English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Başbakanım

Başbakanım translate Portuguese

564 parallel translation
Şöyle deki : "Başbakanım, bu kadar hasta ruhlu olmanıza itirazım yok."
Ele disse, "Chanceler... " Não me oponho a que seja tão mal-educado. "
Saygıdeğer başbakanım, aslında... bir deyim daha vardır, Kaptan, tanrıdan sonraki yegane efendidir.
Meu senhor Chanceler, devo dizer que... o capitão está abaixo dos pés de Deus.
Lordum, Başbakanım,
Meu senhor Chanceler!
Sayın dostum, Size başbakanıma karşı saygılı olmanızı şiddetle tavsiye ediyorum, aksi takdirde gardiyanları çağıracağım.
Meu amigo reverendo, peço que... respeite meu Chanceler, ou chamarei meus guardas!
Sevgili başbakanımız, Hassan Jena'nın adını verdim.
Baptizei-o Hassan Jena em honra do nosso amado primeiro-ministro.
Bir dakika bekleyin, başbakanımız arıyor.
Um momento, por favor. É o Primeiro Ministro.
Onu başbakanımıza tanıştıracağım.
Tenho de apresentá-lo ao Vice-Ministro.
Başbakanımız Alman Demokratik Cumhuriyeti adına, ayrıcalıklı bir Amerikan Nükleer bilim adamına hoşgeldin der Profesör Michael Armstrong.
O Vice-Ministro acolhe com prazer na República Democrática Alemã o distinto físico nuclear americano, o Professor Michael Armstrong.
Başbakanımızı tanıştırayım, bay Strauss.
O Vice-Ministro Mr.
Bu belgeler sekiz saat için başbakanımızın elinde olabilir.
Esses documentos podem estar na posse do governo dentro de 8 horas.
Beni öldürecekti. Başbakanımız, görüşmeler sırasında öğrenmiş bulundu.
O primeiro-ministro soube, durante as negociações.
Majesteye hatırlatabilir miyim başbakanımız Majestelerinin Bad Ischl'le gitmesini öneriyor? Avusturya İmparatoru ve İmparatoriçe EIisabeth'ten başka...
Permito-me lembrar a Vossa Majestade... que o primeiro-ministro recomendou muito... que Sua Majestade vá a Bad Ischl... onde, além do Imperador da Áustria e da Imperatriz Elisabeth...
- Yeni Başbakanımızdan tabii.
Do nosso novo Primeiro-Ministro, de quem havia de ser?
Tebrik ederim, "Başbakanım".
Muitos parabéns, Sr. Primeiro-Ministro.
Evet... Başbakanım.
Sim, Sr. Primeiro-Ministro.
Sana sarılıp, o ileride başbakan olacak mı diyecektim?
Que te abrace e diga que vou ser Primeiro Ministro?
"Başbakan, toplantı Moskova'da yapılmadığı sürece, kendisinin toplantıya katılımının mümkün olmayacağını Birleşik Devletler Hükümeti'ne bildirir."
"O Primeiro-Ministro deseja informar o Governo dos EUA que lhe será impossível estar presente na reunião sugerida pelo Presidente, a não ser que a reunião tenha lugar em Moscovo."
- O başbakan mı? - Hayır, büyükelçi.
- Aquele é o Primeiro-Ministro?
Birkaç dakika içinde başbakanı onur konuğu olarak karşılamalıyım tam da onun katılamayacağını umut etmiş ve beklemişken.
Tenho que receber o Primeiro-Ministro como convidado de honra, quando esperava que ele não pudesse estar presente.
Peppino di Capri'nin ve başbakan Andreotti'nin de imzasını aldım.
Também tenho a de Peppino di Capri e de Lojacono e de Andreotti.
Ben masumum. Ne kralın hazinesini bir başbakan olarak yönetirken, ne de hehangi başka bir zaman, suç olan hiçbir şey yapmadım.
Sou inocente de qualquer irregularidade... em minha admistração como Chanceler do Tesouro do rei.
Sayın başbakan, kendimi ifade edemedim sanırım.
Sr. Ministro, acho que não me fiz entender.
Başbakanın ziyaretinin görüntüleri var mı?
Gravou a chegada do Primeiro Ministro?
Yine de bir başbakanı kurtaracağım aklıma gelmezdi.
Mas tenho que dizer que jamais pensei que desempacotei um primeiro ministro.
- Britanya ordusu değil, Başbakan. ... Son adama dek. - Mısır ordusu.
Não era britânico, Sr. Primeiro-ministro.
Çok iyi. Başbakan'ın masası. Ah bayım birçok hükümetin gelip gitmesini gördüm ama hiçbiri bu sonuncusu gibi değildi.
