English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Barış

Barış translate Portuguese

10,948 parallel translation
"Barış Sanatı"
A ARTE DA PAZ
Barış ortamı oluşturmak için.
A criar paz.
Bir de kapımıza bir doktor gelsin de ben de evime dönüp Savaş ve Barış'ı okumaya devam edebileyim.
E que apareça um médico ao portão, para voltar para o meu apartamento e continuar a ler o "Guerra e Paz".
Umut ve barış ihtimali olabilir.
Isso iria oferecer esperança e a perspectiva de paz.
Ama o... O bunların içi boş tehditler olduğunu ve barış için uzlaşmamız gerektiğine inanıyor.
Mas ele... acredita que essas ameaças são vazias, que devemos buscar a paz.
Barış, zayıflık değil.
Paz não é fraqueza.
Barış hakkında konuşmak istediğin bana söylendi.
Disseram-me que desejava falar sobre a paz.
Değerli yadigârlarımızdan vazgeçmezsem barış müzakerelerinin sonunu mu getirir?
E se eu não desistir da nossa preciosa história, isso terminará a conversa sobre a paz?
Harvard birleşik derece, barış gücü?
Harvard JD / MBA, corpo de paz?
Barış tek çözümdür.
A paz é a única solução.
Ancak o zaman barış için kılıçların çıkmasını meşrulaştırabilirim.
Só então poderei justificar o brandir de uma espada como um caminho para a paz.
Sen nasıl bir barış muhafızısın?
Que tipo de soldado da paz és tu?
Barış muhafızı?
Soldado da paz?
Yani temel olarak dünya barışı ve uluslararası işbirliği ile çalışabilecek bir silah fikriyle geliyorsun?
Então, basicamente, apontas uma arma e pedes paz mundial e cooperação internacional?
Dünya barışı işe yaramıyor Tony.
Não há paz mundial, Tony.
Dünya barışı imkansız mı demiştin?
Disseste que a paz mundial era impossível?
Dünya barışını koruma komitesinde beni istiyorlar.
Querem-me num comité para manter a paz mundial.
Barış, uyum ve sanayinin altın çağındayız...
Uma época dourada de paz, harmonia e indústria.
Mellie ile barışırsanız...
Se aceitar a Mellie de volta e...
Çok yönlü barış koruma aleti Sarı Ceket jeopolitik yerlerdeki çatışmaları kimseye görünmeden çözebilir.
Um projecto sustentador da paz, o Yellowjacket pode resolver... qualquer conflito no campo geopolítico... completamente invisível.
Bilirsin işte, düşündüm ki tüm bu tehlikede belki de barış yapma şansımız olabilirdi ama şimdi bile beni hâlâ dışlamak istiyor.
Pensei que com tudo isto em jogo, talvez tivéssemos uma hipótese de fazer as pazes. Mas até agora quer deixar-me de fora. Ele não quer deixar-te de fora.
Çünkü hükümetin sekiz farklı organizasyonunda çalışan iş arkadaşlarımı arayıp, barışın geldiği günde siz Alladia halkı evinize gidip öğrendiğiniz bilgi ve yeteneklerle ülkenizi tekrar kurabilmeniz için verdikleri sözü yerine getirmelerini istedim.
Porque apelei aos meus parceiros de negócios, a governos, a organizações de ajuda para concretizar esta promessa para que, no dia em que a paz chegar, vocês, o povo de Alladia, possam ir para casa e reconstruir o vosso país com orgulho, conhecimentos e aptidões.
Üç yıldır barış içinde yaşıyoruz.
Estamos em paz há três anos.
Hiçbir şey barıştan önemli değildir, aramızdaki barış komşularımızla barış ve ejderhalarla barış.
Nada é mais importante do que a paz. A paz entre nós. Paz com os vizinhos.
Bu barışın ve huzurun sesi.
É o barulho da paz e do silêncio.
Şehrimde aylardır hısımlar arasında barış var.
