Blaır translate Portuguese
49 parallel translation
Her hafta dır dır.
Todas as semanas, blá, blá, blá.
Vıdı-vıdı-vıdı, vergiden muaf yatırımlar.
Blá, blá, blá, créditos de imposto sobre o investimento.
Dırdır, dırdır, dırdır, doğduğundan beri dırdır ediyorsun!
Blá, blá, blá! Tens-me chateado desde que nasceste!
"Eminim ki, masumiyetim hiçbir şüpheye yer bırakmadan ortaya çıkacaktır."
"que, creio, provará a minha total inocência " sem qualquer dúvida ", blá, blá, blá.
Ivır zıvır. "Çetenin lideri, Lincoln Washburn."
Blá, blá, blá. "Líder do bando, Lincoln Washburn."
Dır, dır dır.
Blá, blá, blá...
Üzerine ateş açılır. Sırtını sıvazlayıp, "aferin sana" falan derler.
Tapas nas costas, blá blá blá.
Orada çalışırım. - Ya ya ya...
É de lá que eu trabalho.... bla, bla, bla...
Yatak odası için daha hazır değiliz.
"Pode-me ligar entre as..." Blá blá.
İnternette dolaşır ve Morrissey dinler.
Navega na inter-bla bla e ouve Morrissey.
Vır vır vır.
Blá, blá.
Dır, dır, dır.
Blá, blá, blá...!
Bir çocuk, kızı terk ediyor. Kız beni çağırıyor. İntikam alıyorum.
Um gajo dá com os pés a uma miúda, faço a vingança, blá, blá...
Son satırı söylemek kötü şans getirir.
Blá-blá, dá azar dizer a última frase.
Şuradakini görüyor musun? Vır vır vır... Fakat sanırım bunun farkına varmışsındır, değil mi?
Com esta aqui, é só "blá blá blá", mas suponho que já tenhas reparado nisso, não?
Başkalarında, kendilerinin anlamadığı duygular yaratırım. Fasa fiso fıs.
Provoco sentimentos nos outros que eles próprios não entendem e blá, blá, blá.
Vır vır vır.
Blá, blá, blá!
- Dır, dır, dır.
- Blá, blá, blá.
Tabii bu şekilde yüzde yüz saf olmayacaktır. Traşı bırak! Benim istediğim o değil!
Blá, blá, blá, blá, eu não quero isso.
Ve şöyle diyor, " Vır, vır, vır.
E começou... "Blá, blá, blá..."
Uzun zamandır takip ediyormuş, ilk defa yazmış. Falan, filan...
Espectador desde há tempo, a escrever por vez primeira, bla, bla, bla, bla.
Jaqueline çok kıskanç biridir o yüzden her şeyimi programlıyorum ki dırdır etmesin.
Sim. A Jaqueline é muito ciumenta. Tenho de me certificar de que todo o meu tempo é descrito, senão é "blá, blá, blá".
- "Vır, vır, vır, kurban..."
- "Bla, bla, bla, vítima..."
Görev kutsaldır, vatan esastır. Bla bla bla bla.
A liberdade e a coragem, e tal e tal e tal...
"Ivır zıvır hakkında konuşmak istiyorum".
Sabes, é tipo, "Quero falar contigo sobre Blá-blá-blá..."
Sanırım şarkını duyan ve ona aşık olan bir şarkıcıları var vesaire, vesaire...
Acho que têm um artista que a ouviu e se apaixonou por ela e blá, blá, blá.
Bu konuda biraz açık fikirliyim sanırım.
Sabe, familia alargada para Lucy, alguem para conversar, bla, bla. Mas eu nao sei como isso seria para voce.
Pekala normalde vır vırlarını dinlerdim ama şu an sana bir şey sunacağım.
Até ficava a ouvir o teu blá-blá, mas vou mostrar uma casa. Então é assim.
"Vesaire vesaire vesaire" nasıl yazılır?
Como se soletra "blá, blá, blá"?