A mesa do Primeiro Ministro. mas nada se parece com este último.
Ve güzide Başbakan'ımız Gustavo Fortuna.
E o nosso distinto Presidente, Gustavo Fortuna.
Bayanlar ve baylar, vatandaşlarım ülkemizin Başbakan'ı Sinyor Gustavo Alfredo Fortuna'yı sunmaktan onur duyuyorum.
Senhoras e senhores, meus compatriotas, tenho a honra de apresentar Señor Gustavo Alfredo Fortuna, o Presidente do nosso país.
Başbakan, bizim bunu yapacağımıza sizi temin etmemi istedi.
O Primeiro-Ministro pediu-me que vos assegurasse do que nos propomos fazer.
Başbakan Yardımcısı mahkemeye bunun ne demek olduğunu açıklayacak mı?
O vice-premier pode explicar ao tribunal o que isso significa?
Sayın Başbakan, umarım görüşmelere devam edeceksinizdir.
Sr. Primeiro-Ministro, espero que continue as negociações.
Başkan İsrail Başbakanı... Golda Meir'le görüştükten sonra... New York ve Los Angeles'ın Birleşmiş Milletler'e... geri dönmesine dayanarak İsraile daha çok asker... ve donanım göndermeye karar verdi.
O presidente, depois de conferir... com o Primeiro-Ministro Israelita Golda Meir... concordou em enviar mais armas e equipamento para Israel... baseado no retorno de Nova York e Los Angeles... para os Estados Unidos.
Fransız başbakanı Daladier, Finlandiya'ya yardım uğruna herşeyi riske atmıştı.
O primeiro-ministro francês Daladier arriscara tudo na ajuda à Finlândia.
"Söylesene Winston, 20. yüzyılda bir başbakanın Lordlar Kamarası üyesi olmaması mı gerekiyor?"
"Winston, vê algum motivo para que, no século XX, um primeiro-ministro não possa estar na Câmara dos Lordes?"
Bu akşam ülkeme dönersem, yarın başbakan olacağım.
Se hoje à noite, chego ao meu país. Amanhã sou eleito primeiro-ministro. Primeiro-ministro?
Başbakan mı?
!
- Başbakan mı? - Başbakan efendim.
- O Primeiro Ministro?
Baylar, bana ihtiyacınız olursa Başbakan'ın yanındayım.
Senhor, se precisarem de mim, estou como o Primeiro Ministro!
Başbakan Newcastle'a gideceksiniz diye biliyor.
O P.M. conta contigo em Newcastle.
Başbakan mı?
O Primeiro-Ministro?
Kampanyamı Başbakan'ın liderliğine muhalif olarak yürütmüştüm tatlım.
Não te esqueças que competi com o P.M. para a liderança...
Bu uzay şeyi Başbakan için başarılı bir hamla sayılmaz mı?
Esta coisa do aeroespaço seria um triunfo para o P.M., não achas?
Evet, çünkü aylardır gündemde, yeni Başbakan'ın da bu iş için kredisi mevcut.
Com certeza. Há meses que está na forja, mas é o novo P.M. quem ficará com os louros.
Başbakan'ın gelecek ay Washington'u ziyaret edeceğini bildiririz ve bizler için faydalı olacak Anglo Amerikan savunma anlaşması için tedirginiz.
" Vimos informá-lo que o P.M. planeia ir a Washington para o mês que vem e que espera que a visita culmine num importante acordo anglo-americano para relações comerciais.
Başbakan sizi Meclis'te bekliyor, hem de hemen.
O P.M. quer vê-lo no Parlamento, imediatamente.
Başbakan duvara tırmanıyor.
O P.M. está a trepar pelas paredes.
- Başbakan da bunun arkasındadır.
- Certamente que o P.M. concorda...
" Kabine Amerika ile anlaşmayı ele veriyor Hacker, Başbakan'a baş kaldıranların başında geliyor.
"Governo dividido quanto ao comércio com os E.U.A." "Hacker lidera revolta contra P.M." É isso que quer?
O konuşma Başbakan'ı derinden üzdü.
Aquele discurso está a causar alguns incómodos ao P.M.
Sayın Bakan partiniz için hoş bir şey olabilir fakat Sayın Başbakan'ı zor durumda bırakıyor.
É bom material partidário, mas coloca o P.M. numa situação pessoal muito difícil.
Başbakan'ın özel sekreterliğine ulaşmış ve görevli memur da Başbakan'ın temizlik emri olmadığı için evrakı dağıtmamış...
Só chegou até ao gabinete do P.M. e o encarregado não tem ordens para passá-lo sem o despacho do P.M. e do Min.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]