A minha cidade teve meses de relativa paz.
Eğer bu barış herhangi bir şekilde bozulursa... bir sonraki tüyler ürpertici ölüm seninki olur.
Se essa paz for perturbada, a próxima morte macabra será a tua.
Eğer barış istemiyorsan, tamam git.
Se não queres paz, tudo bem, vai.
"Dünya barışı sağlandı." Güzel.
"Paz no Mundo conquistada". Boa.
"Dünyalar arasında barış" anlamına geldiğini söyledim onlara.
Disse-lhes que significava "paz entre mundos".
Bunun "dünyalar arasında barış" olduğunu söyledim.
Disse-lhes que isto significava paz entre mundos.
- Hükümet ve dev örümcekler arasında bir barış antlaşması sağladım.
O que se passa? Consegui um tratado de paz entre as aranhas gigantes e o governo.
Örümcek barışı için hiç de fena bir bedel sayılmaz.
Deu-nos paz, é uma boa troca.
"Dünyalar arasında barış", Rick.
Paz entre mundos, Rick.
Dünya barışı sağlayabiliyorsunuz, çünkü senede bir gece, etrafta koşturup sonuçları olmadan birbirinizi soyup öldürüyorsunuz.
Vocês têm paz porque uma noite por ano andam por aí a roubar e matar à vontade.
- Barış için geldik.
Viemos em paz. Meu Deus.
Ejder toplarının aracılığıyla Boo ile ilgili bütün kötü anılar hafızalardan silindi. Barış tekrardan Dünya'ya hakim olmuştu.
Graças ao poder das Bolas de Cristal, o Bubú foi apagado da memória dos terráqueos e a vida na Terra voltou ao normal.
Orta Doğu'da barışı sağlamak için uzun vadeli bir strateji değil bu.
Não é uma estratégia a longo prazo para obter paz no Médio Oriente.
O katillerin barış istediğini mi sanıyorsun?
Acha mesmo que algum desses assassinos quer paz?
Ve şehre barış kisvesi altında gelmelerine rağmen gerçekte Tristan ve Lucien'ın bize karşı birlik olduklarını da.
E de que, apesar de terem chegado sob o pretexto da paz, o Tristan e o Lucien, na verdade, são aliados contra nós.
İkimiz de o barış teklifinin yalnızca dikkat dağıtma olduğunu biliyoruz.
Tretas. Ambos sabemos que aquele acordo não era mais do que uma distração.
- O zaman bil ki, barış teklifi de var.
Existe um acordo.
- Ne barışı?
- Que tipo de acordo?
Haritalardaki bu sınırları silin. Bu sınırları kalplerimizden silin. Böylece Müslümanlar topraklarında yeniden barış içinde yaşasınlar.
Apaguem as fronteiras dos mapas e tirem-nas de nossos corações para que nós possamos viver livres em nossas terras outra vez.
Barışın hakim olduğu dünyada da Bulma tam da doğum gününü kutlamak üzeredir.
Nesse momento, na pacífica Terra, Bulma está a organizar a sua festa de aniversário.
Uyum ve Barış
PAZ E HARMONIA
Bu ise, tarafımdan kâhyamıza yazılmış karısının ve oğullarının Ventris Kalesinde işlerini ve barınaklarını garanti altına alan bir mektup.
Esta é uma carta de mim para o nosso mordomo, para assegurar à sua esposa e aos seus filhos posições e abrigo aqui no castelo Ventris.
Bu sokaktaki barış tek bir şeye dayanıyor.
A paz nas ruas depende de uma coisa.
Bar, Banana Joe. Ve sonra Santa Lucia.
Um bar, o Banana Joe's. E depois Santa Lúcia.
Bir sahilde küçük bir bar var, Banana Joe...
Há um pequeno bar numa praia, o Banana Joe's.
Küçük bir bar var... Banana Joe'un Yeri.
Há um pequeno bar, o Banana Joe's.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]