Bakan translate Portuguese
6,566 parallel translation
Muhtemelen boşanma ve tapu davalarına bakan bir avukattan fazlasına ihtiyacın var.
Talvez precises de um que faça mais do que divórcios e títulos de transferências.
Popoma bu kadar uzun süre bakan erkeklerin çoğu en azından bana bir içki ısmarlar.
A maioria dos tipos que olham assim tanto tempo para o meu traseiro pagam-me uma bebida.
Genel Kurmay, bakanı ikna etmeyi düşünmüş mü?
O Estado Maior considerou pressionar o Ministro?
Güneye bakan gözetleme noktası.
Um ponto de observação apontado a sul.
Birçok kabine bakanı da süsleme işine el atmıştı.
Muitos ministros da União agraciaram a ocasião. O lugar estava lotado.
Sayın Bakan.
- Sr. Secretário!
Bakan, beni Pers İmparatorluğu ile olan barış antlaşmasını yenileme ve Tiberius'un haniliklerini kanıtlamam için gönderdi.
O deputado que enviei disse ao Imperador Parta que a intenção é restaurar o tratado de paz e provar as imoralidades de Tiberius.
Uygulamamızla kullanıcılar bu keyfine bakan, kendine zarar veren umursamaz yaratıkların yerini saptayarak onlardan kaçınabilecek.
Com a nossa aplicação, os utilizadores podem localizar e evitar, esses monstros indulgentes e autodestrutivos, negligentes.
Bayan Klara'ya bakan çok özel bir kadın o.
- Sim. Ela é uma senhora muito gentil que se preocupa com a Srta. Clara.
Çocuk tacizine bakan birimler, insan kaçakçılığı birimi, FBI.
Esquadrão de abusos a crianças, tráfico humano, FBI.
Ne dalga geçmesi Bakan? Bir tek sen gülüyorsun.
Você parece ser o único a rir ministro.
Ne de olsa Adalet Bakanı sizsiniz.
Você é o ministro da justiça.
Adalet Bakanı, Rodrigo Lara Bonilla. Bugün saygın meclisimizi bilgilendirmek için burada bulunuyor.
O ministro da justiça, Rodrigo Lara Bonilla, está presente hoje para dirigir-se ao honorável Congresso.
- Söz sizin Sayın Bakan.
A palavra é sua, Sr. Ministro.
Adalet Bakanı'nın dün mecliste hakkımda yaptığı suçlamaları ispatlamak için 24 saati olduğunu söylemek istiyorum.
Quero informar o povo de que o ministro da justiça tem 24 horas para apresentar provas concretas das insinuações que fez anteontem na Câmara dos Representantes.
Bakan Lara ve yandaşları tarafından atılan yalan ve iftiralardan dolayı meclisteki görevimden istifa etmeye karar verdim.
Devido às mentiras maliciosas e calúnias dirigidas a mim pelo ministro da justiça e seus aliados, decidi anunciar a minha renúncia ao Congresso da República.
İspanya Başbakanı Luis Blanco'nun suikastinden ETA sorumluydu. Noel için evine dönüyordu. Ayrıca arabasındaki uzaktan kumandalı bir bomba ile Savunma Bakanı Alejandro Rivera'yı öldürdüler.
A ETA foi responsável pelo assassinato do primeiro-ministro espanhol Luis Blanco, que voltava para casa após a missa de Natal... e uma bomba num carro que matou o ministro da defesa Alejandro Rivera.
Olacak şu ; Savunma Bakanı Hacienda Nápoles'de bulduğumuz kanıtlar için sana hakkını verecek.
O que vai acontecer é o ministro da defesa dar-te o mérito pelas provas que encontrámos na Fazenda Nápoles.
- Sayın Bakan Yardımcısı.
- Sr. Vice-Ministro.
Escobar'ın koskoca dördüncü tugayın önünde bakan yardımcısını öldürecek kadar aptal olduğunu mu sanıyorsunuz?
Acha que Escobar é idiota o bastante para matar o vice-ministro da justiça na frente da Quarta Brigada? Pelo amor de Deus.
Bakan yardımcısını dinleyin!
Obedeçam ao vice-ministro!
Bakan Yardımcısı, iyi akşamlar.
Vice-ministro, boa noite.
İyi akşamlar Bakan Yardımcısı.
Boa noite, vice-ministro.
Buraya Bakan Gaviria adına geldim.
Estou aqui em nome do presidente Gaviria.
