Beraber translate Portuguese
32,142 parallel translation
Bu beraber kutu paylaşabileceğin bir surat.
Esta é uma cara com quem poderias partilhar uma caixa.
Hadi oraya geri dönelim. İkimiz beraber.
Vamos voltar para lá agora, tu e eu.
Oğlunun yasal vasisi ile beraber yaşamasını isteyeceğinden eminim.
Que, tenho certeza, gostaria que ele vivesse com um tutor legal.
Ezik erkek arkadaşınla beraber berbat bir dairede kalıyoruz.
Vivemos num apartamento reles de um só quarto com o falhado do teu namorado.
- Emma ile beraber mi yaşayacağım?
- Vou viver com a Emma? - Não!
Sonunda burada seninle beraber olmam gerektiğini düşündüm sadece.
Mas finalmente pensei que eu deveria estar aqui para ti.
Seni dinleseydim Mary ve Elliott'ı beraber göremezdim.
Está bem, se eu te tivesse ouvido, não teria visto a Mary e o Elliott, juntos.
Yani, belki beraber yemek yeriz.
Então, talvez pudéssemos jantar, algum dia.
Sadece, Ezra ve ben son haftalarda beraber çok vakit geçirmeye başladık ve fark ettim ki, hayatımda olmasını çok özlemişim.
É só que o Ezra e eu passámos imenso tempo juntos nestas últimas semanas e... simplesmente percebi quanta falta sinto dele na minha vida.
Yıllardır beraber çalışıyoruz.
Trabalho com ela há anos.
Neden beraber gelmediniz?
Porque não vieram os dois?
- Orada olmamızı istiyor musun? - Birinizin. Fotoğrafçıyla beraber.
Os resultados do ADN do cabelo encontrado na mão da ama só serão conhecidos amanhã.
Beraber iş yaptık. Kadın meclis üyesi.
Sabes quem será o substituto dele?
Öyleyse yine işi bu ikisinin beraber yaptığını düşünüyoruz.
Não foi o Matthew. Então, voltámos à teoria de que podem ter feito isto juntos?
Birlikte nasıl desem hep beraber yapsak.
Todos nós, quero dizer... Ficássemos juntos?
Eğer bu işi beraber yapacaksak sözleşmenizi vereyim. Ve tabiki başkasıyla daha anlaşmamanızı da isteyeceğim.
Se avançássemos com isto e fizéssemos negócio, queremos garantia de exclusividade.
Anlıyorum, ama önce birbirimizi tanıyalım yemeğimizin tanıdını çıkaralım ve gece ne gösterecek beraber görelim.
Eu entendo, mas vamos acalmar-nos um pouco, desfrutar da refeição e ver como correm as coisas.
Ve... Tom ve ben o kodu beraber yazmıştık.
Mas eu e o Tom escrevemos esse código juntos.
Eğer ortada bir sorun varsa, bunu beraber çözmemiz lazım.
Se há problemas, temos de os resolver.
Birisiyle bir hayat kuruyorsun, birlikte çocuk yetiştiriyorsun 20'li 30'lu 40'li yaşlarını beraber harcıyorsun sonra birden hiçbir şey hissetmemeye başlyorsun.
Construirmos a vida com alguém, ter filhos e passar os 20 e 30 e metade dos 40 juntos, e no final, não sentirmos nada?
Cam'e ve hep beraber yarattığınız bu şirkete saygımız büyük.
Respeitamos muito a Cam e aquilo que vocês construíram juntas.
Şehirdeki son birkaç güvenilir polis ve Church onları öldürüyordu neredeyse benimle beraber.
Os últimos bons polícias nesta cidade, e o Church quase os matou, a contar comigo.
Sence beraber çalıştığım biriyle çıkmak iyi bir fikir mi?
Achas uma boa ideia sair com alguém do meu serviço?
Beraber çalışıyorsunuz?
Trabalhas com ele.
Ben de bir aile ve iyi bir takım, olmak istiyorum eve ama beraber yaşayamayız.
