Bisiklet translate Portuguese
1,950 parallel translation
California Bisiklet Turu'nun bu sene çok romantik olduğunu duydum.
Ouvi dizer que Cabo é muito romântico, nesta altura do ano.
"Shrine" dan buraya kadar olan bisiklet yolunu tekrar boyamalılar
Eles deviam mesmo repintar as ciclovias junto ao Shrine.
Beverly Hills'den buraya bisiklet sürerekmi geldin?
Tu vieste de bicicleta aqui, desde Beverly Hills?
Artık değil. Bu öğlen ona yeni bisiklet alıyoruz.
Não por muito mais tempo, vai receber uma bicicleta nova hoje.
- Bu harika bir bisiklet, baba. - Mükemmel.
Pai, esta é a bicicleta mais fixe de sempre.
Ona bisiklet almamalıydın.
Não devias ter dado a bicicleta. "
Bisiklet gitmiş.
A bicicleta desapareceu.
Bu iyi haber çünkü dışarıda bisiklet çalan kötü insanlar var.
- Isso é bom. Porque há pessoas más que roubariam uma bicicleta. Esses são ladrões.
Yaşlı bir adamın takımlarına bisiklet pompası sokmak ameliyat değil.
Colocar uma bomba de ar no coiso de um velhote não é uma cirurgia.
Bisiklet zincirini yağlamak için de aynı tür kullanılır.
O tipo usado nas correias das bicicletas.
Burada, cesedi bulundunda çocuğun üzerinde ayakkabı, ceket veya oraya gelmiş olabileceği bir bisiklet bulunmadığı yazıyor.
Diz aqui que a vítima foi encontrada sem sapatos, casaco ou a bicicleta com que saiu do trabalho.
Eğer işini biliyorsan bir parça... borudan ya da bisiklet pompasından silah yapabilirsin.
Se souberes o que fazes, uma peça da canalização ou uma bomba de bicicletas pode ser uma arma.
Anahtarlarını kaybettiğinden ya da bir bisiklet taksi çarptığından olsa iyi olur. Senin yaptığın bir şeyden değil.
E é bom que seja porque perdeu as chaves ou porque foi atropelado por um requichó e não por algo que tenhas feito.
Aman tanrım, yoksa siz de mi burada bisiklet sürüyorsunuz?
- Meu Deus! Também pedala aqui?
"Quicksilver." Kevin Bacon, başarısız olmuş bir bisiklet kuryesi- -
- "Quicksilver". O Kevin Bacon é um mensageiro de bicicleta que fracassou como...
- Kurban Caleb Shimansky. Görev başında bir bisiklet kuryesiydi.
A vítima chama-se Caleb Shimansky, um mensageiro de bicicleta em serviço.
- Hayır. Haydi! Hepimiz bir odada kalırız ayrıca bisiklet ve su kayağı kiralama planları yaparız.
Podemos partilhar uma suite e combinarmos alugar bicicletas e caiaques e pranchas e nunca o concretizarmos!
Ben kesinlikle yapacağım. Koşmayı ve bisiklet sürmeyi zaten yaptım.
Eu já tenho a coisa da corrida e da bicicleta lá em baixo.
Haber verildiğinde şehrin öbür ucunda bisiklet sürüyordum.
Estava naquele tiroteio de motoqueiros em Pahrump.
Çok temiz, alışıImadık çok üzücü bir bisiklet. Geçti mi?
- Uma bicicleta muito limpa, muito invulgar, muito triste.
Bu adamlarsa onu sanki bisiklet kilidiymiş gibi kolayca açıyorlar.
E estes tipos passaram por ela como se fosse um cadeado de bicicleta.
Defalarca tekrar ettiğiniz eylem ve yetenekleri içeriyor. Onlara has oluşturulan sinir yolları vardır. Bisiklet sürmek mesela.
Incluí qualquer acto ou capacidade que tenha repetido vezes sem conta e formado trilhos neurológicos, tal como andar de bicicleta.
