Basıç translate Portuguese
5,075 parallel translation
Dikişlerin iki noktadan, tıkanma sonucu üzerlerine basıç uygulanması sonucu patlamış.
As tuas suturas falharam em dois pontos, levando a obstrução a exercer pressão sobre elas.
Yine de mübaşiri o geyiğin başına geçirirken mahvoldum. - Peki ya yargıç?
Mas foi um trabalhão pôr o homem na cabeça do veado.
Oradan tek başıma çıktım.
Estou a sair de lá sozinho.
Baş harfler, "C-H".
As iniciais C. H.
Baş harfler, "C-H". "Curtis Hagen".
As iniciais C. H.
Dondu kıçım başım.
Está-me a congelar o material.
Bir bar kavgasına girmiş. Dani dışarı çıkıp onu buldu, üstünü başını temizledi. Ve o zamandan beri içki içmiyor.
Como se estivesse participado numa pancadaria de bar ou algo assim, e a Dani saiu, encontrou-o, tratou dele, e acho que ele está sóbrio desde então.
Çok canice biliyorum ama saat yedide, yeni bakıcı gelene kadar tek başınayım.
Sei que isso é sinistro, mas estou sozinha até a nova ama chegar, às 07 : 00!
Başına oldukça zor bir iş çıkardın Red.
Arranjaste um belo desafio, Red.
Bu ruh emici yerden çıkmak senin başına gelebilecek en güzel şey.
Libertar-se deste buraco asfixiante foi a melhor coisa que lhe aconteceu.
Kurşun sol gözünden girdi ve başının arkasından çıktı.
A bala entrou pela órbita esquerda e saiu pela parte de trás da cabeça.
Bu kuruluşa adamış olduğum hizmetlerim için müdürden aldığım takdirname ile ayrılıyorum. Basında kendimi politikaya ve tam zamanlı annelik için verdiğim karardan dolayı ne kadar üzüldüğüne dair haber çıkacak.
Estou a sair com um louvor do diretor pelos meus serviços dedicados a esta instituição e um comunicado de imprensa sobre a tristeza dele por eu ter decidido concentrar-me na política e talvez na maternidade a tempo inteiro.
- Birimizin başı belaya girince mi çıkacaksın yani?
Então é isso? Vais aparecer e desaparecer sempre que um de nós esteja em apuros?
Başta bin kullanıcımız vardı, sonra onbin oldu. 20 bin derken aldı başını gitti.
Primeiro, tínhamos mil utilizadores, depois, 10.000, 20.000 e por aí adiante.
Fetüsü hızlı bir şekilde çıkarmaya özen göstermeli ve aynı şekilde, yırtığın üzerine basınç uygulayıp kanamayı şiddetlendirmekten kaçınmalıyız.
Temos de assegurar a extracção rápida do feto de maneira a não aumentar a pressão ao nível da ruptura, exacerbando assim a hemorragia.
Bin derecelik bir fırının başında rezil edilmeye... -... görüşme diyorsanız harikaydı.
Maravilhosamente, se achar que ser humilhado em frente a uma fornalha a 1000º C, é uma reunião.
Bu insanlar en az 1900'lerin başından geliyorlar ve çoğu komşu ilçe ve eyaletlerde ortaya çıktı.
As pessoas estão a voltar do início dos anos 90, são de cidades próximas e de até estados distantes.
Sahte paraların bu günlerde yüksek teknolojili yazıcılar ile basıldığını sanırdım.
Achei que usavam impressoras modernas actualmente.
Şimdi yapacağın şey ablanı elleri başının üstünde evden dışarı çıkarmak.
O que vais fazer agora é convencer a tua irmã a sair da casa... com as mãos sobre a cabeça.
Dünyadaki en önemli politikacı ve devlet adamlarının yükseliş ve çıkışlarından tek başına sorumlu.
Ele, sozinho, é responsável pela ascensão e queda de alguns dos políticos mais importantes do mundo.
Aramanın başına "UD" koyunca hiçbir sonuç çıkmadı.
A busca por "U.D." não deu em nada.
Şapkanı başından çıkarma. - Ve elimi çabuk tutacağım.
Não tires o boné.
Sandy'nin kaynağı başından beri sağlam çıktı.
A fonte do Sandy, sempre foi de confiança.
SPK geliyor ve Jessica onlarla baş edebilmek için bir adam tutuyor ve yarın ilk iş olarak onu, o adamın ben olduğuma ikna etmemiz gerek.
O S.E.C.'está a caminho, a Jessica vai contratar uma pessoa para os combater, e a primeira coisa a fazer amanhã, é termos que convencê-la que essa pessoa sou eu.
Bugün basın odasında bir muhabirin iddiasına göre hiçbir şekilde otopsi yapılmadığı sorusu ortaya çıktı.
