Bakarsın translate Portuguese
1,205 parallel translation
- Burada mı bakarsın yoksa ofisime mi gidelim?
Posso mostrar aqui ou vamos ao meu gabinete?
Onlara moladan önce mi yoksa sonra mı bakarsınız?
Deseja vegetar com eles antes ou depois da sua pausa?
Yani, yukarıya,... Bir oraya bir buraya, aşağıya bakarsın.
- Quer-se dizer, olhas para cima para um lado, para o outro olhas para baixo.
Bakarsın, işler ciddileşebilir.
Isto pode tornar-se sério.
Bakarsın senin yerine biz yaparız.
Você cuida dos seus, assim como nós.
Tesisat işlerine bakarsın...
Arranjavas os canos, fazias carpintaria...
Para cezasına çarptırılınca öder ve işine bakarsın.
É-se multado, paga-se a multa e a vida continua.
Onlara bakarsın, bakarsın, bakarsın.
Paras frente a elas.
Fakat ertesi sabah uyandığında mutfak sıcak kahve kokarken çocuklar kendi başlarında giyinmişken kocana bakarsın ve hayır o senin sandığın insan değildir.
Mas você acorda na manhã seguinte... e a cozinha cheira a café... e as crianças se pentearam sozinhas... e você olha pro seu marido, e não, ele não é a pessoa que você pensava.
Sen başının çaresine bakarsın.
Tu consegues-te safar.
Eczaneler gerçekten sorundur çünkü neden bahsettiklerini kesinlikle anlamazsınız. İçindekilere bakarsınız...
A farmácia é mesmo um desafio porque não fazemos ideia, do que eles estão a falar.
Oturursunuz, dergi okurmuş gibi yaparsınız, ama aslında diğerlerine bakarsınız.
Sentamo-nos e fazemos de conta que lemos uma revista... mas de facto estamos é a observar as outras pessoas.
Bakarsın bir sorun olur. Olmayacak, ama olursa...
Caso haja problemas, não haverá, mas se houver...
- Willow. Sen çaresine bakarsın.
Ou mesmo um incêndio?
Çıkaracağım. Sen de işine bakarsın.
E podes ir à tua vida.
- Sen her zaman olaylara iyi tarafından bakarsın.
E tu lidas sempre muito bem com isso.
Sen masaya bakarsın ve ne görürsün?
Olhas para esta mesa e o que vês?
Buna bakarsın, ama tribünde bak.
Procure-a, mas faça-o nas bancadas.
Öyle bir zaman gelir ki, ileriye bakacağına geriye bakarsın.
Há uma altura em que olhamos para o passado em vez de olharmos para o futuro.
Sonra bir bakarsın ki bej bir bluz giyiyorlarmış.
Depois, olhamos e estão apenas a usar um top bege.
Sağına soluna, arkana bakarsın.
Olhar para a esquerda, para a direita e para trás.
Sen çaresine bakarsın.
Resolve isso.
Sadece elindeki malzemeye bakarsın, gerçeklerin artık bir önemi kalmamıştır.
Veja o que se passa actualmente. Os factos já não são relevantes.
İşte, bakarsın.
Sabes como é. Boa!
Devamlı bakarsınız.
Dura mais tempo.
Hayatın boyunca beklersin sonra günün birinde bir bakarsın o gün gelmiş.
Espera-se toda uma vida por um momento único e depois um dia, é amanhã.
Umarım icabına bakarsın.
oxalá resolva aquilo de uma vez portodas.
Panik sorununa sonra bakarsınız.
Pode guardar essa treta do pânico para mais tarde.
Aynı anda birbirine bakarsın, birbirine gülümsersin.
Olhamos e sorrimos um para o outro.
Umarım bu adamların icabına bakarsınız.
Espero que consigam acabar com estes tipos.
Bir gün o insana bakarsın ve bir gece öncekinden çok daha fazlasını görürsün.
Um dia olha-se para a pessoa, e vê-se uma coisa que não se tinha visto na noite anterior.
Ancak birini aşağılarken gözlerinin içine bakarsın.
Só olhas para um homem nos olhos quando o queres insultar.
Umuyorum ne kadar ilerlediğine bakarsınız. Şöhretine değil.
Espero que o julgueis pelos progressos e não pela sua anterior reputação.
Topu atacağın noktaya kilitlenirsin, bir de bakarsın, fındık kadar bir şey.
Fixas-te na zona das riscas, e a seguir ela parece ter o tamanho de um amendoim.
Hem belki ben gidince, şu koca popondan kurtulur ve eğlenmene bakarsın.
Pode ser que, quando eu não estiver cá, tu levantes esse rabo gordo e vás divertir-te.
Bu kelimeye az sonra bakarsınız.
Vejam esta palavra daqui a um minuto.
- Tamam, sen nasıl bakarsın biliyorum.
- Eu sei como tu procuras as coisas.
Evet. biri bizi izliyormuş gibi geldi, belki seni takip edersek.. sen de güvenli olup olmadığına bir bakarsın.
Parece que temos vindo a ser seguidos por alguém, por isso talvez nos pudesse dar cobertura e verificar se é seguro chegarmos lá perto.
Belki şu resme bir daha bakarsınız, Bay Zupanic.
Talvez seja melhor voltar a ver a fotografia.
Ona göz kulak ol. Bakarsın benim dediğim şey gerçek olur.
Fica com ele debaixo de olho, para o caso de eu ter razão.
Sonra bir bakarsın, nalları dikmişsin...
Não tarda nada, estás estendido.
Bakarsın.
Vais ver.
Bakarsın bizi yargılamaya başlarlar.
Não vale a pena. eles ainda acabavam por nos processar.
Başınızın çaresine bakarsınız.
Vais conseguir.
Nereye bakarsın?
Olhas para onde?
Yanı başında bir elektrik düğmesi gördüğünde çalışıp çalışmadığına bakarsın.
Se vires um interruptor por perto, utiliza-o a ver se funciona.
Eğer bir şeyi test etmek istersen, bilirsiniz işte yani bilimsel olarak misal gezegenler güneşin etrafında nasıl dönerler güneş lekeleri neden oluşur su musluktan neden akar işte bu yöntemle bakarsınız.
Se queremos testar alguma coisa, cientificamente... Como é que os planetas giram em torno do Sol, de que são feitas as manchas solares, porque é que a água sai da torneira. Bem, tens de olhar para isso.
Ama bazen, bakarsın ve bakışın bunu değiştirir.
Mas às vezes olhas... E isso altera as coisas.
İleride soyadlarını öğrenirsen, buradan bakarsın.
Mais tarde, se descobrires o apelido, podes aproveitar isto.
Sonra, uygun olup olmadığına bakarsın.
Porque depois só fazemos exigências um ao outro.
- Oh, bakarsın değil mi?
- Oh, verás, verás?