Hayır bu bir tür patentli çelik. Özellikle kaliteli bisiklet kilitlerinde kullanılır.
Não, é uma força de aço patenteada, usada apenas em cadeados de bicicleta.
Bunun anlamı nasıl bisiklet sürüleceğini unutabilirsin.
Afinal, pode-se esquecer como se anda de bicicleta.
Bir uzaktan kumandalı kamera, kablo yığınları, iki bisiklet tekeri, bir çanta taş ve biraz kas gücü.
Uma câmara comandada à distância, inúmeros cabos, duas rodas de bicicleta, um saco de pedras e alguma força muscular.
Bisiklet mi?
- Bicicleta?
Yine de güzel bisiklet.
Mas é uma bicicleta bonita.
Bisiklet sürmeyi öğretti.
Ensinou-me a andar de bicicleta.
- Dostum, bu bisiklet harika.
- Meu, essa mota é fabulosa.
Bisiklet sürmesini bilmiyor musun?
Sabe andar de bicicleta?
Kampa gitmek, bisiklet sürmeyi öğrenmek beysbol maçına gitmek, tekne onarmak ve sörf yapmak.
Acampar, aprender a andar de bicicleta, ir ao meu primeiro jogo de basebol profissional, reparar um alpendre e fazer surf.
Hey baba, belki yarın bana bisiklet sürmeyi öğretebilirsin.
Pai, se calhar, amanhã, podias ensinar-me a andar de bicicleta.
Babam bana bisiklet sürmeyi öğretti sonra da New York Mets maçına gittik!
O pai ensinou-me a andar de bicicleta e, depois, estivemos com os New York Mets!
Keşke o benim erkek arkadaşım olsa ve aşık olabilsek ve Katherine Ramsay'nin bisiklet parkında bana söylediği gibi seksebilsek.
Desejava que ele fosse meu namorado que estivéssemos apaixonados e fizéssemos sexo como me disse a Katherine Ramsay atrás da barraca das bicicletas.
Yani meraklısı değilim ama bisiklet sürdüğünü duydum.
Não é que seja da minha conta mas dizem que andas numa bicicleta.
O bisiklet Noel'e kadar bekleyebilir.
A bicicleta pode esperar até ao Natal.
Bisiklet.
Bicicleta!
Bisiklet daha iyi olurdu.
E vais divertir-te muito mais com o passeio.
"Twisted Wizard 2" ile yeni bir bisiklet aldım.
Tenho, também, o Twisted Wizard 2 e uma nova bicicleta!
Üye olmadığın için bisiklet odasından ileriye geçemezsin.
- Não. Pronto, como sabes não te podemos levar além da sala das bicicletas, visto que não és membro.
- Ne? Çocukken bisiklet kazasından oldu.
Isso é de um acidente de bicicleta quando criança.
- Bu bir bisiklet kazasına benziyor mu? - O bir kızarıklık.
Não parece de um acidente.
Bisiklet pompasıyla kafasına bir kaç kez vurmuş.
Bateu-lhe várias vezes na cabeça com uma bomba de bicicleta.
- Bisiklet pompasıyla mı vurdun?
Bateste-lhe com uma bomba de bicicleta?
Geçebilir miyim bayım? Burası bisiklet yolu, otopark değil.
Ande Sr., isto é uma ciclovia, não um estacionamento.
Bir çiftçi bisiklet buldu.
Não muito. Um fazendeiro encontrou uma bicicleta.
Polis Bisiklet bana lazım
Preciso da bicicleta.
Bisiklet lazımdı İstersen YouTube da izleyebilirsin
- Queria a bicla. Já está no YouTube.
BİSİKLET SÜRMEYİ ÖĞRENMEK
APRENDER A ANDAR DE BICICLETA
Bisiklet gibi pedal çeviriyorsun.
Funciona como uma bicicleta.
- Bisiklet odasına.
- Para a sala das bicicletas.