Hoje um repórter levantou uma dúvida sobre não ter havido autópsia.
meğerse yalancı olan ve aldatan senmişsin., herşey senin başının altından çıkıyormuş.
Quando afinal eras tu a infiel, e a culpada de tudo.
- Önüme ne çıkarsa, baş edebilirim.
- Eu consigo lidar com o que vier.
Bu ses yüzünden sürü yoldan çıkarsa o zaman başımız ciddi belaya girer işte.
Este barulho vai afastá-los da estrada e vamos ficar com sérios problemas.
Dışarı çıkıp başka insanlar bulmak da kendi başımızın çaresine bakmak oluyor.
Sair para procurar mais pessoas, é cuidar de nós próprios.
Üst güverte ve baş tarafa intikaller için sancak taraf alt güverte ve kıç için iskele taraf kullanılacak.
Transito de cima para frente, a estibordo, para baixo e para a frente, a bombordo.
O gün ormanda... Onu, ağaçların arasından çıkarken gördükten sonra... başına gelenleri hatırlayamamanın bir nedeni var.
Há uma razão por não te lembrares daquilo que aconteceu na floresta.
Omzundaki onca teçhizata rağmen geceyi çıkaramazsın. Tek başına olmaz.
Mesmo com esse equipamento todo, não duras uma noite sozinho.
Çıkarın üstünüzü başınızı.
Dispam a roupa.
Yakında ortaya çıkmazsa, ben de tek başıma vals yapacağım çünkü bu önümdeki kadını kolumu alması için ikna etmekten yorulmuş bir vaziyetteyim.
Se ela não aparecer em breve, vou ter que continuar a valsa sozinho. Porque já me cansei de tentar convencer esta mulher aqui à minha frente a dançar comigo.
Sanırım kendi başıma yaşayacağım bir yere çıkmanın vakti geldi.
- Acho que é tempo de me mudar.
Yaşadıklarımızı düşününce, başından beri ben haklıydım ve cinsiyetler hakkındaki herhangi bir çıkarımın da kadınsı güvensizliğinin bir yansıması.
Não, diria que estive certo o tempo todo. Epifanias sobre política de géneros foram projeções da tua insegurança.
Etrafı kirletme de, iş çıkartma başıma.
Nada tem de ser limpo. - Beth!
- Sultanın oğlu olarak baş düşmanımın merkezine doğru bir yolculuğa çıkmak üzereyim.
Eu sou o filho do Sultão, a sair numa jornada para acabar com o meu inimigo.
Eğer sen çıkagelmeseydin burada tek başıma ne yapardım bilmiyorum.
Bem, não sei o que teria feito se não tivesse aparecido.
Şimdi Gunnar, konuşmak bir süre tatsız bir hal alacak. Ama kız kardeşine söyle eğer kadınımın başına başka bir iş gelirse tüylerini tıraş ederken bacağını keserse çektiği acının kat kat fazlasını senden çıkarırım.
Gunnar, sei que te vai custar falar durante uns tempos, mas vais dizer à tua irmã que se mais alguma coisa acontece à minha mulher, se ela se cortar a raspar os pelos, tu levas 100 vezes pior.
Aldrich Ames, tutuklusun! Ellerin başın üstünde arabadan çık!
Sai do carro com as mãos na cabeça!
Long Beach Lorlarının baş uyuşturucu satıcısı.
Foi o maior traficante de "crack" dos "Long Beach Lords".
Bir daha karşıma çıkarsan başına gelecekleri görürsün.
Volta a cruzar o meu caminho e vê o que te acontece.
Sistemden kendi başıma çıkmak.
Sair do sistema por conta própria.
Şimdi de halk tiyatrosu çıktı başımıza.
E agora, do nada, é a comunidade de teatro?
Havalandırma kapanacak, basınç değişecek. Sıcak hava yükselip dışarı çıkacak. Bu sırada soğuk hava üssün dibine doğru yol alacak.
Os ventiladores param, a pressão vai mudar e o ar quente vai subir, enquanto o ar frio baixa para o fundo da base.
Bir dakika önce daktiloma şerit takıyordum, bir dakika sonra kendimi yerde, başımda bir çocuk çığlık atarken buluyorum.
Tentava colocar fita na minha máquina de escrever e a seguir estou no chão da casa de banho com uma criança a gritar.
- Ona arka çıkıyorsun, Bill. İçki içmiş ve direksiyonun başına geçmiş.
Estás a encorajá-la, Bill.
Aklım başımda olsaydı, o kırıcı ve düşüncesiz davranışların veya sözlerin hiçbirini söylemez veya yapmazdım.
Nunca diria ou faria nenhuma dessas impensáveis ou dolorosas coisas se fosse eu próprio.
Bebeğin başı çıkmak üzereyken öyle olmuyor tabii.
A menos que estejas a parir.
Baş vurduğun acındırıcı numaradan sonra mı?
Depois de teres recorrido ao truque mais triste de sempre?