Bundan o kadar onur duyuyorum ki vs, vs, vs, şimdi ve ileride,... Ve diğerleri... Midemi bulandırıyor.
É uma honra, blá blá blá... e por aí em diante, et cetera, ad nauseum.
- Vır, vır...
- Bla, bla...
Mırıldanma konusundaki tavrımı biliyorsun.
Sabe o que acho disso. Blá, blá, blá...
"başım çok ağrıyor," "yoruldum" "uyanın çocuklar!" vır vır vır...
"Doí-me a cabeça," "Estou cansada" "Os miúdos vão acordar!" E bla, bla.
Bugün... Evet, evet, ıvır zıvır...
Sim, blá, blá, blá...
"Onu hayal kırıklığına uğrattım" ıvır zıvırını kim okumak ister ki?
Quem é que quer ler : "Ele estava desiludido comigo, blá, blá, blá"?
Tüm bu anne net bir emir verecekmiş falan filan ve kırılan kahve kupalarının üstüne bir de Nora gelse işte bu mükemmel olur.
Se pudesse haver menos "A Mãe irá determinar a ordem apropriada e blá, blá, blá..." e canecas de café flutuantes partidas quando a Nora descer, isso seria fantástico.
Yönetmeliklere aykırı bir şey varsa evraklarla uğraş dur sonra.
Se não estivessem de acordo com a lei, blá blá blá e a papelada.
Randevu iki kişinin bir araya gelip sosyal şeyler yapmasıdır, birkaç içki içilir, falan filan falan filan... Kıyafetler çıkar...
Um encontro é basicamente quando duas pessoas se juntam, fazem algo social, bebem, bla-bla-bla... e despem as camisas...
Şu anda onların soyundan gelme sadece kuşlar vardır falanda filan.
Os únicos descendentes vivos são os pássaros e blá, blá, blá.
Lee Joong-go şu suçlardan tutuklusunuz : Cinayet, dolandırıcılık, tecavüz, haraç kesme vesaire, vesaire, vesaire.
LEE Joong-go, está acusado de assassinato, fraude, agressão, extorsão, e... bla bla bla.
Kısa süreli ihtiyaçları için hazır buradayken yardım edebilir miymişim falan filan... 8 : 00'de buluşacağız.
Blá, blá, blá. Encontramo-nos às 20 h. "Blá, blá, blá"?
Vır, vır, vır.
- Blá, blá, blá.
Hani şu hayatla pişman olupta yaşamakla ilgili şeyler, aynanın karşısına geçtiğinde söylediğin, ıvır zıvırlar falan fişman.
Aquelas coisas sobre viver arrependido, te olhares ao espelho, blá, blá, blá.
Tamam ama açıklaman "bu mühim bir hesaplama ve çok az zamanımız kaldı zırzırzırzırzır" olmasın sakın!
Está bem, mas é bom que a explicação não seja : "É um negócio importante e há um prazo a cumprir e blá blá blá..."
- Çalışanlara yasaklanmıştır falan filan.
- Os empregados estão impedidos de blá, blá.
Bastırılmış duygular falan.
Blá, blá, blá, sentimentos reprimidos.
Aşırı ürkütücü şeyler.
Bla, bla, bla... Coisas super assustadoras.
"Para kazanırım, toplumum için iş imkânları sağlarım falan filan, inter milan..." Kardeşin nasıl?
"Eu ganho o dinheiro, eu crio empregos para a minha comunidade, blá, blá, blá..." Como é que ele está?
Bu kararname, anayasamız ve ülkemizin kanunlarının Falanca Yasası'nın Filanca Bendi ve Falanca Başlığı'nın Filanca Bendi'nin Ivır Zıvır Fıkrası'na dayanmaktadır.
Em virtude da autoridade que me foi concedida como Presidente dos EUA e Comandante-chefe das Forças Armadas, pela nossa Constituição e as leis do nosso país, incluindo a alínea blá-blá da lei blá-blá e a alínea blá-blá do título blá-blá, parágrafo da treta.