıtı yakarken kimbilir, sanki hiç yakılmamış gibi,
Chorando o já chorado e já sofrido,
Fena bir ağız tıkacı değilmiş.
Olhem, não é nada mal pensado.
Kaplanlar o kadar güçlüymüş ki ağızlarında eşekle ağaca tırmanabilirlermiş.
Tigres tão fortes que sobem às árvores com burros na boca.
Yumruklarını ağızlarına sokup gürültülü sesler çıkartıyorlar korkunç sırıtışlarla gürültü yapıyorlardı.
Faziam um barulho com a boca metiam as mäos na boca e faziam um barulho, com uns esgares assustadores.
Kolları ağırlaşmış bacaklar lastiğe dönmüş, tıknefes bir gözü neredeyse kör.
Os braços estão pesados, as pernas como borracha, um olho quase perdido.
Pansiyoneri ağırlamak için mi? Aralarında yakınlaşmaya dair bir kanıtımız yok.
Terá sido para receber o inquilino, quando não há provas de namorico entre eles?
Fırtına ağırlaştı. Yakıt tankını gemiden atmak zorunda kaldım.
A tempestade agravou-se.
Sefil hayatını insanların üzerine kova kova su atmaya kafalarında yumurta kırıp ağızlarına sabun tıkmaya adadı.
Dedicou sua deplorável existência a jogar copos d'água em seus semelhantes, a quebrar ovos em suas cabeças e enfiar sabão em suas bocas.
B.İ.R.B.A.Ş.K.A. Pratt, oyun dışı değil ama ağır yaralı, 139.
M.A.I.S.O.U.T.R.O. Pratt, não saiu, mas lesionou-se, 139.
Ağızdaki tıkacı çözmek lazım.
É preciso partir do corpo para penetrar noutro e em si próprio.
Şu tıbbi alet durumunu ağırlaştırmış olabilir mi?
Helena, aquele aparelho pode ter agravado o estado dele?
Tek hatırladığım Brüt tıraş losyonu kullandıkları ve yoğun bir ağız gargarası kokusu olduğu.
- Estava escuro. O único que posso vos dizer é que todos pesteavan o perfume Lavoria.
Ağır silahlar ve patlayıcılarla tırmanmak zorunda kalacağız.
Teremos que escalar carregando armas pesadas e explosivos.
Ve kırmızı köşede, ağırlığı 100 kg olan.. .. modern dünyanın hiç bir yerinde tanıtılması gerekmeyen şampiyon.. .. dövüşün gerçek ustası..
No canto vermelho, pesando 110 quilos, um campeão que dispensa quaisquer apresentações no mundo civilizado, o verdadeiro mestre do massacre, o invencível campeão do mundo de pesos pesados, o primeiro, o único...
Tıpkı Şeker Ray'i, ağırsiklet bir azmanla aynı ringe atmak gibi.
Foi como colocar um peso pluma no ringue a defrontar um peso pesado.
Elimizdeki tek ipucu da ağızlarına tıkanan bu paspaslar.
Sim, e a única pista que temos são os esfregões enfiados nas bocas.
Kâğıt tutucu ağırlık olarak satıyor.
Tenta vendê-Ios como pisa-papéis.
Kâğıt ağırlığı mı?
Pisa-papéis?
Kâğıt ağırlıklarınız için arıyorum.
Telefono porque estou interessado nos seus pisa-papéis.
Bana kâğıt ağırlıklarından ve eserlerinizden bahsetti.
Ela falou-me de uns pisa-papéis e do trabalho que tem feito.
O alçıdan kâğıt ağırlıkları nerede hani?
Onde estäo os pisa-papéis de gesso, afinal?
Seni görmeye geldim ama kâğıt ağırlıkları nerede?
Vim para te ver, mas onde estäo os pisa-papéis?
- Krem peynirli çörek şeklindeki alçı kâğıt ağırlığını görmek istiyorum dedim.
- Quero ver um pisa-papéis de gesso em forma de päozinho com queijo creme.
Bu alçıdan bir krem peynirli çörek şeklinde kâğıt ağırlığı.
É um pisa-papéis de gesso em forma de päozinho com queijo creme.