Adalet Bakanı Yardımcısı olarak mı?
Como vice-ministro da justiça?
Evet, Adalet Bakanı Yardımcısı olarak size söz veriyorum.
Sim. Dou a minha palavra como vice-ministro da justiça.
Teklifinizi saygıyla reddediyorum Sayın Bakan Yardımcısı.
Com todo o respeito, eu recuso a sua proposta, vice-ministro.
Sayın Bakan Yardımcısı.
Sr Vice-Ministro.
Her gün Adalet Bakanı Yardımcısı'nın gelişiyle onurlandırılmıyoruz.
Não é sempre que temos a honra da presença de um vice-ministro da justiça.
Gidelim Sayın Bakan Yardımcısı.
Vamos, vice-ministro.
Pablo'nun Bakan Yardımcısı'na bulaşacak kadar aptal olduğunu sanmıyorum.
Não acho que Pablo seja idiota o bastante para se meter com o vice-ministro.
Ben Eduardo, Adalet Bakan Yardımcısı.
É o Eduardo, vice-ministro da justiça.
Üçüncü hatta Bakan Yardımcısı Sandoval'den bir arama var.
Há uma ligação do vice-ministro Sandoval na linha três.
Eğer hükümet peşime düşmeseydi şu an senin yerinde ben olacaktım. Adalet Bakan Yardımcılığı.
Se o governo não tivesse vindo atrás de mim... eu estaria onde você está agora, vice-ministro da justiça.
Bol şans, Sayın Bakan Yardımcısı.
Boa sorte, vice-ministro.
Bir keresinde, savaş sırasında çadırının dışında tek başına oturmuş öylece denize bakan Amerikalı bir havacı bulmuştuk.
Uma vez, durante a guerra, encontrámos um americano aviador sentado ali, sozinho fora da sua tenda, olhando para o mar.
Tepemizden bakan tablolar beni biraz gerdi.
Estas pinturas todas a olhar para baixo deixam-me um pouco nervosa.
O gözlere bakan birinin ruhunu çalabilirdi!
Com um olhar que tiraria a alma de um homem.
Nate'in davasına bakan savcı yardımcısı mı... - söyledi bunu?
O procurador do caso disse-te isto?
Cinayet gecesi Artie ve Lola'nın masasına bakan garsondan yararlı bilgiler aldım.
Tenho uma boa informação da empregada de mesa que atendeu o Artie e a Lola na noite do homicídio.
Aptalca Yürüme Bakanı.
O Ministério dos Andares Idiotas.
Ben bu dünyada anladığımız şeylerden çok anlamadığımız şeyler olduğu fikrine sıcak bakan insanlardanım.
Sou uma daquelas pessoas que se sente à vontade com a ideia de que há mais neste mundo que nós não compreendemos do que tudo aquilo que compreendemos.
Ona bakan aileden çok beni sevsin diye bir sürü şey almam şartmış gibi geliyor.
Sinto que preciso suborná-la para me amar mais que a sua família adoptiva.
Hepimizi rezil ettin. Beni, seni seven kardeşlerini seni kurtaran manastırı sana öğretmenlik eden rahibeleri sana bakan katolikleri ve seni seven tanrıyı.
Você desonrou-me, as irmãs que te amaram, o convento que te salvou, as enfermeiras que te ensinaram, os católicos que te alimentaram e o Deus que te amou.
Şimdi mesela Kralın Şehri'nde bakanın gözünü kör eden güzellikte...
Bem, em Porto Real, havia uma simplesmente deslumbrante...
- Ona bakan memuru görsek iyi olur.
Devíamos ver o correio dele.
Broch Tuarach'ın "kuzeye bakan kule" demek olduğunu söylemiştin. - Evet.
Disseste que Broch Tuarach significa "torre virada para o norte".
San Francisco'nun hemen güneyindeki körfeze bakan cezaevi hakkında bir haber vardı televizyonda.
Vi uma reportagem na televisão sobre uma penitenciária, a norte de San Francisco, com vista para a baía.
Kodları çözerim. Karmaşık kenetlenmiş yapılar... Doğası gereği gerçek kimliklerini bakan kişinin gözlerinden saklarlar.
Decifro códigos e estruturas interligadas complexas, cuja natureza intrínseca escondendo a sua identificação...
Ayrıca Bakan Durant ile muhatap olmalısınız.
E devia dirigir-se à Secretária Durant.
Bu davaya bakan dedektif ben değilim.
Não sou o Detective, deste caso.