Beyefendiler translate Portuguese
325 parallel translation
- Zarif bayanlar ve zarif beyefendiler. Göstermiş olduğunuz ilgiye minnettarım..
Senhoras e senhores, quero agradecer-lhes por sua atenção.
Zarif bayanler va zarif beyefendiler. Teşekkür ederim.
Senhoras e senhores, muito obrigado...
- Zarif bayanlar ve zarif beyefendiler.
Senhoras e senhores, obirgado.
Beyefendiler işte kaçamayacağınız gerçekler insanı hayatta tutan sadece kirli işler.
Meus senhores Não tenhamos ilusões O homem vive apenas e só De más ações
Güçlüler, zayıflara yardım etmek zorundadır. Beyefendiler. Bu eski loca, gelecek hafta Chicago'daki yıllık kongremizde..
Os fracos tem de ser ajudados pelos fortes pois esta loja, a mais antiga dos Filhos do Deserto tem de ser representada a cem por cento na Convenção anual em Chicago na próxima semana.
Öğlen yemeğine ne dersiniz? Beyefendiler kalıyor mu?
Os senhores ficam ou não para almoçar?
- Hancı, biramız nerede? - Geliyor, beyefendiler.
- Estalajadeiro, a cerveja?
Beyefendiler ayaktakımından iyi dövüşür.
Os cavalheiros lutam sempre melhor do que a ralé.
Beyefendiler benden kurtulmak için acele ediyorlar.
Os senhores estäo com pressa para me mandar embora.
Sikayet ettigimi sanmayin. Ama beyefendiler bunu kaçirirsa yazik olur.
Näo me queixo por razões sociais, mas seria uma pena se algum daqueles senhores perdesse isto.
Bütün beyefendiler ayakkabılarını arıyor.
Vai uma verdadeira revolução no castelo.
Ve eski usul beyefendiler gibi, onu öldürdü!
Então, como um cavalheiro da velha escola que é, ela matou-a!
Sizin gibi beyefendiler benim için kendini yormamalı.
Cavalheiros como o senhor não deviam incomodar-se comigo.
West Point'de beyefendiler var sanırdım!
Pensei que West Point era um sítio para cavalheiros!
Beyefendiler yemekte teklif yapmaz.
Os senhores não se declaram ao comer.
Beyefendiler her zaman Blue Boar'da kalır.
Os cavalheiros ficam sempre no Blue Boar.
Lordlarım, hanımefendi ve beyefendiler...
Excelências, senhoras e cavalheiros...
Lortlarım, hanımefendi ve beyefendiler... İspanyol polkası için lütfen eşlerinizi seçin.
Excelências, senhora e cavalheiros, por favor tomem os vossos parceiros para a polka espanhola.
Parmak izlerine kadar tam birer beyefendiler.
São verdadeiros cavalheiros, até à ponta dos dedos.
Kabul edersiniz ki o bir beyefendi ve beyefendiler çıplak kadın resmi yapmaz.
- Tinhamos dito que é um cavalheiro. Os cavalheiros não pintam mulheres nu...
Beyefendiler gibi arabayla çıkacağız buradan.
Sairemos daqui num carro como cavalheiros num piquenique.
İşte bu kadar hanımefendiler ve beyefendiler
É tudo, senhoras e senhores. É tudo.
- Profesör... Kendiniz ve diğer beyefendiler hakkında hiç doğru söylememişsiniz.
Sabe, Professor, não me disse a verdade sobre si e estes cavalheiros.
Serseriler beyefendi olmuş, beyefendiler serseri yerine konuyor.
desde que qualquer João Ninguém vira um nobre, há muita gente nobre que se transforma em um João Ninguém
Beyefendiler geldi. Onları kabul etmeye hiç hazır değilim.
Os cavalheiros já chegaram e eu não estou pronta para os receber.
İlişki yaşayan beyefendiler, tiyatrolarda aynen böyle yapıyor.
assim como os senhores geralmente fazem em teatros quando têm os seus "casos".
"Tanrı sizi sevindirsin mi" yoksa sizi "şen beyefendiler kılsın mı?" Hiç anımsamıyorum.
É : "Deus cuide de vós felizes" ou "felizes cavalheiros"? Nunca me lembro.
Beyefendiler, size eşimi takdim edeyim.
Cavalheiros, apresento-lhes a minha esposa.
Beni izleyin, beyefendiler.
Venham comigo. Cavalheiros.
Siz beyefendiler katılıyor musunuz?
Concordam, cavalheiros?
Corngold ve Dant Beyefendiler Birleşik Telefon ve Telgraf Şirketinden.
Srs. Corngold e Dant, da Companhia de Telefones e Telégrafos.
Yatak odasına beyefendiler.
Para o quarto, cavalheiros.
Uzun şapkalar giyen şık beyefendiler.
Homens elegantes de cartola.
Beyefendiler çıkmaktan vazgeçtiler.
Os senhores foram sair, mas trocaram que idéia! Vamos, acaba já!
Kısaca, siz beyefendiler liberallerle anlaşıyorsunuz. Hatta masonlarla bile.
Os aristocratas chegarão a acordo com os Liberais e com os mações também.
Beyefendiler, aranızda müzakere edecek biri var mı?
Quem de vós tem autoridade para negociar?
Köşedeki maskeli beyefendiler.
Ali na esquina, os dois cavalheiros com as máscaras.
Şık bir evde piyanist olmak, ya da beyaz beyefendiler için gladyatörlük yapmak.
Pianista num bordel de luxo, gladiador de lutas clandestinas para os cavalheiros brancos apostarem.
Senin gibi beyefendiler az bulunur
- Cavalheiros assim ha poucos
Hιrsιzlar, asiler, asker kaçaklarι... Güneyli beyefendiler.
Seus ladrões, renegados, desertores, cavalheiros do Sul.
Beyefendiler, bu akşam nezaketsizlik olmasını istemiyoruz.
Não vamos pôr a perder esta noite agradável.
# Eskiden aşk mektubu yazan Beyefendiler yok artık #
Nunca nos dedicam um poema como às damas de outrora. Porquê?
Hadi. güçlü beyefendiler!
Em frente, alegres fidalgos!
Beyefendiler de ağlar ama her zaman yüzlerini yıkarlar.
Um cavalheiro também chora, mas lava sempre a cara.
İspanyol beyefendiler burayı 300 yıl önce yapmışlar.
Os cavalheiros espanhóis construíram isto há mais de 300 anos.
Siz olduğunuza o kadar memnun oldum ki. Düşünsenize, dünyadaki tüm yaşIı beyefendiler arasında bir başkası da olabilirdi.
Quando penso em todos os cavalheiros idosos que existem no mundo, poderia ser qualquer um.
Siz beyefendiler gibi günahla savaşıyorum.
Faço como os senhores, combato o pecado.
Beyefendiler seninle konuşuyor.
O cavaleiro te fala.
"İşte beyefendiler gidiyor."
'Ali vão os cavalheiros.'
Kendisi dilsizdir beyefendiler.
Ele é mudo, cavalheiros.
Onlara beyefendiler (! ) diyorduk.
Chamávamos-lhes'cavalheiros'.