Eu quero que sejamos uma família e uma equipa, mas não podemos morar juntos.
Beraber selfie çekilebilir miyiz?
Tira uma selfie comigo?
Daliyah, burada yapabileceklerin bir yana, beraber çok daha fazlasını yapabiliriz.
Daliyah, pode fazer algo positivo aqui, mas podíamos fazer muito mais juntos.
Babanla çok şey yaşadık ama hiç seninle beraber vakit geçirme fırsatı bulamadık. Bence gelecekte bu konuda adımlar atmalıyız.
Ouve, havia muito entre mim e o teu pai, mas nunca pudemos passar muito tempo juntos.
Bu odada evli bir adamla beraber oluyorum.
Estou neste quarto, a dormir com um homem casado.
Hadi ama, beraber kutlayalım.
Vá lá, celebre comigo.
Beraber izleyebiliriz.
Podemos ver juntos.
Babam hakkında dertleşmek için beraber içmeye giderdik.
Queixávamo-nos do meu pai, quando éramos jovens embriagados.
Bu savaşta beraber olduğumuzu bilirsem giderim.
Se souber que lutamos juntos, posso ir.
Ve birgün beraber hazırladığımız kaçış planını.. uygularken beni ateş halindeki kafeste ölüme terk edip kaçtı. Yani..
Depois um dia, em vez de seguir o nosso plano para escapar deixou-me numa cela em chamas para morrer.
Bir yıl önce seninle yeni yıl arifesini beraber geçireceğimizi, söyleseydin sana deli derdim.
Se me tivesses dito há um ano atrás que passaríamos a noite de Ano Novo juntos, eu ter-te-ia chamado maluco.
Evet, hala şu mahzen ve nasıl beraber çalışabileceğimiz ile ilgili kafayı bozmuş durumda.
Continua a falar do cofre e em como devíamos trabalhar juntos.
Sadece beraber yaptığımız şeyleri düşüneceğim.
Vou pensar em tudo o que nós... Fizemos juntos.
Beraber şarkı yazarken sadece bir vampire katlanmadın sen aynı zamanda ona aşık da oldun.
Quando escrevíamos música juntos, tu não só toleraste um vampiro... Apaixonaste-te por um.
Bak. Dallas'a seni aramak için geldiğimde gördüklerim şuydu... Sen, Ric ve beraber mutlu olduğunuz çocuklarınız.
- Olha, quando eu fui ter contigo a Dallas, eu vi-te a ti, ao Ric e às meninas.
Millet beraber kalmalıyız tamam mı?
Malta, precisamos ficar juntos, está bem?
- Artık beraber değil misiniz?
Mas já não estavam mais juntos?
Suç Sirki'yle beraber çalışan sendin.
Eras o tipo que andavas com o Circo do Crime.
Hep beraber.
Todos juntos.
Onunla beraber gücündeki artışla yakında durdurulamaz olacak.
Com este aumento de poder... em breve, ele vai tornar-se invencível!
Aslında, bu bizim zamazingomuz motorsiklet. hep beraber ürettik.
Na verdade, é a nossa maquineta. A motocicleta. Construímo-la... juntos.
Neden beraber görülmek istemiyorsun?
Porque é que não queres que nos vejam juntos?
- Onlarla beraber içerim.
- Olha, fico pedrada com eles.
Sonra arkadaşlarıyla beraber olay yerinden kaçtı.
Mais tarde, fugiu da cena do crime com as amigas.
Ankit Malhotra ve Raunak Anand, namı diğer Dumpy, iki kişiyle beraber müvekkilimi bir araca bindirerek tecavüz
Ankit Malhotra e Raunak Anand ou Dumpy, e dois amigos, prenderam a minha cliente num carro e violaram-na.
Neden Andrea ve Vishwa ile beraber dışarı çıktı?
Porque é que ela saiu juntamente com a Andrea e o Vishwa?
Burası babası ile beraber yaşadığı yer.
Ele vivia aqui com o pai dele.